Mahkeme, başvurucunun disiplin cezasıyla cezalandırılmasının, ifade özgürlüğüne aykırı olduğuna hükmetti.
Anayasa Mahkemesi'nin verdiği bu karar, ifade özgürlüğü hakkının kamu görevlilerini de kapsadığını ve bu hakların kullanımının usule uygun olmadığı durumlarda disiplin cezasıyla engellenemeyeceğini vurguluyor.
Olayın gerekçelerinden biri, başvurucunun soruşturulan olayla ilgisiz olarak mevcut soruşturmanın gizliliğini ihlal etmesi olarak belirtilmiştir. İdare ise bu yorumunu, savunma istem yazısının "gizli" ibareli olmasına rağmen başvurucunun savunmasını Valilik üzerinden İl Müdürlüğüne ilettiği gerekçesiyle savunmuştur.
Soruşturmaya ilişkin belgelerin incelenmesinden idarenin başvurucuya gönderdiği savunma istem yazısını "gizli" ibaresiyle, geriye kalan çok sayıda evrakı ise herhangi bir ibare olmaksızın düzenlediği ve soruşturmayı bir bütün hâlinde gizlemeye gerek duymadığı görülmüştür. Bu durum ise kullanılan ifadelerin kurum içi disipline yönelik ciddi bir tehdit unsuru olarak değerlendirmediğine karine teşkil etmektedir.
Anayasa Mahkemesi çok sayıdaki kararında, ifade özgürlüğüne gerekçesiz olarak veya Anayasa Mahkemesince ortaya konulan kriterleri karşılamayan bir gerekçe ile yapılan müdahalelerin Anayasa'nın 26. maddesini ihlal edeceğini ifade etmiştir. İfade özgürlüğüne yapılan bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için kamu makamları tarafından ortaya konulan gerekçelerin ilgili ve yeterli olması gerekir.
Başvurucuyu cezalandıran idarenin ve müdahalenin hukuka uygunluğunu denetleyen derece mahkemelerinin gerekçeleri dikkatli bir şekilde ele alınmıştır. Buna göre anılan mercilerin başvuru konusu eylemin ne şekilde usulsüz müracaat ve şikâyet kapsamına girdiğini somut olarak ortaya koyamadığı değerlendirilmiştir. Bunun yanında başvuru konusu iddiaların yukarıda anlatılan bağlamlarda anılan merciler tarafından ayrıntılı şekilde incelemeye özen gösterildiğinin düşünülmesini sağlayacak herhangi bir açıklamaya da rastlanmamıştır. Başvurunun bütün koşulları gözetildiğinde başvurucu hakkında disiplin cezası verilmesi ile Anayasa'nın 26. maddesinde koruma altında olan ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin daha ağır basan bir toplumsal ihtiyaca karşılık gelmediği gibi orantılı da olmadığı sonucuna varılmıştır.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
(Başvuru Numarası: 2019/476)
Karar Tarihi: 10/5/2023
R.G. Tarih ve Sayı: 19/7/2023-32253
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, kamu görevlisi olan başvurucunun şikâyet dilekçesini usule aykırı olarak Başbakanlık İletişim Merkezine doğrudan iletmesi nedeniyle disiplin cezası ile cezalandırılmasının ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu, başvuruya konu olayların yaşandığı tarihte Çorum İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğünde (Çorum İl Müdürlüğü) şube müdürü olarak görev yapmaktadır.
3. Başvurucu, eski görev yeri olan Aksaray İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğündeki (Aksaray İl Müdürlüğü) bazı işlemleri nedeniyle hakkında yürütülen disiplin soruşturmasına ilişkin olarak Aksaray Valiliğine hitaben Başbakanlık İletişim Merkezine (BİMER) bir dilekçe ile başvurmuştur. Başvurucunun dilekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Aksaray Valiliği İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğünün ... yazısında tarafımdan savunma istenmesi yönetici konumunda şube müdürü olduğumdan ... yönetici konumunda aynı olaydan sorumlu olacak olan il müdür yardımcısı M.Ö.'nün savunma isteme yetkisi bulunmamaktadır. Diğer yandan yönetici konumunda olan il müdürü B.Z. de aynı konuda sorumlu olacaktır. Tarafıma suç uyduran ilgililer hakkında da suç uydurmak ve diğer iddialar için yasal işlemler için Aksaray Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulacağını belirtmek isterim."
4. Anılan dilekçe üzerine Aksaray İl Müdürlüğünün başvurucunun usulsüz müracaat ve şikâyette bulunduğu ve bu durumun disiplin cezasını gerektirdiği belirtilen yazısı, gereği için Çorum İl Müdürlüğüne gönderilmiştir. Söz konusu yazıda başvurucunun BİMER'e gönderdiği dilekçede kullandığı "kendisi hakkında suç uydurulduğu" ifadesi ile kurumu şikâyet ettiği, "ilgililer hakkında suç duyurusunda bulunacağı" ifadesiyle ise disiplin amirlerini tehdit ettiği belirtilmiştir.
5. Çorum İl Müdürlüğü, başvurucunun eylemleriyle müracaat ve şikâyet usullerine uymadığı ve taleplerini BİMER aracılığıyla ilettiği iddiasıyla başvurucu hakkında disiplin soruşturması başlatmıştır. Başvurucu savunmasında, isnat edilen suçu işlemediğini ve BİMER'e başvurusunun anayasal bir hak olan dilekçe hakkını kullanmaktan ibaret olduğunu ifade etmiştir.
6. Soruşturma neticesinde başvurucunun yönetmelikte belirtilen usullere dikkat etmeksizin BİMER'e şikâyette bulunduğu, mevcut soruşturmada ise gizli ibareli savunma istem yazısı üzerine hazırladığı yazıyı Valilik kanalıyla İl Müdürlüğüne ileterek soruşturmanın gizliliğini de ihlal ettiği belirtilerek başvurucunun 4/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125. maddesinin birinci fıkrasının (A) bendinin (d) alt bendi uyarınca "usulsüz müracaat veya şikayette bulunmak" kapsamında uyarma cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.
7. Başvurucu hakkında tesis edilen disiplin cezasının iptali talebiyle idare mahkemesine başvurmuştur. İlk derece mahkemesi, başvurucunun şikâyet dilekçesini kurumunu atlayarak BİMER aracılığıyla Aksaray Valiliğine doğrudan göndermesinin mevzuata aykırı olduğunu belirterek davanın reddine karar vermiştir. Anılan karar istinaf kanun yolunda kesinleşmiştir.
8. Başvurucu, nihai kararı 17/12/2018 tarihinde öğrendikten sonra 31/12/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
9. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
10. Başvurucu; Aksaray'da yürütülen disiplin soruşturmasına konu edilen işlem tarihlerinde başka bir ilde görevli olduğunu, savunma yazısının kendisine Çorum'da görevliyken iletildiğini, Aksaray İl Müdürlüğü ile amir-memur ilişkisi bulunmadığından Aksaray Valiliğine hitaben BİMER'e dilekçe ile başvurduğunu, bu itibarla anayasal bir hak olan dilekçe hakkını kullanması nedeniyle müdahale edilmesinin ifade özgürlüğü ve adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; mevcut başvuruda ifade özgürlüğüne bir müdahalenin bulunup bulunmadığı, bulunduğu düşünüldüğü takdirde müdahalenin meşru bir amacı olup olmadığı, şikâyete konu edilen işlemin belirtilen meşru amaç ile orantılı olup olmadığı, bu anlamda idare ve derece mahkemeleri kararlarının ilgili ve yeterli gerekçeler içerip içermediği hususları değerlendirilirken ilgili ulusal ve uluslararası mevzuat hükümleri ile yargı içtihatlarının dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında bireysel başvuru formunda ileri sürdüğü iddiaları yinelemiştir.
11. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
12. İfade özgürlüğüne yönelik müdahalenin dayanağı olan 657 sayılı Kanun’un 125. maddesinin birinci fıkrasının (A) bendinin (d) alt bendinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır. Müdahalenin kamu hizmetlerinin sürekliliğinin sağlanmasına yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan kamu düzeninin korunması meşru amacını taşıdığı değerlendirilmiştir. İfade özgürlüğüne yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı olması gerekir (AYM, E.2007/4, K.2007/81, 18/10/2007; Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 53-55; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, §§ 70-72). Bu itibarla müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluğu yönünden inceleme yapılacaktır.
13. Somut olayda başvurucu, eski görev yeri olan Aksaray'da yürütülen bir soruşturma kapsamında savunmasının istenmesi üzerine Aksaray Valiliğine hitaben hazırladığı dilekçeyi BİMER'e göndermiştir. Başvurucunun anılan eylemi, usulsüz müracaat ve şikâyet kapsamında değerlendirilerek başvurucu disiplin cezası ile cezalandırılmıştır. Mahkeme, başvurucunun dilekçeyi kurumunu atlayarak BİMER aracılığıyla Valiliğe gönderdiğinin sabit olduğunu belirterek davanın reddine karar vermiştir. Anılan karar istinaf yolunda kesinleşmiştir (bkz. §§ 3-7).
14. Anayasa Mahkemesi birçok kararında kamu görevlisinin anayasal ve yasal konumuna, tabi olduğu statü hukukunun getirdiği ödev ve sorumlulukların temel hak ve özgürlükler karşısındaki durumuna ve kamu görevlisine uygulanan disiplin cezalarının amaç ve kapsamına ilişkin değerlendirmelerde bulunmuş ve kamu görevlisi hakkında disiplin cezası uygulayan idarenin ve bu tür müdahalelerin hukuka uygunluğunu denetleyen yargı mercilerinin -subjektif yorumlardan kaçınmaları için- yapmaları gerekenleri belirtmiştir. Bu itibarla yapılacak değerlendirmelerde somut olayın bağlam ve kapsamı, eylemde kamu görevlisi sıfatının ve kamusal imkânların kullanılma durumu, eylemin kamu kurumuna etkileri -süreklilik, etkinlik, verimlilik- ve uygulanan disiplin cezasının niteliği gözönünde bulundurulmalıdır (diğerleri arasından bkz. Lale Çalıkoğlu, B. No: 2018/36354, 18/10/2022, §§ 30-34; Sinan Akbulut, B. No: 2019/1396, 2/11/2022, §§ 30-34; Serdar Topal, B. No: 2018/23179, 16/11/2022, §§ 26-30).
15. Başvuru konusu soruşturma, başvurucunun eski görev yerinden mevcut görev yerine iletilen resmî yazı üzerine başlatılmıştır. Yazıda özetle başvurucunun hakkında suç uydurulduğu iddiasıyla kurumu BİMER'e şikâyet ettiği ve ilgililer hakkında suç duyurusunda bulunacağından bahsederek disiplin amirlerini tehdit ettiği belirtilmiştir. Dolayısıyla eldeki başvuruda öncelikle başvurucunun kullandığı ifadenin niteliği irdelenmelidir.
16. Başvurucu, BİMER'e gönderdiği şikâyet dilekçesinde soruşturmaya konu edilen iddiaların uydurma olduğunu ileri sürmüş ve ilgililer hakkında yasal yollara başvuracağını belirtmiştir. Başvurucu söz konusu iddiasını ise olay tarihinde Aksaray'da görevli olmadığına dayandırmıştır (bkz. § 10). Buna göre başvurucunun yasal yollara başvuracağını belirterek kamu gücünü kullananlara hukukun izin verdiği ölçüde iş ve işlem tesis edebileceklerini hatırlatmayı hedeflediği ve dahli olmayan bir konuda -başvurucunun kanaatine göre- karşılaşabileceği olası bir disiplin cezasına karşı savunmasız kalmamayı amaçladığı anlaşılmıştır. Bununla birlikte başvurucunun ilgililer hakkında adli yönden şikâyette bulunma hakkı haricinde icrai olarak -doğrudan sonuç doğurabilecek nitelikte- herhangi bir kamusal yetkisi de bulunmamaktadır. Dolayısıyla başvurucunun savcılığa suç duyurusunda bulunacağı
şeklindeki ifadesinin soruşturmayı yürütenler açısından bir tehdit oluşturduğunu kabul etmek şu hâlde mümkün değildir (yasal bir hakkın kullanımına ilişkin ifadenin değerlendirildiği karar için bkz. Zeynep Özbay Başarı, B. No: 2018/17029, 16/6/2022, § 31).
17. Somut olayda incelenmesi gereken bir diğer mesele ise şikâyet dilekçesinin Aksaray İl Müdürlüğüne iletilmesi gerekirken usulsüz bir şekilde -ilgili kurum atlanarak- BİMER yoluyla Valilik makamına doğrudan iletildiği iddiasıdır. Başvurucu, BİMER'e başvurduğu tarihte Çorum İl Müdürlüğünde görevli olup soruşturmayı yürüten Aksaray İl Müdürlüğünün personel hiyerarşisine dâhil değildir. Diğer bir ifadeyle başvurucu ile Aksaray İl Müdürlüğünde görev yapan personel arasında amir-memur ilişkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla başvurucudan çalışmadığı bir yerde uygulanan hiyerarşi temelli müracaat ve şikâyet usullerini takip etmesi beklenemez.
18. Bununla birlikte 12/1/1983 tarihli ve 17926 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Devlet Memurlarının Şikayet ve Müracaatları Hakkında Yönetmelik'in 5. maddesinde ise şikâyetlerin en yakın amirden başlanarak silsile yolu ile ve şikâyet edilen amirler atlanarak yapılacağı belirtilmektedir. Bu itibarla bir an için başvurucunun eski görev yerindeki hiyerarşiye dâhil olduğu kabul edilse dahi somut olaydaki şikâyetin amir pozisyonundaki kişilere -il müdürü ve il müdür yardımcısı- yöneldiği gözetildiğinde başvurucunun şikâyet ettiği amirleri atlayarak dilekçesini en yakın amirin bulunduğu valiliğe göndermesinin dilekçe hakkının usulsüz bir şekilde kullanımını teşkil edeceği şeklinde yorumlanmasının anayasal hakkı daraltan aşırı bir yorum olduğu kabul edilmelidir.
19. Somut olaya konu müdahalenin gerekçelerinden birisi de soruşturulan olaydan bağımsız olarak başvurucunun mevcut soruşturmanın gizliliğini ihlal etmesi olarak gösterilmiştir. İdare anılan yorumunu ise savunma istem yazısının "gizli" ibareli olmasına karşın başvurucunun savunmasını Valilik üzerinden İl Müdürlüğüne iletmesine dayandırmıştır. Soruşturmaya ilişkin belgelerin incelenmesinden idarenin başvurucuya gönderdiği savunma istem yazısını "gizli" ibaresiyle, geriye kalan çok sayıda evrakı ise herhangi bir ibare olmaksızın düzenlediği ve soruşturmayı bir bütün hâlinde gizlemeye gerek duymadığı görülmüştür. Bu durum ise kullanılan ifadelerin kurum içi disipline yönelik ciddi bir tehdit unsuru olarak değerlendirmediğine karine teşkil etmektedir (gizlilik yönünden benzer değerlendirmeler için bkz. Samet Çelikçapa, B. No: 2018/14878, 26/5/2022, § 43).
20. Anayasa Mahkemesi çok sayıdaki kararında, ifade özgürlüğüne gerekçesiz olarak veya Anayasa Mahkemesince ortaya konulan kriterleri karşılamayan bir gerekçe ile yapılan müdahalelerin Anayasa'nın 26. maddesini ihlal edeceğini ifade etmiştir. İfade özgürlüğüne yapılan bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için kamu makamları tarafından ortaya konulan gerekçelerin ilgili ve yeterli olması gerekir (diğerleri arasından bkz. Bekir Coşkun, § 56; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, § 56; Kemal Kılıçdaroğlu, B. No: 2014/1577, 25/10/2017, § 58; Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri [GK], B. No: 2018/17635, 26/7/2019, § 120).
21. Başvurucuyu cezalandıran idarenin ve müdahalenin hukuka uygunluğunu denetleyen derece mahkemelerinin gerekçeleri dikkatli bir şekilde ele alınmıştır. Buna göre anılan mercilerin başvuru konusu eylemin ne şekilde usulsüz müracaat ve şikâyet kapsamına girdiğini somut olarak ortaya koyamadığı değerlendirilmiştir. Bunun yanında başvuru konusu iddiaların yukarıda anlatılan bağlamlarda anılan merciler tarafından ayrıntılı şekilde incelemeye özen gösterildiğinin düşünülmesini sağlayacak herhangi bir açıklamaya da rastlanmamıştır. Başvurunun bütün koşulları gözetildiğinde başvurucu hakkında disiplin cezası verilmesi ile Anayasa'nın 26. maddesinde koruma altında olan ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin daha ağır basan bir toplumsal ihtiyaca karşılık gelmediği gibi orantılı da olmadığı sonucuna varılmıştır.
22. Açıklanan gerekçelerle başvuruya konu demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmayan müdahale nedeniyle Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
23. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama yapılması ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100). Eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin sonuçlarının bütünüyle ortadan kaldırılabilmesi için başvurucuya manevi zararları karşılığında net 18.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin ifade özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Çorum İdare Mahkemesine (E.2017/362, K.2018/36) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucuya net 18.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
E. 294,70 TL harç ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 10/5/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.