Merkezî anlaşma mı daha avantajlı, yoksa il bazlı sözleşmeler mi? 800 bini aşkın sağlık çalışanını doğrudan ilgilendiren bu konu, hem eşitlik hem de ekonomik kazanç açısından yoğun şekilde değerlendiriliyor.
Merkezî Anlaşma: Tek Protokolle Eşitlik ve Hız
Merkezî promosyon anlaşmaları, tüm Türkiye genelindeki Sağlık Bakanlığı çalışanlarını kapsayan tek bir protokol üzerinden yürütülüyor. Bu yöntemin dikkat çeken avantajları şunlar:
-
Toplu pazarlık gücü: 800 binin üzerinde personelin dahil olduğu bir protokol, bankalar nezdinde yüksek müşteri kitlesi anlamına geliyor. Bu da teorik olarak daha cazip teklifler doğurabiliyor.
-
Eşitlik ilkesi: Ülke genelindeki tüm çalışanlar aynı promosyon tutarına tabi oluyor. Bu, iller arasında oluşabilecek adaletsizlik algısını ortadan kaldırıyor.
-
Bürokratik kolaylık: Tüm işlemler tek bir çatı altında yürütülüyor; 81 il müdürlüğünün ayrı ayrı ihale süreciyle uğraşmasına gerek kalmıyor.
-
Zaman tasarrufu: Pazarlık ve ihale süreçlerinin merkezde kısa sürede tamamlanması, çalışanlara daha erken ödeme yapılmasını sağlıyor.
Ancak sistemin dezavantajları da yok değil:
-
Yerel fırsatlar göz ardı edilebiliyor: Bazı illerde bankalar yüksek rekabet ortamında daha iyi teklifler verebilecekken merkezî protokol bu avantajı bertaraf edebiliyor.
-
Standart uygulamalar: Personelin yaşadığı bölgedeki banka şube yoğunluğu, ATM sayısı veya özel talepleri gibi yerel dinamikler dikkate alınamayabiliyor.
İl Bazlı Sözleşme: Rekabetten Kazanç Doğabilir
İl sağlık müdürlüklerinin kendi banka promosyonlarını ayrı ayrı yapması ise son yıllarda yaygınlaşan bir uygulama haline geldi. Bu yöntem özellikle büyük şehirlerde daha yüksek tutarların alınmasını sağladı.
Avantajları:
-
Yerel rekabet avantajı: Bankalar, müşteri portföyünü artırmak için illerde kıyasıya yarışa giriyor. Bu da personel lehine daha yüksek promosyon ödemeleriyle sonuçlanabiliyor.
-
Esnek şartlar: İl müdürlükleri, personel sayısı, bölgesel hizmet kalitesi gibi etkenleri dikkate alarak özelleştirilmiş şartlar belirleyebiliyor.
-
Çeşitlilik imkânı: Bazı illerde çalışanlar, eşinin maaş aldığı banka ya da kendi kullanım alışkanlıklarına göre tercih yapma şansına sahip olabiliyor.
Dezavantajları ise şu şekilde:
-
Eşitsizlik algısı: Bir ilde promosyon 100 bin TL iken, başka bir ilde 50 bin TL olabilir. Bu da çalışanlar arasında memnuniyetsizliğe yol açabiliyor.
-
İzleme ve şeffaflık sorunları: 81 ilin ayrı ayrı sözleşme yürütmesi süreci karmaşıklaştırıyor; takip ve denetim zorlaşıyor.
-
Küçük iller dezavantajlı olabilir: Personel sayısı az olan bölgelerde bankaların teklifleri düşük kalabiliyor, pazarlık gücü zayıflıyor.
Uzmanlardan Ortak Çözüm Önerisi: Hibrit Model
Birçok uzman, bu ikileme çözüm olarak hibrit bir modelin uygulanmasını öneriyor. Buna göre:
-
Sağlık Bakanlığı merkezî bir taban promosyon tutarı belirlemeli.
-
İl sağlık müdürlükleri ise bu tabanın üzerine çıkabilecek yerel teklifler için bankalarla ayrıca pazarlık yapabilmeli.
Bu sistemle hem eşitlik ilkesi korunur, hem de yerel bankacılık rekabetinden maksimum fayda sağlanabilir.
“İşi Bilen Yaparsa Avantaj Büyük, Bilmezse Hüsran”
Uygulamada en çok dikkat çeken noktalardan biri ise ekiplerin yetkinliği. İl bazlı sözleşmelerin başarılı olabilmesi için süreci yönetecek ekiplerin bankacılık ve pazarlık konularında deneyimli olması gerekiyor. Aksi halde, “daha yüksek promosyon” hedefiyle çıkılan yolda çalışanlar için hüsranla sonuçlanabilecek anlaşmalar gündeme gelebiliyor.
Son Söz
Promosyon sözleşmelerinde tek çözüm yok; önemli olan doğru modeli, doğru zamanda ve ehil kişilerle uygulayabilmek. Sağlık çalışanlarının ekonomik refahı için atılacak her adımda şeffaflık, eşitlik ve rekabet dengesi mutlaka gözetilmeli.




