Çalışanlar, haklarının korunacağına olan inanç yerine Sendika Teşvik Primi alabilmek için sendika üyeliği yapmaktadır. Bu durum, sendikaların ve sendikacılığın asıl amacının boşaltıldığı ve Sendika Teşvik Priminin öncelikli hale geldiği bir dönemi yaşattığı şeklinde yorumlanabilir.
Bu durumda, Ayıplı Sendikacılık dönemi yaşanmaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti Ticaret Bakanlığı sayfasında “Ayıplı mal için; tüketiciye teslimi anında, taraflarca kararlaştırılmış olan örnek ya da modele uygun olmaması ya da objektif olarak sahip olması gereken özellikleri taşımaması nedeniyle sözleşmeye aykırı olan maldır.” tanımlaması yapılır.
Sendika da çalışanların sosyal, ekonomik hak ve çıkarlarını korumak, sorunlarını çözme amacı ile kurulmuş ekonomik öğeler taşıyan, devlet, siyasi parti ve iktidar örgütlenmelerinden bağımsız örgütlerdir, diye tanımlanır.
İşte bu yüzden “Ayıplı Sendikacılık” diyorum, çünkü günümüzde sendikacılık tanımına uymayan, üyelerine karşı görev ve sorumluluklarını yerine getirmeyen bir sendikacılık anlayışına tanık oluyoruz.
Sendika tanımında yer alan şartların mevcut sendikacılık anlayışı ile ayaklar altına alındığını görüyoruz.
Etkili ve yetkili sendikacılık yaptıklarını iddia eden sendikaların, çalışanların ekonomik ve sosyal haklarını ne kadar koruduklarını, sorun çözmeye ne kadar odaklandıklarını, siyasi parti ve iktidar örgütlenmelerine ne kadar mesafe koyduklarını bir sorgulamaları gerekir…
Ancak etkili ve yetkili sendikalar bunları sorgulamak yerine, sendikacılığın önünü kesmek için çıkarılan %2 barajının sefasını sürüyorlar.
%2 barajı sayesinde, devlet kasasından ödenen Sendika Teşvik Primi ile üye kazanma ve üyeyi tutma yolunu tercih ediyorlar.
İşte Ayıplı Sendikacılık budur!
Sendikal mücadele vermek yerine, devletin kasasından çıkan paralarla aidat sendikacılığı yapmak, çalışanları Sendika Teşvik Primiyle kontrol altında tutmak!
Ne yazık ki %2 Barajı ile "Üye Ol, Primini Al" devri başlatılarak sendikal mücadele bitirilmiştir.
%2 barajına sırtını dayayarak, sendikal varlığını sürdürenler, kendi konforları için çalışanların ekonomik ve sosyal haklarını Sendika Teşvik Primine diyet olarak vermişlerse ortadaki tek gerçek Ayıplı Sendikacılık gerçeğidir.
Sendikacılığı artık düştüğü çukurdan çıkarmak gerek. Ayıplı Sendikacılık yapmaktan vazgeçmek gerek.
Ayıplı Sendikacılıktan kurtulup çalışanların birikmiş sorunlarına eğilmenin zamanı gelmedi mi?
-Enflasyon karşısında yoksullaşan kamu çalışanlarına ve emeklilere yoksulluk sınırı üzerinde bir ücret artışı…
-AYM’de bekleyen Öğretmenlik Meslek Kanunu ile ilgili davanın neticesi, öğretmenlik mesleğinin mali ve sosyal haklarının iyileştirilmesi ve güvence altına alınması, seçim öncesi öğretmenlere verilen KBS düzenleme sözü…
-Mülakatın kaldırılması…
-Deprem bölgesinde çalışanların talepleri…
-Kamu çalışanlarının maruz kaldığı gelir dağılımı adaletsizliği…
-Kurumlarda yaşanan adalet, liyakat ve mobbing vakaları…
-Kamu çalışanlarını yol, yemek, giyim, kira yardımı, bayram ikramiyesi talepleri…
-Kamu çalışanlarının banka promosyonu mağduriyeti…
- Kamu çalışanlarının %15 Vergi Dilimi sabitlemesi…
-Yardımcı Hizmetler Sınıfının bir türlü duyulmayan; YHS kaldırılarak bir defaya mahsus olmak üzere, sınavsız olarak Genel İdari Hizmetler ve Teknik Hizmetler kadrosuna geçme talepleri…
- Kamuda çalışan şube müdürü, mühendis, avukat başta olmak üzere teknik personel ile idari personellerin ücret dengesizliğinin giderilmesi talepleri…
-Kamu çalışanlarının yıllardır beklediği disiplin affı…
- 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunundaki sendikal hak ve özgürlüklerin kapsamının genişletilmesi…
Ve daha fazla sorunlar çözüm için sendikal mücadele bekliyor.
Kamu çalışanlarının sorunları; % 2 barajına sırtını dayamış, Sendika Teşvik Primine indirgenmiş bir sendikal bir anlayışla ve sendikacılarla çözülemez.
Kamusal alanda verimi artırabilmek için hiç kuşkusuz; kamu çalışanlarının ekonomik ve sosyal hakların mevcut koşullara göre güncellenmesi, iyileştirilmiş çalışma şartları ve 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunun genişletilmesi gerekli ve bunları yapacak sendikal mücadele gerekli tabi ki…
İşte bu yüzden her alanda olduğu gibi sendikacılık alanında da etik ilkelere sadık kalınmalı, ayıplı sendikacılık yapılmamalı…
Çalışanlar sayesinde sürdürülen konforun hakkı verilmeli…
Kadriye Demirel