Hayatını kaybeden Muharrem D.’nin eşi Meliha Demir olayda ihmal olduğunu savunarak, olaydan sonra sedyenin kaldırılıp atıldığını, yani sedyenin değiştirildiğini, olay yerine başka sedyenin getirildiğini söyledi.

Hastanın sedyeden düşmesi sonucu hemşire Satı T. ile 1 sağlık çalışanı ise ifadelerinin alınmasının ardından adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.

Ankara Dr. Abdurrahman Yurtaslan Ankara Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde tedavi gören Muharrem Demir, 15 Mart tarihinde aynı hastanenin ek binasındaki göz polikliniğine nakledilirken yaşadığı kaza sonucu hayatını kaybetti.

Demir'in, Dahiliye Servisi'nden göz polikliniğine taşınması sırasında sedyeden düşmesi sonucu başına aldığı darbe nedeniyle beyin kanaması geçirdiği belirlendi. Hastanın yaşamını yitirdiği olay, güvenlik kameralarına yansıdı. Kamera kayıtlarında, hastanın düştüğü sırada yanında bulunan hasta bakıcılar Bayram S. ve İsa K. ile hemşire Satı T.'nin sedyeyi düzeltmeye çalıştığı görüldü.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, hastanın ölümünden sonra hemşire Satı T. ile 2 hasta bakıcı hakkında 'taksirle ölüme sebebiyet verme' suçundan soruşturma başlattı. Olaya ilişkin güvenlik kamerası kayıtları da soruşturma dosyasına eklenerek delil olarak kullanıldı.

Ankara'da yaşayan Muharrem Demir, Karşıyaka Mezarlığı'nda son yolculuğuna uğurlandı. Olay sırasında hastanede bulunan eşi Meliha Demir, eşinin baş ve göz ağrısı şikayetiyle hastaneye başvurduklarını belirtti.

Sağlık Çalışanı 2 Kadın Gasp ve Darp İddiasıyla Tutuklandı Sağlık Çalışanı 2 Kadın Gasp ve Darp İddiasıyla Tutuklandı

Meliha Demir,

"7 Mart'ta hastaneye yattı. Bir hafta sonra, 'Ben iyiyim, doktor gelsin beni bir de göze götür diyeceğim' dedi. Doktor da muayeneye geldi, 'Tamam' dedi. Sedye ile ambulansa koydular. Doktorların yanına indik. 'Hangi doktora dediler'. Ben de 1 numaralı doktor dedim. Ambulanstan indirdiler, sedyeyle uğraştılar. O yana bu yana uğraştılar. Sonra aşağı kafasının üstüne düştü. Hemen orada soluğu kesildi. Ağzında kan geldi. Kan gelince 'Hiç dokunmayın' dediler. 'Boynu da kırılabilir' dedi doktorun biri. Zar zor soluk almaya başlayınca tekrar sedyeye koydular. Film çekmeye götürdüler. Dediler ki; 'Beynine kan damlamış.' Ondan sonra tekrar geri yatağa çıkarttılar. Başka hastaneleri aradılar. Hiçbir yerde yer yokmuş. 3-4 gün de yoğun bakımda yattı. Ondan sonra kaybettik"

şeklinde konuştu.

Sedyenin ayarlanması sırasında eşinin düştüğünü ifade eden Meliha Demir, "Sedyeye benzer bir hali yoktu. Ayar yapıyorlardı, biraz aşağı insin diye. Bana kızıyorlar, 'Keşke göze götürmeseydin' diye. Dünyam yıkıldı, keşke ben ölseydim de o kalsaydı. Aslında ben onların da ceza almasını pek istemiyorum. Evet, ihmal çok. Sonradan o sedyeyi kaldırıp attılar. O sedye değişti, başka sedye geldi. O zaman o sedye olmasaydı keşke. Ceza alsalar günahtır; onlar da aile besliyor, onlar da çabalıyorlar. Onların bana bir kastı, garezi yoktu ki. Yine de adalet bilir. Ben bir şey demiyorum" dedi.