Salgın, savaş, terör veya deprem olsun, her ne olursa olsun ekonomik sıkıntıların hayatımızı derinden etkilediği, kira artışlarının ve enflasyonun kontrolden çıktığı, memurların şehir merkezlerinden taşraya kaçtığı bu günlerde, masaya taşıdığımız her talebin güçlü ve haklı gerekçeleri var.

Toplu sözleşme süreci, kamu çalışanlarının geleceğini belirleyen önemli bir adım olacak. Taleplerimizi gerekçeleriyle birlikte müzakere masasına taşıyarak, çalışanların yaşam kalitesinin ve ekonomik refahının artırılması için çaba göstereceğiz.

Bu süreçte, sendikalar olarak memurlar ve emeklilerin adil ve makul taleplerinin karşılanması için mücadelemizi sürdüreceğiz. Hem kamu çalışanlarının hem de emeklilerin yaşam standartlarını yükseltmeyi hedefleyen taleplerimiz, geleceğe umutla bakmamızı sağlayacak.

Bu toplu sözleşme sürecini basınımız, aydınlar, çalışma hayatının bütün paydaşları, üniversiteler çok yakından takip etmeli, rakamların ve oranların ötesinde derin analizler yapmalıdır. Dünyadaki gelişmeleri, zorunlu göçleri, değişen güç dengelerini, enerji savaşlarını, ekonomi savaşlarının geniş kitleler ve ülkelerin güvenliği için taşıdığı riskleri beraber değerlendirmek gerekmektedir.

Bugün belli kavramlara yeniden işlerlik kazandırma vaktidir. Zenginin daha zenginleştiği, fakirin daha fakirleştiği dönemlerde adaleti konuşmayacaksak ne zaman konuşacağız? Kamudaki amir –memur, yetki-sorumluluk, ast-üst, işçi-memur gelir düzeninin bozulduğu dönemlerde, gelir dağılımındaki adaleti ve denge problemini tartışmayacaksak ne zaman tartışacağız?

Yedinci dönem toplu sözleşme süreci, iki yıl önce yapılan altıncı dönem toplu sözleşme masasında kaldığımız yerden devam etmeyecek. Aradan geçen iki yılda bütün dengeler değişti. Yaşanan sıkıntılarla, toplu sözleşme masası kurulmadan birçok düzenlemeler, yeni zamlar yapıldı. Son iki yıl içindeki gelişmeler bile 4688 sayılı yasayı işlevsiz hale getirdi. Masa kurulmadan da zam yapılabiliyorsa, kurulan masanın işlevi tartışılır hale geliyor.

Seçim sonrasında yapılan akaryakıt zammı ve vergi artışlarıyla, son iki yıl içinde toplu sözleşme dışında yapılan iyileştirmelerin, gelecek iki yıl için yapılacak pazarlığı etkileyecek durumu kalmadı. Verebileceğimiz ne varsa seçim öncesi verdik sözünün de geçerliliği kalmadı. 2024 yılı Ocak ayına kadar yaşanacak sıkıntıları da ekleyecek olursak, yedinci dönem toplu sözleşmenin ne kadar önemli olduğu anlaşılacaktır. Elinde ne varsa deprem bölgesine gönderen insanımızın, deprem bölgesi için yapılan düzenlemeleri anlayışla karşılayacak ekonomik düzeye ulaşmasıdır söz konusu olan.

Bütün bunlardan anlaşılan yedinci dönem toplu sözleşme masasında taraf olan olmayan herkese önemli görevler düşmektedir. Bütün hassasiyetlerin değerlendirileceği, problemlere çözüm üretileceği, emekli ve çalışanların umudu olan masaya, gelecek iki yılı öngörecek bir vizyonla oturacağız. Merkez bankasının ekonomik gerçeklerle hareket eden yeni yaklaşımı işimizi kolaylaştıracak ve inşallah istediğimiz sonucu alacağız.