Şermin Çolak’ın yazısı şu şekilde İlginç bir deneyimi sizlerle paylaşıyor

Doktor bey'in odasında bulunuyorum, kontrollerim yapıldı ve reçeteyi bekliyorum. gözlerim sürekli masasının üstünde; masanın üzerinde duran beyzbol sopasında! İçimden 'acaba maç var da sonra oynayacak mı?' diye geçiyor, ancak biliyorum ki o sopa orada keyifli bir aktivite için değil. Ne de olsa 'artık doktorlara saldırıyoruz, rahatız!' diye düşünüyoruz."

Sonunda soruyorum ‘Hocam bu sopa ne için?’, buruk bir gülümsemeyle bakıyor yüzüme, ‘Sence?’ diyor. Gazeteci kimliğimi açıklayıp, başına bir şey geldiyse yazabileceğimi aktarıyorum. Fiziki olarak gelmemiş, tehdit edilmiş. O da önlem olarak hem sopayı getirmiş hem de benim fark etmediğim göz yaşartıcı spreyi. ‘Bak’ diye uzatıyor spreyi, ‘Bu da var burada, sağlıkçılara yapılanlar malum, bu da benim kendimce önlemim.’ Bu sefer doktorun yüzüne bakıp buruk gülümseyen ben oluyorum…

Bu yazdıklarımın bir kurgu hikâye girişi olmasını isterdim ama maalesef gerçek, 2023 Türkiye’sinin gerçeği.

Sağlıkta şiddet vakalarıyla ilgili kısa bir araştırma yaptım. Ekrem Karakaya, Edip Kürklü, Göksel Kalaycı, Melike Erdem, Aynur Dağdelen… Bazı isimleri siz de çok net hatırlıyorsunuzdur. Ben de hatırlıyordum ama hafızamı tazelemek için tekrar okudum yaşananları. Bunun için arama motoruna Dr. Ekrem Karakaya cinayeti, Dr. Edip Kürklü cinayeti yazmak zorunda kalmak, bu cinayetleri tekrar okumak, tekrar okudukça bu cinayetlerin önlenebileceğini hatırlamak, hatırladıkça sinirlenmek… Bu ülkede sağlıkta şiddet her zaman önlenebilirdi ve bu tercih edilmedi!

Cinayet, darp, sözlü şiddet, mobbing… Son 10 yılda 110 bin şiddet vakası yaşanmış. 2012’nin ilk dört ayında yurt dışına gitmek için Türk Tabipler Birliği’nden ‘iyi hal belgesi’ alan hekim sayısı 14 iken, 2023’ün ilk dört ayında bu rakam 881 olarak kayıtlara geçmiş. Bunların içinde pek çok hemşire de bulunuyor. Çünkü sağlık çalışanlarımız, güvenlik sorunu olan yerde çalışmak istemiyor artık! Elinde bıçakla odasına dalınıp, “Kardeşime nasıl rapor yazmazsın?” diye tehdit edilmek istemiyor.

Ameliyat sonrası “Annemi hayatta tutamadın” diye üstüne kurşun yağdırılsın istemiyor. Yöneticinin mobbingine ve çalışma saatlerine dayanamayıp intihar etmek istemiyor. Sağlık çalışanlarımız, yanlarında beyzbol sopaları, göz yaşartıcı spreylerle “Başımıza bugün bir şey gelir mi acaba?” korkusu yaşamak istemiyor!

Unutmayın, bu ülkede sağlıkta şiddet her zaman önlenebilirdi ve bu tercih edilmedi! Ama artık bunu değiştirme zamanı, ‘her şey’ ile birlikte sağlık politikasını da değiştirme zamanı.