Kendinizi kısaca tanıtır mısınız?

İsmim, Ahmet Yusuf ÇAM. Sağlık Personel Sendikası kurucu başkanıyım. Aynı zamanda sendikamızın genel başkan vekilliği görevini yürütüyorum. Evliyim ve iki çocuk babasıyım. Memleketine 500-1000 km uzakta yaşayan yılda bir iki defa aile ziyaretlerine gidebilen, tatil nedir bilmeyen sağlık çalışanlarındanım.

Neden bir sendikaya üye olmak varken sendika kurmaya ihtiyaç duydunuz?

Mevcut sendikalar ne yazık ki sağlık personellerinin sorunlarını dahi dile getirmemekte ve üyelere sadece kalem bardak takvim gibi hediyeler götürerek üye sayılarını korumaya çalışmaktadırlar. Çalışanlar sanıyorlar ki sendikalar hediye getirmek için varlar. Oysa sendikalar, çalışanların sorunlarını yetkililere bildirmek ve çözüm üretmek için vardırlar. Mesleğimiz ile ilgili sorunları en iyi biz çalışanlar görüp anlatabiliriz. Yetkililerin sorunlarımızdan haberdar olmadığını görmemiz üzerine yetkililere sesimizi duyurmak ve çalışanların sorunlarını iletmek için sektörün samimi çalışanlarından oluşan bir sendikaya ihtiyaç olduğunu düşünerek sendika kurmamızın en doğru karar olduğu kanaatine vardık. Bugün sağlıkçılar alkışlanıyorsa bunda samimi sağlık çalışanlarının ve samimi olarak sorunları dile getiren medya kuruluşlarının payı ve gerekliliği unutulmamalıdır.

Son dönemlerde Ülkemizde de yaygınlaşan Covid-19 salgını ile ilgili sağlık personelleri için alınan tedbirleri nasıl buluyorsunuz?

Bu konuda ciddi eksiklikler olduğunu düşünüyorum. Tüm sağlık çalışanlarını bulunduğu şartlarda ayrı ayrı değerlendirmek gerekir. Örneğin üniversite hastanelerindeki sağlık çalışanları, özel hastanelerde çalışan sağlık çalışanları ve vakıf üniversitelerinde çalışan sağlık personellerinin tümü bu tedbirleri uyguluyor diyemeyiz. Sağlık Bakanlığının aldığı karar ve tedbirler Sağlık Bakanlığında direkt uygulamaya geçse de maalesef diğer kurumlarda bu tedbirler tam anlamıyla uygulanıyor diyemeyiz. Özellikle koruyucu ekipman eksiklikleri tespit edilmelidir. Şu an stokların tükenmemesi için eldivenler, maskeler, önlükler, gözlükler vs tüm ekipmanlar sınırlı dağıtılmakta ve şu anki durumda özellikle üniversite hastanelerinde olası bir vaka ile karşılaşılırsa nasıl engelleneceği çalışanlar tarafından cevaplanamayan sorulardandır.

Sağlık personellerinin Covid-19 salgınına tepkisi nedir?

Sağlık personelleri de maalesef bu salgından korkuyorlar. Ama bu korku salgına yakalanmaktan kaynaklanmıyor. Bu korku, salgını ailelerine bulaştırmak riskinden kaynaklanıyor. Arkadaşlarımızla bu konu hakkında konuştuğumuzda görüyoruz ki, hiç kimse kendisi için korkmuyor. Bazıları evdeki anne babasına, bazıları ise eş ve çocuklarına salgını götürmekten korkuyor. Biz sağlık personelleri olarak her zaman enfeksiyonlarla iç içe çalışıyoruz zaten. Covid-19 virüsünün daha hızlı yayılıyor olması tedirginliğimizi daha da arttırıyor.

Üniversite hastanelerinde alınan tedbirleri yeterli buluyor musunuz?

Üniversite hastaneleri genel olarak tam bir hayal kırıklığıdır. Çoğu üniversite zaten salgın öncesinde de ekonomik sıkıntıdaydı. Bu bağlamda hatırlarsanız, 43 üniversiteye toplamda 450 milyon lira destek paketi açıklanmıştı. Bugün üniversite hastanelerinin genel olarak ciddi ekipman sıkıntısı olduğu gibi ciddi personel eksikliği de mevcuttur. Üniversite hastanelerinin bazılarını tebrik ve takdir etmek gerekiyor ki direkt olarak pandemi klinikleri açtı ve akabinde burada çalışacak personelleri eğitimler ile bilinçlendirerek, çalışma saatlerini de ona göre düzenleyerek önlem aldılar. Bunlardan bir tanesi Düzce Üniversitesidir. Tabi tüm üniversiteler bu tavrı sergiledi diyemeyiz. Halen klinikleri oluşturulmayan pozitif bir vaka gelse ne yapacağı belli olmayan şüpheli hastaları farklı kliniklerde bekleten hastaların olduğu da biliniyor. Bu noktada YÖK’ ün bakanlık olmamasının en önemli dezavantajını görüyoruz. Oysa YÖK bakanlık olup aldığı kararlar tüm üniversiteleri bağlayıcı olsa, tüm üniversitelere hakim olsa o zaman daha hızlı ve ciddi adımlar atılarak Koronavirüs ile daha etkin şekilde mücadele edildiğini hissedebiliriz.

Acil servislerde ne gibi önlemler alınmalıdır?

Salgının her geçen gün ülkemizde de yayılmasına karşın halen acil servislerde ve özellikle triaj bölümlerinde çalışan sağlık çalışanları üniformaları ile çalışmakta ve koruyucu ekipman olarak sadece maske ve eldiven tedarik edilebilmektedir. Tam teçhizat talep edildiğinde ise çalışanlara yeterli ekipman bulunmadığı bu sebeple pozitif vaka olması durumunda kullanılması söylenmektedir. Salgın süreci atlatılana kadar acil servislerde çalışan personeller, özellikle triaj bölümleri tam teçhizatlı olarak beklemeli. Aksi taktirde virüs tanısı konulduktan sonra çok geç olabilir. Tüm acil servis çalışanları hatta tüm hastanenin karantinaya alınması söz konusu olabileceği gibi böyle bir durumda özellikle küçük iller ciddi sıkıntı yaşayacaklardır. Bu tarz durumları yaşamadan önlem almak hem çalışanlar hem de halkımız için atılan en önemli ve güvenli adımlar olacaktır.

Her ikisi de sağlık personeli olan çiftler, çocukları olması durumunda ne yapıyorlar?

Sağlık Bakanlığı yayımladığı bir yazı ile çiftlerin her ikisinin de Sağlık Bakanlığında çalışıyor olması durumunda eşlerden birinin izne ayrılabileceğini belirtti. Aynı şekilde yüksek öğretim kurumları da benzer bir karar alarak her iki eşin de yüksek öğretim kurumlarında çalışıyor olması durumunda izin alabileceğini belirtti. Ancak burada kimse demedi ki kadın üniversitede erkek ise sağlık bakanlığında çalışıyorsa ya da kadın sağlıkçı erkek polis ise ne yapılacak? Örnekler pek çok arttırılabilir? Şu an bizim arkadaşlarımızdan benzer durumda olduğu için 5 yaşında çocuğunu annesine babasına bırakmak zorunda olanlar var. Bunun dışında gurbette çalışanlar var. Çocuğundan ayrı kalmış ve çocuğuna bakacak kimsesi yok. Bakıcılar dahi ailenin sağlıkçı olması sebebi ile çekingen davranıyorlar. Bu insanlar için de ayrıca bir düzenleme yapılmalıdır.

Sağlık kurumlarında hasta sayılarının azalması personel yetersizliği noktasında takviye edici oldu mu?

Evet, atılan güzel bir adımdı ancak yeterli dediğimiz an yanılgıya düşeriz. Sağlık personeli açığı üç beş personelle kapatılacak bir açık değildir maalesef. Ciddi personel eksikliği mevcuttur. Özellikle üniversite hastanelerinde bu eksiklik daha fazla hissedilmektedir. Diğer ülkelerde de gördüğümüz gibi sağlık çalışanları saatlerce yemeden, içmeden, lavabo ihtiyacını dahi karşılamadan çalışmaktadır. Böyle bir dönemde bizler sağlık çalışanı olarak gerekirse ücret almadan bu şekilde çalışmaya razıyız. Bizlerin çalışmakla ilgili bir problemi yok. Ancak belirtmek isterim ki kırk hastaya bakan hemşire ile beş hastaya bakan hemşire kıyaslanamaz. Çünkü istediğiniz kadar dikkat etseniz de virüs size de etrafınızdakilere de bir şekilde sıçrayacaktır. Bizler hastaları takip ederiz. Hastanede yattıkları müddetçe tüm hal ve hareketlerini takip eder ona göre adımlar atarız. Ancak sadece yetişme odaklı bir takip olursa bir şeylerin gözden kaçması kuvvetle muhtemeldir. Eksik personel ile hizmet verilmeye çalışıldığı sürece salgının yayılmasının önüne geçilmesi beklenemez. Salgın daha fazla yayılmadan önce sağlık personeli alımları tamamlanmalı ve yeni başlayan personellerin kuruma adaptasyonu için acil olarak hareket edilmesi gerekmektedir.

Daha önce vardiya sistemleri ile ilgili bir açıklamanız olmuştu, bununla ilgili herhangi bir düzenleme yapıldı mı?

Evet, bazı kurumlarda on dört gün çalışıp on dört gün dinlenme sistemi oluşturulmuş. Ancak bu sürenin otuz gün çalışma otuz gün dinlenme olarak yapılması ya da on beş günlük 3 ayrı vardiya ekibi oluşturularak düzenlenmesi daha doğru olacaktır. Bir sağlık çalışanı arkadaşımla görüştüm, diyor ki: Abi on dört günlük iznim iki gün sonra başlıyor ve ben eve gitmeye korkuyorum. Annem babam yaşlılar zaten ne yapsam bilmiyorum. Yetkililerin ellerini vicdanlarına koyup bu konuyu bir düşünmesi lazım. Bu adam eve gitmeden çalışmaya razı oluyor. Bu çalışanı ve ailesini korumak mı gerekir yoksa, on dört gün tamam çalıştın etinden sütünden faydalandım şimdi git dinlen ölmeden geri gel tekrar çalıştırayım mantığı ile hareket etmek mi gerekir? Bu adam çalışmış biz bunu on dört gün bir otele ya da lojmana yerleştirelim akabinde herhangi bir sorun olmazsa gitsin ailesi ile rahat rahat görüşsün tekrar gelsin işe. Bu on dört günlük süreçte zaten bu insanlar aktif çalışacaklar. Bu insanlar bunu hak etmiyorlar diye düşünüyorum.

Sağlık çalışanlarının toplu taşımadan ücretsiz yararlanması hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?

Gerçekten şaşırıyorum bazen. Toplu taşıma hizmeti yerine kurumların servislerinin kullanılması, servisi olmayan kurumların servis hizmeti başlatması gerekir diye düşünüyorum. Kurumlar bunu yapamıyorsa belediyelerin hastanelere toplu taşıma hizmetini ücretsiz vererek destek olması daha etkili bir çözüm olacaktır.


11- İnsanların sağlık çalışanlarına alkış desteği hakkında ne düşünüyorsunuz?

Milletimize verdikleri destek için çok çok teşekkür ederiz. Ancak yetkililerin alkışla desteğini kabul etmiyoruz. Bizler sağlık çalışanları olarak yıllardır sözleşmeli, sözleşmesiz gibi çeşitli statülerde çalıştırılıyoruz. Toplu taşıma araçlarına indirim dahi alamıyoruz. Gurbette tayin nakil hakkımız olmadan yıllardır çalışıyoruz. Eksik personel sayıları ile özellikle üniversite hastanelerinde beş hemşirenin yapması gereken işi bir ya da iki hemşire yapmaya çalışıyoruz. Çoğu kamu kurumunda olan lojmanlardan faydalanamıyoruz. Yıllık izinlerimizin en az iki günü yolda geçmesine rağmen yol izninden faydalanamıyoruz. Hafta sonları dahi yıllık izinlerimizden sayılıyor. Hiçbir yetkili sağlık çalışanlarının adını bile anmıyor. Bugün varlığımızın farkına varan yetkililerden ALKIŞ DEĞİL ÖZLÜK HAKLARIMIZI BEKLİYORUZ!