Ercan Şeker tarafından "Sendika Temsilcisi Hastaneyi Kötülüyor İddiası" haberine verilen cevabı yayınlıyoruz...

Çankırı Devlet Hastanesinde oksijen yetersiz kalmış ve bunun sonucunda pandemi servisinde hastalara oksijen gitmemiş ve “korona hastaları oksijensiz” kalmıştır.

Doktorlar tarafından hastalarına oksijen verilemediği, adı bizde saklı hasta yakınları tarafından da tarafımıza iletilmiştir.

Hastane nöbet tutanaklarındaki hemşirelerin yazdıkları resmi evrakta mevcuttur.

Madem oksijen yeterliydi, haberimizin ardından pandemi servisi neden yer değiştirildi?

Doğum hanede ameliyatlar neden yapılamadı?

Oksijen sorununu kapalı kapılar arkasında bütün sağlık çalışanları dile getirirken maalesef açıkça kimsenin söylemeye ve ‘Kral Çıplak’ demeye gücü yetmemektedir.

Oksijen yetersizliğini tek bir örnekle bile anlaşılıyor.

Çankırı Devlet Hastanesine gelen oksijen tankeri 3 günde bir gelirken, Çankırı Postası haberinden sonra rutin dışına çıkılarak her gün gelmesine ne diyeceksiniz?

Madem oksijen yeterliydi, üç günde bir gelen tanker, her gün gelmeye ve tanker dolusu oksijeni nereye boşalttığına cevap verebilecek babayiğit var mı?

****

Meğer Çankırı Postası’nın “Korona hastaları oksijensiz kaldı” başlıklı haberinin kurgu olduğu ortaya çıkmış(!). Sendika temsilcisi bize yalan haber (!) yaptırmış. Hem de kesin ifadelerle söylüyor utanmadan, sıkılmadan.

‘Bu kanıya nasıl varmış?’ diye soracak olursanız, gazeteciye bilgi vermekten ceza almış Serhat Gökçe.

Anlayacağınız sipariş habere göre; gazeteci bir konuda araştırır, sorar,  bilgi alırsa bu haberi bilgi veren yaptırmış oluyor. Buna göre bütün gazetecilere ve başta kendisi gibi tetikçilerin her yazdığı haber yaptırılmış oluyor. Ismarlama oluyor anlayacağınız.

Çankırı Postası belgeler elinde haber yapıyor, haberlerimize resmi kurum tarafından cevap verileceği yerde, aradan aylar geçtikten sonra bir bakıyorsun bir cengaver atlamış takla ata ata sağlık kurumu adına cevap veriyor.

Sağlık sistemini felç eden ‘sorunlu sorumluları’ kurtarmaya çabalıyor.

Şahsın çapı, yazdıklarının zerre miktar ederi olmasa da, kamuoyunu kirli bilgilerle aldatan bu kifayetsiz müfteri şarlatana cevap vermekte boynumuzun borcu oldu.

Oysaki bizim ona cevap vermeyişimizin nedeni “Önce lafa bakarız laf mı diye, sonra söyleyene bakarız adamı mı diye” düsturu gereğindendi.

...

Kifayetsiz yöneticileri kurtarmak adına hastanede oksijen bitmediği yalanına sarılıyor.

Bu yalanı desteklemek için Türk Sağlık Sen Başkanı Serhat Gökçe’nin haber yaptırdığı iftirasını, anlaşıldığı yalanını, bu konuda ceza aldığını yazıyor.

Saldırının nereden geldiğini söylemeye yazmaya bile gerek duymuyorum.

Ama Serhat Gökçe’nin aldığı ceza bilgi vermekten mi, yoksa sorumluluğu üstlenmekten mi? Yaz(a)mıyor…

...

Ortada suç ortağı aranıyorsa, Türkiye’de tıkır tıkır işeyen sağlık sisteminden Çankırı’da da sağlıklı hizmeti alamayan vatandaş, beceriksiz yöneticilerin eline yüzüne bulaştırmasından, adam kayırmasından, haksızlıktan, yolsuzluktan kaynaklı sorunlara isyan eden sağlık çalışanına kadar çok sayıda suç ortağım var…

Ama Serhat Gökçe kaynağım değil.

Serhat Gökçe keşke bilgi vermekten ceza alsaydı da hastalar oksijensiz kalmasaydı.

Bu ülkeye en büyük hizmeti etmiş sayardık.

Ne kadar onurlu şerefli bir ceza olurdu.
**** **** **
Hadi kuldan utanmıyorsun Allah’tan kork bre gafil! Yalancı…

Hangi haberimiz kurmaca, hangi haberimiz düzemece çıktı?

Çıksaydı senin Vesayet Senciler bir dakika beklerler miydi?

Düzmece haberciliğe, yalaka haberciliğe gelince senin eline Çankırı’da kimse su dökemez.

...

Gel önce yaptığın sipariş habere dayanak soruşturmanın ne olduğunu öğreteyim sana.

Disiplin soruşturması “Korona hastaları oksijensiz kaldı” haberini Çankırı Postasına kim verdi? diye yapıldı.

Yani soruşturmanın ana gerekçesi bile “oksijenin bittiğini kim haber verdi” üzerine kurulu.

Burada bile idare hedef saptırarak kendi suçunu örtüyor. Soruşturmaya konu olması gereken kişiler taraf oldukları noktada bilgiyi kimin verdiğinin peşine düşmüşler.

Elbette soruşturmaya istedikleri gibi müdahil olma ve yön verme potansiyelini ise yaptıkları arşiv sabıkasından öngörebiliyoruz.

Böylesi ciddi bir soruşturmaya hayatında ilk defa muhakkik olarak atanan deneyimsiz bir kişinin görevlendirilmesi de işin cabası.

Soruşturma oksijenin varlığı ya da, yokluğu ile ilgili yapılmadı.

Neden ve niye yapılmadığının cevabını, eğer yapıldı ise ne durumda olduğunu, kamuoyu adına beklediğimizin bilinmesinde yarar var.

Haber yaptırmakla basına bilgi vermek arasında dağlar kadar fark var.

....

* ** ****
Tabi bu saldırıların nedeni ve kimlerden geldiği, nasıl bir kuyruk acıları olduğu belli!..

Özetleyecek olursam:

Bildiğiniz üzere Çankırı Postası Çankırı sağlığına karabasan gibi çöken ve devletin mekanizmalarını kendi çıkarları doğrultusunda kullanan ve hatta cüretlerini o kadar ileriye taşıyarak hasta mahremiyetini ihlal ederek 5 bin hastanın formlarının kurum dışına çıkarıldığını ve evrakta tahribat yapıldığını ilk defa Çankırı Postasından duydu.

Daha sonra ise devletin riskli hasta farkı adı altında nasıl zarar uğratıldığını, yine nöbete gitmeden nöbet parası alan sendika yöneticisini Çankırı Postası’ndan okudu.

Bu minvalde haberlerimiz sonucunda malum Vesayet Sen dediğim yapı basın toplantısı düzenleyerek bütün haberlerimizi yalanladı.

Hatta “belgesizce ve haysiyetsizce hakkımızda yazıyorlar” denildi. Riskli hasta farkını bile doğru ver(e)meyerek kamuoyuna yine yalan bilgi verildi.

Üstelik basın toplantısına konu hakkında olumlu- olumsuz tek satır yazmayan basın mensuplarını çağırırken, iddialaraı ortaya atan basın kuruluşlarını davet etmeye cesaret bile edemediler.

Belge istiyorsunuz  “Alın size belge” dediğimizde ise devletin gizli belgesini yayınlamaktan hakkımızda savcılığa suç duyurusunda bulundular.

Şaşkın ve komik bir şekilde bu belgeyi kimin verdiğinin peşine düştüler.

“Hani her şey yalan ve belgesizdi?” diye sorduğumuz da cevap bile veremediler.Sonuçta ise bu suç duyurularının hepsinden de hakkımızda kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi.
Yani yaptığımız haberlerin, yayınladığımız belgeler hiç birisinde bir suç, yalan  ve iftira unsuruna rastlanmadığına hükmetti yargı.

Olaylar bununla da sınırlı kalmadı.

Buraya dikkat buyurunuz.

Sağlık Teftiş Kurulu tarafından görevlendirilen başmüfettiş yaptığı soruşturma sonucunda bütün iddiaların doğru olduğunu karar vererek yapılan yolsuzluk usulsüzlüklerle ilgili çeşitli cezalar verdi.

Yani Çankırı Postası değil bi zatihi Sağlık Bakanlığının Teftiş Kurulu verdi cezaları.

Anlayacağınız altını çizerek yazıyorum  “Devlet verdi, devlet!”

Yapılan suçun sadece idari değil, adli yönü de kapsadığını söyleyerek Çankırı

Valiliğine soruşturma izni için yazı gönderdi.

Dönemin Valisi Hamdi Bilge Aktaş, imzası ile hala koltuk dokunulmazlığını koruyan şahıslara yargılama yolu açıldı.

“Her şey mevzuata uygun” denilen iddialara karşısında yasal faizleriyle birlikte yaklaşık 1 milyon TL’yi bulan devlet zararı ilgili kişilere zimmet çıkartılarak tahsiline başlandı.


İl İdare kuruluna yapılan bütün itirazlar ret olundu.

Bununla ilgili verilen karara Bölge İdare Mahkemesine yapılan itirazlar ret olundu.

Anlayacağınız süreç boyunca bizim haberleştirdiğimiz ve siyasiler devreye sokularak her aşamada dosyanın kapatılma girişimleri sonuçsuz kaldı.

Yalanlamaya alıştıkları bütün haberler hem yargı hem teftiş kurulunda tarafından suratların da tokat gibi patladı.

...

**** **** ****
...

...
**** **** ****

Gelelim Hastanede oksijensiz kaldı haberine.

..

...

Çankırı Devlet Hastanesinde oksijen yetersiz kalmış ve bunun sonucunda pandemi servisinde hastalara oksijen gitmemiş ve “korona hastaları oksijensiz” kalmıştır.

Doktorlar tarafından hastalarına oksijen verilemediği, adı bizde saklı hasta yakınları tarafından da tarafımıza iletilmiştir.

Hastane nöbet tutanaklarındaki hemşirelerin yazdıkları resmi evrakta mevcuttur.

Madem oksijen yeterliydi, haberimizin ardından pandemi servisi neden yer değiştirildi?

Doğum hanede ameliyatlar neden yapılamadı?

Oksijen sorununu kapalı kapılar arkasında bütün sağlık çalışanları dile getirirken maalesef açıkça kimsenin söylemeye ve ‘Kral Çıplak’ demeye gücü yetmemektedir.

Oksijen yetersizliğini tek bir örnekle bile anlaşılıyor.

Çankırı Devlet Hastanesine gelen oksijen tankeri 3 günde bir gelirken, Çankırı Postası haberinden sonra rutin dışına çıkılarak her gün gelmesine ne diyeceksiniz?

Madem oksijen yeterliydi, üç günde bir gelen tanker, her gün gelmeye ve tanker dolusu oksijeni nereye boşalttığına cevap verebilecek babayiğit var mı?

* **** *
Sağlık çalışanları üzerinden hükümeti, komple bir camiayı hedef aldığımız ayıp ötesi utanmazlıktır.

Oysaki bizim hedefimizde, Elazığ depremine bozuk ambulans gönderen, kamuoyuna yalan söyleyen ve o koltuğun hakkını veremeyen İl Sağlık Müdürü Dr. Hüseyin Sarıkaya vardır.

Bizim hedefimizde, kurumu korumak yerine sendikadan yönetici arkadaşını koruyan kifayetsizler vardır.

Devleti zarar uğratan, hasta mahremiyetini hiçe sayan, emrindeki arşivi soyduran, evrakta tahribat yaptıran yöneticiler vardır.

Kendisini devlete ihbar etti diye, devletin disiplin mekanizması ve gücünü kullanarak sağlık çalışanı Özkan Öz’ü, eşini, kardeşini bütün yakınlarına zulüm yapan, mobing uygulayan, sürekli yer değiştirten, yaparken kimsenin vefakar sağlık çalışanı olduğunu aklına getirmediği, Sağlık ve Destek Hizmetleri Müdürü Kadir Barak vardır.

Eğer vefakâr sağlık çalışanlarını düşünen varsa, bunun utancı yeter, utancı…

Hükümetin sağlık hizmetini kendi çıkarları doğrultusunda kullanan bürokratlar hedefimiz oldu ve olmaya devam edecektir.

Ama asla bizim hedefimizde Devletimiz, vefakâr, cefakâr sağlık çalışanları olmadı.

Görevini iyi yapmayan yöneticileri yazmamak ise asıl vatan hainliğidir.

Yazılanları itibarsızlaştırmaya çalışmak vatan hainliğidir.

Üç – beş kuruş uğruna köpeklik yapmak vatan hainliğidir.
* **** *
Sonuçta o koltuğu elinde bulunduran yöneticilerin beceriksizliği ve lojistiği iyi yönetemediklerini ortaya çıkması istenmemektedir.

Bu yüzden hastanede “bu haberi kim verdi” soruşturması açılmıştır.

Hastanede bütün sorumlular aynı sendikadandır.

Bu çıkar birliği etmiş güruhtan doğruları beklemek hayalcilik olsa gerektir.

Devletimiz bu tür yapılanmalardan çok çekmiştir.

Ama hala ders alınmadığı aşikardır.

..

Özellikle Çankırı Valisi Abdullah Ayaz’ı sorumluluk almaya, bu konuda ihmali olanları bütün yönleri ile ortaya çıkartmaya davet ediyorum.

Makamlar gelip geçici şeylerdir. Bu konuda sessiz kalırsa, günahı vebali boynunadır.

...

Çankırı Postası - Ercan ŞEKER