Nöbetçi gazetede köşe yazısı yazan Lale Akasoy, “sağlığın çivisi çıkmış” başlıklı bugünkü yazısında sağlık personelinin mali ve özlük haklarındaki yetersizliklerden, yönetici ve idarecilerin keyfi uygulamalarından bahsederken bir hekim şikayetinide köşesine taşıdı.

Akasoy köşe yazısında şunları dile getirdi:

Hekimler gerçekten çok yorgunlar...

Mevcut sistem nedeniyle bazı hekimler yurtdışına, bazıları da özel sağlık kurumlarında çalışmak için ayrılıp gittiler ve gidiyorlar...

Evet öncelikle yaşadıkları tüm olumsuzluklara rağmen bizleri sağlığımıza kavuşturan, şifa dağıtan hekimlerimize, hemşirelerimize kısacası tüm sağlık çalışanlarına sonsuz teşekkürler.

Ancak “Kurunun yanında yaş da yanar” sözü var ya!

Bu “yaş!” hekimler, bazen insanı isyan ettirme noktasına getiriyor...

Gerçi sayıları bir elin parmağını geçmez ama yine de can sıkıyor işte!

Adı bende saklı bir vatandaş geçtiğimiz hafta Dörtçelik Çocuk Hastanesi’nde yaşadığı talihsiz olayı hem telefonla arayarak anlattı hem de mesaj gönderdi.

Aynen paylaşıyorum...

***

“Sayın Lale Hanım... Dörtçelik Çocuk Hastalıkları Hastanesi acilinde yaşadığım bir rezilliği anlatmak istiyorum. Yayınlarsanız çok sevinirim. Çocuğumu eşimle birlikte sabaha karşı yüksek ateşle Dörtçelik Çocuk Hastalıkları Hastanesinin aciline götürdük. Saat sabahın 04.00 civarları idi. Hastane boş, bir iki hasta var sırada... ‘Beklemeyeceğiz’ diye sevinirken doktor bir hastane çalışanı personeline ‘Neden klavyeye sert basıyorsun’ diye çok yüksek sesle bağırmaya başladı. ilk duyduğumuzda eşimle şaşırdık biz de birbirinize baka kaldık. Etmediği hakaret kalmadı. Olay bir anda o kadar şiddetli ve uzun cereyan etti ve ses tonu o kadar yüksekti ki çocuklarımız korktu ağlamaklı bir şekilde acilden gitmek istediler. Çocuklarımızı muayene ettirmeden Uludağ üniversitesine götürmek zorunda kaldık. Sağlık personellerinin kendi içlerinde yaşadıkları buhrana bizzat tanık olduk ve bu bizi çok üzdü. Bir doktor altında çalışan bir başka sağlık personeline insanlar içinde psikolojik baskı uygularsa ve bunu alenen çocuklarımızın korkacağı seviyede yaparsa... Güçlünün güçsüzü ezdiği bir hiyerarşi kurulmuş hastanelerde... Psikolojisi bozuk insanlara çocuklarımızı muayene ettiriyoruz. Umarım yazdıklarımı yayınlarsınız...”

Mağdur olan aile, hekimin poliklinik numarasını da yazdı gönderdiği metinde...

Şayet ilgilenen yetkili olursa veririz bilgileri seve seve...

Ama nerde...

Herkes kendi derdinde...

***

“Birbirimizin yüzüne bakıyoruz ayıp olmuyor mu?”

Ortalık bir anda gerilmiş...

Bağrışmalar, tartışmalar şiddetlenince güvenlik görevlileri girmiş hemen devreye...

Ortam karışmış...

Olaya şahit olan hasta annesi devam ediyor yazmaya, anlatmaya...

“Yıldırım ilçesinden taksi tutup yüksek ateşle çocuğumuzu Dörtçelik Çocuk Hastanesi’ne götürdük ama maalesef çocuklarımızı o ortamda muayene ettirmedik. Çocuklar bağırışlardan çok koktuğu için tekrar taksi ücreti verip Tıp Fakültesine gitmek zorunda kaldık... Konuyu CİMER’e şikayet edeceğim. Çocuklarım iyi olsun diye o saatte hastane yollarına düşüyorum ama çocuklarım hastanede travma yaşıyor... Biraz daha detaylı bilgi vereyim... İçerde hasta vardı. Bizde kapının hemen önünde bekliyorduk hasta çıksın diye... O sırada bir bağrışma çıktı. ‘Çık dışarı geri zekalı! Neden klavyeye sert basıyorsun?’ diye sekretere ağıza alınmayacak hakaretler savuruyordu. Sekreter, doktora bakarak, “Birbirimizin yüzüne bakıyoruz. Ayıp olmuyor mu doktor bey?” diyordu... Resmen çalışanların psikolojisi bozulmuş...”

***

Şimdi...

Hekimlerin çalışma koşulları kötü, ağır...

Eyvallah!

Amma!

Ne olursa olsun ne yaşanırsa yaşansın hiçbir gerekçe bu şekilde hele hekimin birlikte çalıştığı personele bağırmasını ve hakaret etmesinin üstünü örtemez...

Kendinize gelin lütfen!