En verimli olabilecek çağda 57 yaşında kamu hastanelerinin birinden emekli olmuş ve 31 yıl sürdürdüğü hekimlik mesleğinde yaşadığı, karşılaştığı sıkıntıları anlatmaya çalışmış…
Artık o beyaz önlüğü giymiyorum!”  diyerek kurduğu cümlelerin her biri vicdanları sızlatan cinsten…
Birçok konuya değindi…

Hasta yoğunluğundan, hekimlere verilen hapis ve para cezalarından (Malpraktis), sigorta şirketlerinin yaklaşımlarından, aldıkları ücretin azlığından, hastaların vefasızlığından, çalışma koşullarının zorluğundan dem vuruyor…

Tam 3 sayfalık bir mektup… Takdir edersiniz ki hepsini bu köşeden duyurmak zor ama dikkat çekenleri paylaşayım sizinle:
***
Hayatımın son 10 yılı bir poliklinik odasında geçti. Gün doğmadan girdiğim ve gün battıktan sonra çıktığım bir hücre gibi… İçeriye hastalar girer, çıkar… Kimi kapıyı tekmeler, kimi ‘İçeride bu kadar zaman ne yapıyor sunuz?’ diye bağırır… Sözlü şiddet ve tacizi saymıyorum bile… Bir hekimin bir günde bakacağı hasta sayısı bu denli yüksek olmamalı… Yapacağınız bir hata ocağınıza incir ağacı dikebilir. (Hastaların açtıkları tazminat davaları) Hastanelerin çevresinde ‘Doktordan zarar mı gördünüz! Gelin dava açalım!’ diyen simsarlarla dolu… Aldığımız paralar gelince… Bir hemşireden daha iyi bir maaşımız yok… Asgari ücretle kafa kafaya ücret almak için 30 sene dirsek çürütmek insanın içini acıtıyor… Bordroyu göstersek bile, asgari ücrete yakın bir ücret aldığımıza kimse inanmıyor… Ben, babamı bile inandıramadım. Niye bilmiyorum… Artık o beyaz önlüğü giymiyorum… Özelde çalışmak için emekli olmadım… Tümden bu işi bıraktım. 31 yıl önce telefon açan hasta yakınına, hastayı aylar önce görmüş olsam bile ‘Boyu şuydu kilosu şuydu’ diyen ben çocuğu tartıp masaya gidinceye kadar kilosunu unutmaya başlayınca… ‘Bu işi bırakmak lazım’ dedim Kendimi toparlamam neredeyse 6 ayımı aldı. Artık hekimlik, insanı hem fizik, hem mental olarak zorlayan ağır bir iş. İnsanı çok yıpratıyor…
Nasıl?
Okudukça duygulandınız değil mi?
Dr.İbrahim Hakkı Aktan’ın mektubundaki son cümleleri, “Zeki insanlar bir ülkenin varken farketmediği ama elinden kayıp gidince asla telafi edemediği zenginliğidir. Hekimleri kaybetmeyin!” oldu.

Almanca Kursları ‘patladı!’

Evet, son aylarda hekimlerden ve diğer sağlık çalışanlarından Almanca kurslarına yoğun ilgi var…
Neden?
Alman’ya çalışmaya gidecekler de ondan…
Niye mi?
Bilmem!!!
Almanca Dil Eğitimi veren Kurs yöneticileri talebi karşılamakta zorluk çektiklerini söylüyor…
Görüştüğümüz Kurs yöneticileri, özellikle sağlık sektöründen Almanca öğrenmek isteyen kişi sayısının oldukça fazla olduğunu belirtiyorlar. Ek derslikler açtıklarını ve Almanca öğretmeni bulmakta da zorluk çektiklerini ifa eden kurs yöneticileri, “Farklı nedenlerle Almanya’da çalışmak isteyen sağlık çalışanları dil öğrenmek için Almanca kurslarımıza başvuruyor. Yoğun bir talep söz konusu. İhtiyaçları karşılamakta güçlük yaşamaya başladık…” şeklinde konuşuyorlar.
Eğitimli beyinlerimizi yurtdışına göndermek zorunda kalıyoruz ama olsun!
Bizim Suriyeli mültecilerimiz var!
Onlar gitmesin yeter!
Suriyeliler giderse ekonomimiz çöker!
Hekimlerin yolu açık olsun!
Çer, çöp, ot, böcek…
Bize yeter!