Sağlık iş kolunun görünmeyen yüzü olan sağlık işçilerinin çalışma koşulları pandemide daha da ağırlaştı. Temizlikten hasta bakımına, danışmaya kadar büyük bir zincir oluşturan sağlık işçileri pandemi sürecinde günde 12 saat kovid riski altında çalışmalarına rağmen ne ücretleri yükseldi ne ek ödeme alabildiler. Sağlık hizmetinin doktoru, hemşiresi ve sağlık işçisiyle bir bütün olarak verildiğini ifade eden Sağlık-İş üyesi işçiler, çalışma koşullarının düzeltilmesini ve gerçekten kadrolu şekilde çalışmak istediklerini söylüyor.

İdris Kılıç 15 yıldır Sağlık Bakanlığı bünyesinde çalışıyor. “12 yıllık bir taşeron sürem var, 2 yılı aşkındır ise sağlık işçisi adı altında çalışma sürem var” diyen Kılıç şunları söylüyor: “Hekim hemşire personel üçlüsü bir dişli. Biz normalde sağlık çalışanı gözüküyoruz ama ek ödemelerde gözükmüyoruz. İzin iptallerinde hekim ve hemşirelerden daha fazla problem yaşıyoruz. Bizler asgari ücretten 100-200 lira fazla ücret alıyoruz. Düşünün 15 yıldır çalışıyorum ve bu kadar alıyorum. 2018 yılında taşeronda çalışırken aldığım ücret 3 bin liraydı. İŞKUR üzerinden çalışmaya başlayan işçiler bizden daha fazla ücret alıyor.”

Yine kamuda çalışan Sağlık İşçisi Rıza Baytekin de “Hemşirelerin ve doktorların elbette emeğini görmezden gelemeyiz. Ama sağlık destek personeli de bu süreçte hastayla iç içe. Yemesi, içmesi, temizliği, bakımı... Ama maalesef sağlık destek personelinin ismi bile geçmiyor. Biz bu ayrıma karşı çıkmazsak bölüp parçalanırız” diyor.

Özel bir hastanede çalışan bir sağlık işçisi de “Pandemi sürecinde başvuruyu yapan kişiye birinci derecede hemşirelerin ve hekimlerin temas etmesi onları daha görünür kılıyor. Yatış sürecinde hasta danışmanlarından, temizlik personeline, hasta bakım personeline kadar hepsi hastayla temas ediyor ve risk altında oluyor” diyor.

‘HASTA OLAN ARKADAŞLARIMIZIN YERİNE DE ÇALIŞIYORUZ’

Pandemi sürecinde sağlık işçilerinin çalışma koşulları da ağırlaştı. Her gün 12 saat çalıştıklarını ifade eden İdris Kılıç, günde üç dört defa hasta odalarına girip odaların, hastaların temizliğini yaptıklarını anlatıyor. Bu süreçte büyük bir motivasyon kaybı, endişe de yaşadıklarını dile getiren Kılıç, “Hastalığı evimize taşımamak için elimizden geleni yapıyoruz. Bizim haftalık çalışma saatimiz 45 ila 48 arasında değişiyor. Aylığa vurulduğunda 220 saati buluyor. Esnek/dönüşümlü çalışma diye bir kararname vardı, bu Sağlık Bakanlığı çalışanlarına yansımadı. Bizler 12 saat arayla ikişer üçer gün çalışıp birer gün istirahat halindeyiz. Arkadaşlarımız hasta olduğunda o birer günleri de kullanamayıp işe gidiyoruz. Bunlar maddi olarak bize çok az yansıyor” diyor.

Özel hastanede çalışan sağlık işçisi ise şunları söylüyor: “20 yıldır özel sektörde çalışıyorum. Çocuğu olan arkadaşlar var, anaokulları kapatıldı ve insanların çocuklarını bırakacak yerleri yok. Yıllık izinler iptal edildi. Bir insanın bu kadar yükü sırtlaması için motive olması, dinlenmesi lazım.”

Sağlık işçilerinin dikkat çektiği noktalardan biri de yoğun bakımlarının doluluk oranları. Özel hastane çalışanı, “Ben geçen gün arkadaşımın ablasına yer bulamadım. Yoğun bakımlarda yer yok” derken, İdris Kılıç ise “Ben 50 yataklı bir hastanede üç arkadaşla birlikte çalışıyorum. Buradaki hastaların hepsi kovid hastasıdır” diyor.

14 GÜNLÜK KARANTİNADA ÜCRETLER KESİLİYOR

Sağlık iş pandemiyle birlikte çalışma sürelerinin uzadığı ve koşulların ağırlaştığı bir iş kolu olmasının yanı sıra kovid vakalarının ve ölümlerinin en fazla olduğu iş kolu. Bu durum işçilere çeşitli şekillerde yansıyor. Sağlık işçilerinin verdiği örnekler şu şekilde:

- Özel hastane çalışanı: “Özel hastanede çalışanlar hastalandıklarında tedavi süreçlerini özel hastanede geçirmek zorunda. Ama her kurum ücretini karşılamıyor, bazen tedavi ücretini kendi ceplerinden bile veriyorlar. Bir yandan da devlette tedavi süreçleri çok uzuyor, her yerde kitlenmiş durumdayız.”

- İdris Kılıç: Biz dört kişi bu işi sürdürüyoruz. Aramızdan biri kovide yakalandığı zaman yerine eleman verilmiyor kalanlar süreci yürütüyor. Kamuda bir işçi pozitif çıktığı takdirde rapor alarak 14 günlük bir izolasyona çekiliyor. Bu bizim raporlarımızda iş kazası olarak da gözükmüyor. 14 günlük ücreti kesiliyor. Sigortadan yansıyor. Bundan dolayı iş kazası olarak göstermiyorlar.

- Rıza Baytekin: Pandemi sürecinde kovid iş kazası değil dediler. Yakalandığın zaman özel sektör de devlet de maaşını kesiyor. Aylarca eve gidemeyen insanlar var, çünkü evde yaşlı annesi babası, çocuğu var. Biri sedye üstünde yatıyor, biri koltuk üstünde.

İşçilerin dikkat çektiği önemli bir nokta ise ücretsiz izin uygulaması. Özel hastane çalışanı, “İşten çıkarmaların yasaklanması gerekiyor, çünkü çıkarılıyor. Bir arkadaşımızın ufak bir hatası olmuştu. Disiplin kurulu toplandı. İşten çıkarmadılar tabi ama istifa ettirdiler. Zaten bu kadar iş yükü altında eziliyor insanlar. Bir de mobbing olduğu zaman istifa etmek zorunda kalıyorlar. Ama gerçekte bu istifa değil işten atmadır. Ya da işten çıkarmasa da ücretsiz izne gönderiyor. Bu yasaklar bitince de işe geri almayacak” diyor.

‘EMEĞİMİZİN KARŞILIĞINI İSTİYORUZ’

Pandemi sürecinde yaşadıkları sorunların çözülmesini isteyen sağlık işçileri taleplerini şu şekilde sıralıyor: “Çalışma saatlerimizi bilmeli, fazla mesailerin karşılığını alabilmeliyiz, kovid iş kazası sayılmalı. Yıllık izinlerimizin iptal edilmesi hak gasbıdır, iptal edilmemeli. Biz bu dönem iş yükümüzün arttığını ve kolay kolay azalmayacağını da biliyoruz ama emeğimizin karşılığını da istiyoruz. Özel sektör örgütlenme konusunda bizim önümüzü kesiyor. Devlette de iktidara yakın sendikalar devreye giriyor. İşçilere direkt şu sendikaya üye olacaksın diyorlar. Sağlık işçisi statüsüne geçmek istiyoruz. 15-20 yıllık işçiyiz ama ücretlerimiz asgari ücret seviyesinde. İstifa edemiyoruz, tayin hakkımız yok. Çoğu arkadaşımız ailesinden ayrı yaşıyor...”

'SAĞLIKÇILAR KORUNMADAN TOPLUM KORUNAMAZ'

Sağlık hizmetinin birçok kalemden oluştuğunu belirten Sağlık-İş İstanbul Şube Başkanı Nedime Yıldırım, “Hastayı ilk karışlayan güvenlikler, danışma, veri kayıt, hasta taşıyanlar... Yani doktor sürecine gidinceye kadar yardımcı sağlık hizmeti dediğimiz üç dört kalem var. Ama sağlıkçı kavramı hep hemşire ve doktorlar üzerinden ifade edildiği için sağlık işçileri olarak bu süreçte görmezden gelindik” diyor.

14 GÜNÜ KURUMDA GEÇİREN ARKADAŞLARIMIZ VAR

Pandemi sürecinde iş yüklerinin arttığına vurgu yapan Yıldırım şunları söylüyor: “Bu iş yüküne karşın ücretler de düşük durumda. Buna enfeksiyon riski de eklenince ciddi anlamda demoralize olmuş durumdayız. Bizim, Aile Çalışma Bakanlığı bünyesindeki engelli bakım evleri, huzurevleri, çocuk esirgeme kurumlarında çalışan arkadaşlarımız da var. Pandeminin ilk çıkışından itibaren bu arkadaşlarımıza 10-14 günlük nöbetler yazıldı, hâlâ da devam ediyor. Arkadaşlarımızın 11 saat üzerinden maaş esası yapılıyor ama 24 saat esaslı tutuluyorlar. Fazla mesai ücretleri ödenmiyor, ailelerini göremiyorlar. Yani ayın 1’inde giriyorsunuz, 15’ine kadar çıkamıyorsunuz. Burada çocuğunu emziren annelerimiz var. 10 aylık bir süreçten bahsediyoruz.”

Sağlık işçilerinin üçte ikisinin kovide yakalandığını dile getiren Yıldırım, “Kimileri iki üç kez yakalandı. Kovide yakalanan arkadaşlar önce rapor almaya yönlendiriliyor, iş kazası tutanağı tutulmuyor. Bu yapılmadığı için iş göremezlik raporu alıp maaşını kesintiyle alıyor. Raporlu olduğu günlerde klasik hastalık gibi SGK’den karşılanıyor. Biz bunun bedelini canımızla ödüyorsak diyoruz ki kovid-19 meslek hastalığıdır. Sağlık çalışanlarının korunmadığı bir ortamda toplum sağlığından da bahsedemeyiz” diyor.

DÖRT AYRI ÜCRET POLİTİKASI VAR

Tüm bunların karşısında alınan ücretlerin açlık sınırında olduğunu ifade eden Yıldırım, “Kamuda tek bir toplu sözleşme olmasına rağmen dört ayrı ücret politikası uygulanıyor. Memurların ücret skalası ayrı, eski taşeron işçilerin ücret skalası ayrı, kadrolu işçilerinki ayrı, İŞKUR üzerinden son iki senede alınan arkadaşların ayrı. Taşerondan geçirilen işçiler YHK tarafından yüzde 4’lük zamlara mahkum edildiler. Biz diyoruz ki önce maaş eşitlemesinin yapılması lazım. Diğer işçilere tanınan tayin hakkının bu arkadaşlar için de uygulanması gerekir. Çalışanlar için ek ödemelerin genele yayılması lazım” diyor.

“Bizler korunamazsak toplumu koruyamayız” diyen Yıldırım şöyle devam ediyor: “Bize iyi davranılması, iş yükümüzün azaltılması lazım. Sağlıkta şiddete o kadar çok alışmışız ki sanki işimizin bir parçası konumunda. Sağlıkçıyı koruyan kimi yasalar çıkarıldı ama bunlar yetersiz. Sağlıklı çalışan olursa sağlıklı toplum olur.”

SORUNLARIMIZ ORTAK

Pandeminin çeşitli iş kolların farklı etkileri olsa da sorunların ortak olduğunu belirten Yıldırım, “Pandemi, işten çıkarmalar, ücretsiz izin, düşük ücret hepimizin ortak sorunu. Gıdadan nakliyata kadar sahada devam eden bir iş süreci var. Biz İstanbul İşçi Sendikaları Şubeler Platformu olarak taleplerimizi ifade etmeye çalışıyoruz. Ancak yine güçlü bir ortaklıktan söz edemeyiz, bu konuda ciddi anlamda eksikliğimiz var. Öldüğümüz bir dönemde sahada olmamız lazım” diyor.