Sağlık çalışanlarını tehlikeyi göze alıp görevin başına gittiklerini, can kurtarmak için ellerinden geleni yaptıklarını belirtti ve virüse yakalanarak hayatlarını kaybetmeleri halinde şehit sayılacaklarını belirtti.

Prof. Dr. Hayrettin Karaman'ın yazısı:

Hadislere ve yorumlarına baktığımızda şehitlerin iki kısım olduğunu görüyoruz.

Birinci kısmı meşru savaş meydanında ölenler. Bunlara "hakiki şehitler" deniyor; yıkanmadan, üzerlerindeki elbiselerle namazları kılınarak defnediliyorlar

İkinci kısım şehit hükmünde olanlar; bunlara da ahiretteki lütuf ve nimetler hakiki şehitler gibi oluyor, ancak yıkanıyorlar, kefenleniyorlar ve namazları kılınarak defnediliyorlar. Yıkamak ve kefenlemek bunu yapacak olanlar için hastalığın bulaşması gibi bir tehlike taşıyorsa veya vücutları müsait değilse bu takdirde mümkün ve tehlikesiz olan ne ise o yapılıyor, diğerleri terk ediliyor; çünkü yaşayanların hayatını korumak, ölenleri normal hallerde olduğu gibi yıkamak ve kefenlemekten daha önemlidir.

Yazının başlığını niçin "Şehit Sağlıkçılar" diye yazdım?

Çünkü koronavirüs salgınında tehlikeyi göze alarak hastaların imdadına koşan sağlık elemanları eğer hastalığı kapar da vefat ederlerse iki cihetten "ikinci kısımdaki şehitlerden" oluyorlar. Çünkü canı korumak için mücadele ederken ölüyorlar; hadisler "canı korumak için saldıranla savaşırken ölenlerin şehit olduğunu" bildiriyor. Bir de salgın hastalığa yakalanarak ölüyorlar ve hadisler böyle ölenlerin de şehit olduklarını ifade ediyor.

Sağlık çalışanlarının diğerlerinden önemli farkı şudur:

Hastalığı kapmayayım diye evlerinde oturamıyorlar, tehlikeyi göze alarak görev başına koşuyorlar, canları kurtarmak için ellerinden geleni yapıyorlar, bu arada tedbire rağmen virüsü kapar da ölürlerse inşallah şehit oluyorlar; ötekiler kurtulmak için çaba gösterirken ölüyorlar, sağlıkçılar kurtarmak için gece gündü çalışırken ölüyorlar.

Allah Teala onlara ebedi hayatlarında hayal edemeyecekleri ihsanlarda bulunuyor. Bize düşen takdir ve dua etmek, devlete düşen de ailelerini ödüllendirmektir.

Hayrettin Karaman Kimdir ?

1934 yılında Çorum'da doğdu. 1959 yılında Konya İmam-Hatip Lisesi'nden, 1963 yılında İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü'nden mezun oldu. 1965 yılında İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü'nde asistan olarak çalışmaya başladı. "Başlangıçtan Dördüncü Asra Kadar İslam Hukukunda İçtihad" konulu tezi vermesiyle fıkıh öğretmenliğine başladı.

Aynı yıl İzmir Yüksek İslam Enstitüsü'ne tayin edildi. 1975'te tekrar İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü'ne döndü. Yüksek İslam Enstitülerinin İlahiyat Fakülteleri'ne dönüşmesinin ardından akademik çalışmalarını tamamlayarak sırasıyla doktor, doçent ve profesör unvanlarını aldı. Eylül 1976-Eylül 1980 yılları arasında yayımlanan Nesil dergisini çıkaranlar arasında bulundu. Yarım asra yaklaşan fikir ve meslek hayatı boyunca, yurtiçi ve yurtdışında binlerce konferans, seminer, panel, vaaz, hutbe, kurs, yazılı ve görsel medya programı, eğitim programında yer alarak eğitim, öğretim, tebliğ ve irşad faaliyetini sürdürdü.

Aralarında bugünün tanınmış bilim ve fikir adamları olan binlerce öğrenci yetiştirdi. 2001 yılında, özgürlüğün şart olduğu üniversite ortamında hüküm süren baskılara karşı çıkarak Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesindeki görevinden –yaş haddi dolmadan emekliliğini isteyerek- ayrıldı. 2001-2004 yılları arasında Avrupa Uluslararası İslam Üniversitesinde (Hollanda) misafir öğretim üyeliği yaptı. Arapça,Farsça ve okuduğunu anlayacak kadar Fransızca bilmektedir. İslam'ın İlk Emri Oku, Nesil, İzlenim,Gerçek Hayat, Eğitim Bilim gibi dergilerde devamlı yazdı. Çıktığı günden beri Yeni Şafak Gazetesi'nde köşe yazısı yazmaktadır. M.Ü. İlahiyat Fakültesinde İslam Hukuku Anabilim dalı başkanlığı, Fakülte Kurulu üyeliği yapmıştır.

2001 yılı başı itibariyle emekliye ayrılan Hayrettin Karaman, bilimsel eser çalışmaları yanında halen günlük Yeni Şafak Gazetesi'nde köşe yazıları yazıyor. Arapça, Farsça ve Fransızca bilen Hayreddin Karaman'ın periyodik yazıları, Gerçek Hayat Dergisi ve Eğitim-Bilim Dergisi'nde de yayınlanmaktadır. Kitap ve makalelerinin yer aldığı bir internet sitesi de mevcuttur.

Yayınlanmış eserleri

Arapça Sarf-Nahiv ve Arapça Metinler (Ders Kitabı, Bekir Topaloğlu ile birlikte, 1964)
Fıkıh Usûlü (ders kitabı, 1965)
Hadis Usûlü (ders kitabı, 1965)
Arapça-Türkçe Yeni Kâmus (Bekir Topaloğlu ile birlikte, 1966)
İslam Hukukunda İçtihad (tez, 1975)
Günlük Hayatımızda Haramlar Helâller (1979, İz Yayıncılık, 2007)
Anahatlarıyla İslam Hukuku (I. 1984; II, 1985; III, 1986)
İslam'da Kadın ve Aile (I, 1993; II, 1994)
İslamlaşmanın Önündeki Engeller (1995)
Gerçek İslam'da Birlik (İz Yayıncılık, 1996)
İnsan Hakları (1996)
Yeni Gelişmeler Karşısında İslâm Hukuku (genişletilmiş 4. baskı, İz Yayıncılık, 1998)
Her Şeye Rağmen (söyleşiler, 2001, 2004 İz Yayıncılık)
Hayatımızdaki İslâm (1, 2002, 2003; 2, 2006 İz Yayıncılık)
Dert Söyletir (şiirler, İz Yayıncılık 2002, 2004)
İmam-ı Rabbani ve İslâm Tasavvufu (İz Yayıncılık, 2003)
Bir Varmış Bir Yokmuş -Hayatım ve Hatıralar- (İz Yayıncılık, 2008)
Türkçe Yeni Kamus (Bekir Topaloğlu ile birlikte, 1966)
Mukayeseli İslam Hukuku (1974, 1982, İz Yayıncılık, 1991)
İslam Hukuku Tarihi (1975, İz Yayıncılık)
İslam Hukukunda İctihad (1975)
İslam'ın Işığında Günümüzün Meseleleri (1975, 1988, İz Yayıncılık, 1992)
İslam'da İşçi-İşveren Münasebetleri (1981)
İslam'da Kadın ve Aile (1993)
Laik Düzende Dini Yaşamak (İz Yayıncılık, 1997)
Dinlerarası Diyalog Nedir? (Ufuk Kitap, 2005)

Kaynak: YeniŞafak