Kırıkhan Devlet Hastanesi'nde depremde zarar görmeyen ve faaliyetlerine devam eden birimlerde yaşanan iddialar yargıya taşındı. İddialara göre, 6 Şubat depremlerinde hastanenin yoğun bakımında kalan bazı hastaların unutulduğu ve solunum cihazlarının çalışmadığı için boğularak hayatlarını kaybettikleri belirtildi.
Jeneratör devreye girmedi
Hatay'da binlerce kişinin hayatını kaybettiği depremlerde, Kırıkhan Devlet Hastanesi'nde yoğun bakıma alınan hastaların tamamının öldüğü ve bu ölümlerin "doğal ölüm" olarak raporlandığı ifade edildi. Yoğun bakım ünitesinde hastaların unutulduğu ve jeneratörün devreye girmediği için solunum cihazlarının çalışmadığı iddiası üzerine dava açıldı. Bu iddiaların yargı süreciyle neticelenmesi bekleniyor.
Gökçer Tahincioğlu, yaşanan olayı T24'teki köşesinde kaleme aldı.
Buna göre, Hatay'daki 6 Şubat depremlerinden yara almadan kurtulan Murat Şafak, babası İsmet Şafak'ı, depremden 20 gün önce Kırıkhan Devlet Hastanesi'ne yatırmıştı. İsmet Şafak'ın ciğerleri su topluyordu ve bu nedenle yoğun bakımda tutulmasına karar verilmişti.
Hastalar gemiyle taşındı
Ancak İsmet Şafak, bilinci açık olmasına rağmen solunum cihazına bağlı olarak yaşamını sürdürüyordu ve ziyaretçileriyle görüşebiliyor, çocuklarıyla sohbet edebiliyordu. Ancak depremden sonra babasını görmek isteyen Murat Şafak'a, "Yoğun bakımdaki hastaların gemiyle Mersin'e götürüldüğü" açıklaması yapıldı. Üç gün sonra ise bir hemşire, yakınlarını arayarak "Gelin, ölünüzü alın" dedi.
“Tamamı öldüler”
Yoğun bakım katında babasıyla birlikte tüm hastaların yataklarında ölmüş olduğunu gören Şafak, "Üç gün yoğun bakıma kimse girmemiş. Düşünün hastane açık, acil dışında hiçbir kata bakmamışlar. Doktorlar, hemşireler kaçıp gitmiş. Bir tek acil çalışıyor. Gerisi unutulmuş. Yaklaşık 20 kişilik bir yoğun bakımdı. Tamamı öldüler" şeklinde konuştu.
Resmi defin belgesi aylar sonra verildi
İsmet Şafak'ın cenazesi 9 Şubat’ta alınmasına rağmen, ölüm belgesine ölüm tarihi olarak 6 Şubat yazıldı. Ancak ölüm saatine, deprem saati yazılmadı. Doğal yollardan yoğun bakımda hayatını kaybetmiş gibi bir belge düzenlenerek ölüm saatine 19.30 yazıldı. Bu saatin neden yazıldığı sorulduğunda belgeye, “deprem sonrası gelişen çoklu organ yetmezliği” gibi bir ifade eklendi. Resmi defin belgesi ise aylar sonra 23 Haziran’da verildi ve bu belgede de aynı ifadeler yer aldı.
Belgeler, İsmet Şafak’ın ve diğer hayatını kaybedenlerin ancak üç gün sonra fark edildiğini gösteriyor. Şafak’ın avukatı Bülent Akbay, savcılığa suç duyurusunda bulundu ve Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın, Hatay Valisi Rahmi Doğan’ın, Hatay Sağlık İl Müdürü M.H.’ın, Kırıkhan İlçe Sağlık Müdürü A.Y.’nin, Kırıkhan Devlet Hastanesi Başhekimi İ.Z.T.’nin, Kırıkhan Devlet Hastanesi İdari ve Mali İşler Müdürleri ve uzmanlık konularına ve ilgili kanunlarına göre sorumlulukları bulunan her türlü teknik görevliler ile arama ve kurtarma çalışmalarının geç, eksik ya da hatalı başlaması neticesinde kayıpların artmasına sebep olan sorumluların cezalandırılmasını istedi.
Akbay’ın dilekçesi vahim tabloyu ortaya koyuyor. Ve Akbay, bu insanların bilinçli biçimde doğal yollardan ölmüş gibi gösterildiklerini de savunuyor. Zira depremde ölenlere yapılan yardımlardan bu insanların yakınları yararlandırılmadı.
“Boğularak öldü”
“Müvekkilim Murat Şafak’ın babası İsmet Şafak 06 Şubat 2023 tarihinde Kırıkhan Devlet Hastanesinin yoğun bakımında tedavi görmekteydi. Depremler nedeniyle Kırıkhan Devlet Hastanesi yıkılmadığı halde depremin hemen ardından jeneratör devreye girmediği ve 3 gün boyunca yoğun bakımdaki hastalara herhangi bir müdahalede bulunmadığı için diğer yoğun bakım hastaları gibi müvekkilin babası da boğularak vefat etmiştir.
“Hemşire mesaj attı, hasta yatağında buldu”
Müvekkilime depremin üçüncü günün sonunda bir hemşire mesaj atarak gelip babasının bedenini almasını istemiş ve müvekkil Kırıkhan Devlet Hastanesinin yoğun bakımına girdiğinde yoğun bakım ünitesindeki tüm hastaların ölü, tüm yoğun bakım aletlerinin devrilmiş olduğunu görmüş ve kendi imkanlarıyla babasını alarak hastaneden ayrılmıştır.
Müvekkile defin izni ve bildirim tarihi ancak 23.06.2023 tarihinde resmi olarak yapılmış ve ekli belgeden anlaşılacağı gibi 23.06.2023 tarihinde yapılmıştır.
“Doğal ölüm” yazıldı
Müvekkilin ölüm nedeni ise “Doğal Ölüm” olarak belirtilmiştir. Ölüm saati olarak 06.02.2023 tarihli depremin ardından aynı gün saat 19.30 olarak yazılmıştır. Ekli belgeden anlaşılacağı üzere müvekkil neye ve nasıl tespit edildiğini bilmediğimiz şekilde depremin ardından 15 saati aşkın süre yaşadığı ve ardından vefat ettiği kayıtlara geçmiştir. Müvekkil “neden deprem nedeniyle yazmadınız” şeklinde itiraz edince belgeyi veren doktor, “deprem sonrası gelişen çoklu organ yetmezliği nedeniyle vefat etmiştir” ibaresini eklemiştir.
Oysa anılan depremin ardından üç gün boyunca yoğun bakım hastaları kaderine terk edildiği gibi üçüncü günün sonunda dahi elektrikler olmadığı gibi jeneratörler de hiç devreye girmemişti. Müvekkil hem bu duruma hem de yoğun bakım ünitesindeki diğer hastaların ölüme terk edilmişlikleri sebebiyle vefatlarına tanık olmuştur.
Söz konusu felaket sadece doğa kanunları veya takdir-i ilahi ile açıklanamaz. Deprem ve benzeri afetler karşısında hastanelerin hayat kurtarması beklenir. Hastaneler insanların ölümüne yol açamaz.
“Evinde olsa ölmeyecekti”
Müvekkilin babası deprem günü hastanede değil de müvekkilin deprem bölgesindeki evinde olsaydı depremde ölmeyecekti. Demek ki Hastanenin deprem gibi afetlere karşı hazırlıkları olması en doğal beklentidir.”
***
Depremde yıkılan birçok hastanede unutulan hastaların hayatını kaybettiğini öğrendik. İlk kez yıkılmamış, faal bir hastanedeki hastaların ölüme terk edildiklerini de öğreniyoruz. Ve bunun nasıl itinayla gizlendiğini de görüyoruz.
Bugüne kadar kamu görevlileri hakkında tek bir işlem yapmayan yargının, bu kez nasıl bir tutum alacağını da göreceğiz.