Türkiye genelinde görev yapan hemşire ve ebelerin katıldığı “İş ve Aile Hayatı Uyumu” başlıklı anket çalışması, sağlık çalışanlarının özel hayatlarını nasıl bir yük altında sürdürmeye çalıştığını gözler önüne serdi. Araştırma, hemşire ve ebelerin büyük kısmının iş yükü nedeniyle aile hayatını ihmal ettiğini, kişisel yaşamlarıyla iş hayatı arasında sağlıklı bir denge kuramadıklarını ortaya koydu.
Araştırmaya katılan yaklaşık 10 bin sağlık çalışanının büyük çoğunluğu kadınlardan oluşurken, yanıtlar iş-aile dengesi konusundaki sıkıntıların yaygın ve yapısal bir sorun haline geldiğini açıkça gösterdi. Katılımcıların %73’ü, işlerinin yoğunluğu, düzensiz mesailer ve özellikle nöbet sisteminin aile hayatlarını olumsuz etkilediğini belirtti.
Nöbet Sistemi, İş-Aile Dengesinin En Büyük Engeli
Ankette elde edilen veriler, nöbet tutma sıklığının çalışanların yaşam kalitesini en çok etkileyen unsurlardan biri olduğunu ortaya koydu. İki günde bir nöbet tutmak zorunda kalan hemşire ve ebelerin %88,4’ü, aile yaşamlarıyla iş yükleri arasında sağlıklı bir denge kuramadıklarını ifade etti. Bu oran, üç günde bir nöbet tutanlarda %76’ya düşse de, yine de oldukça yüksek bir seviyede kalıyor.
Sağlık çalışanları, bu sıklıktaki nöbetlerin hem fiziksel hem de psikolojik yıpranmalara yol açtığını, çocuklarıyla ve aile bireyleriyle zaman geçirememekten dolayı suçluluk duygusu yaşadıklarını aktardı. Bu durum, yalnızca bireysel değil toplumsal düzeyde de sorunlara zemin hazırlıyor. Aile içi ilişkiler zedeleniyor, çocukların bakım ve gelişimi sekteye uğruyor, ebeveynlerin tükenmişlik düzeyi artıyor.
Uzayan Mesailer Aile Hayatını Geri Plana İtiyor
Araştırmada öne çıkan bir diğer önemli bulgu ise uzun çalışma saatlerinin, aile yaşamına ayırabilecek zamanı ciddi şekilde azaltması. Katılımcılar arasında haftada 40 saat çalışan hemşire ve ebelerin yalnızca %36’sı iş ve aile hayatını dengeleyebildiğini söyledi. Ancak bu süre haftalık 40-60 saate çıktığında, dengeyi kuramayanların oranı %76,8’e yükseliyor. Haftalık 60 saatin üzerinde çalışanlar arasında ise bu oran %82,1 gibi kritik bir seviyeye ulaşıyor.
Bu veriler, sadece bireysel yaşamı değil, sağlık sisteminin sürdürülebilirliğini de ilgilendiren bir alarm niteliği taşıyor. Çünkü dinlenemeyen, sosyal yaşamı olmayan bir sağlık çalışanının motivasyonu azalıyor, iş verimliliği düşüyor ve hata yapma riski artıyor.
İşveren Desteği Yetersiz: Çalışanlar Yalnız Hissediyor
Ankette katılımcılara yöneltilen bir diğer soru ise işveren desteğiyle ilgiliydi. “İş ve aile hayatınızı dengeleyebilmek için iş yerinizden yeterli desteği alıyor musunuz?” sorusuna verilen cevaplar, kurumsal desteğin yok denecek kadar az olduğunu gösterdi. Katılımcıların sadece %19,68’i bu konuda destek aldıklarını belirtirken, geriye kalan büyük çoğunluk kurumlarının bu dengeyi sağlama yönünde bir politika izlemediğini ifade etti.
Bu durum, çalışanlar arasında yalnızlık hissini artırıyor. Özellikle çocuklu kadın çalışanlar, kurumlarının kreş desteği, esnek mesai ya da nöbet planlamasında hassasiyet gibi adımları atmamasından yakınıyor. Bu tablo, sağlık çalışanlarının tükenmişliğe sürüklenmesine ve kurumsal bağlılıklarının zayıflamasına neden oluyor.
Dengeyi Sağlayanlar Daha Mutlu ve Verimli
İş ve aile yaşamı arasında denge kurabilen çalışanlar, hem işlerinden hem de genel yaşamlarından daha memnun olduklarını belirtti. Bu gruptaki memnuniyet oranı %59,2 olarak kaydedildi. Buna karşın, dengeyi kuramayanlarda iş memnuniyeti %8,3 gibi oldukça düşük bir seviyede kaldı. Bu da iş-aile dengesi sağlandığında, sadece çalışanların değil, hizmet sundukları kurumların da kazançlı çıkacağını açıkça gösteriyor.
Uzmanlar, bu dengenin ruh sağlığı, mesleki motivasyon ve sosyal ilişkiler açısından hayati öneme sahip olduğuna dikkat çekiyor. Nitelikli sağlık hizmeti için önce sağlık çalışanlarının iyi olması gerektiği vurgulanıyor.
Mahmut Faruk Doğan: "Aile Yılı’nda Gerçek Adımlar Atılmalı"
Sağlık-Sen Genel Başkanı Mahmut Faruk Doğan, araştırma sonuçlarını değerlendirirken iş ve aile dengesinin yalnızca bireysel bir sorumluluk değil, aynı zamanda bir kamu politikası meselesi olduğunu vurguladı.
“Çalışma hayatını, aile yaşamı ile birlikte bir bütün olarak ele almak zorundayız. Hemşire ve ebelerimizin omuzlarındaki yük büyük. Bu nedenle, onların da aile yaşamlarını sürdürebilecekleri bir çalışma ortamı oluşturmak zorundayız”
diyen Doğan, kurumların esnek çalışma saatleri, nöbet sisteminde iyileştirme ve aile dostu uygulamalar geliştirmesi gerektiğini ifade etti.
Doğan, “2025 Aile Yılı” vesilesiyle sağlık çalışanlarının ihtiyaçlarına kulak verilmesini ve bu alanda kalıcı çözümler üretilmesini istedi. “Bir kez daha altını çiziyoruz: Aile birliği bozulmasın, çalışanlar tükenmesin istiyorsak, hemşire ve ebelerin sesini duymak zorundayız” ifadelerini kullandı.