Türk Sağlık-Sen Şube Başkanı Hüseyin Kararman, Yerel Gazete Manşet Gazetesi’ne özel açıklamalarda bulunduğu röportajında, "Çalışmalarda ortaya çıkan ortak sonuç, sağlık çalışanlarının diğer kamu çalışanlarına göre 16 kat daha fazla şiddete maruz kaldığıdır" dedi.

Türk Sağlık-Sen olarak yaptığınızdan çalışmalardan bahseder misiniz?

Türk Sağlık-Sen Eskişehir’de 1800 üyesi olan örgütlenmesini çok yıllar önce tamamlamış, çalışanların özlük, ekonomik, sosyal haklarının geliştirilmesi için çalışan bir kuruluş. Sağlık çalışanlarının sorunlarını yerinde tespit ediyoruz, idare ile sorunlarını biz hallediyoruz fakat Türkiye genelindeki sorunlar ile ilgili genel merkeze raporlar gönderiyoruz, bunun yanında sosyal çalışmalarımız da var, halk oyunları olsun, saz kursları olsun, belli alanlarda açıyoruz.

Sağlık çalışanlarının sorunları nelerdir?

Döner sermayede yaşanan düşüşler, döner sermayenin emekliliğe yansıtılmaması, güdük çıkan yıpranma payları, aşırı iş yükü istihdam eksikliği, şiddet ve mobbing, farklı kadrolarda istihdam çalışanlar sözleşmeli olmaya doğru aktif olarak götürülüyor. Döner sermaye sorunundan başlayalım bu sorun her yıl artarak devam ediyor 5-10 TL gibi trajik komik bir döner sermaye ödenmeye başladı. Her hastanede, her kurumda farklı farklı döner sermayeler ödeniyor, mutlaka bu döner sermaye yasasının değişmesi ve çalışanlar lehinde bir uygulamanın yapılması gerekiyor. Genel Başkanımız Önder Kahveci’nin Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ile bir görüşmeleri oldu, bu konuyla ilgili. Kendisi, bu işin düzeleceğini, çalışmaları tamamlamak üzere olduklarını yasa tasarısı olarak da sunacaklarını söyledi.

İkinci bir sorun döner sermayelerin emekliliğe yansıtılmaması, çalışanlar bir döner sermaye alıyor sabit bir ödemeleri de var, bunlardan kesilen bir vergi matrahları var, maalesef biz bunları döner sermayelerde göremiyoruz. Bunun için çalışmalarımız, eylemlerimiz ve basın açıklamalarımız devam etmektedir.

1 YILLIK YIPRANMA PAYI İÇİN 9 YIL ÇALIŞTIRIYORLAR

Bir diğer konu güdük çıkan bir yıpranma payı var, şimdi bu sağlıkçıların hepsine verilmedi ebeler, hemşireler vs. arkadaşlar yararlandı bundan, ama çevre sağlık teknisyenleri ile tıbbi sekreterler konu dışında bırakıldı, biz istiyoruz ki hastanede hizmet veren tüm arkadaşlarımız bu yıpranma payından faydalansınlar. Sayın Cumhurbaşkanının verdiği bir söz vardı, dedi ki; “5 yıla 1 yıl yıpranma payı çıkartacağız” öyle bir yasa çıktı ki; aktif olarak çalıştığınız günler için 6 yılı tamamlarsanız, 60 günlük bir yıpranma payı verecekler, kaba bir hesaplama yapalım şimdi 52 hafta var 104 günü 365’ten düşün, 30 günlük senelik izninizi düşün, raporunuzu falan düştüğünüzde toplam yıllık 220 gün çalışmış gibi bir hesap çıkıyor, bunu 36 güne tamamlamanız için de ikinci seneden bu tarafa aktarma olacak, bizim hesaplarımıza göre 9 ya da 9 buçuk yıl çalıştığınız zaman anca işte bir yıllık yıpranmayı alabileceksiniz. Biz mutlaka bu yıpranma payının geriye dönük olarak 5 yıla bir yıl verilmesini yeni bir düzenleme yapılmasını talep ediyoruz.

TÜRKİYE OECD ORTALAMALARINDA SONLARDA

Aşırı iş yükü ve istihdam yetersizliği sorunu var, sağlıkçılar çok yoğun olarak çalışıyorlar, OECD ortalamalarına baktığımız zaman Türkiye’de son yıllarda doktor ve hemşire sayılarında önemli artışlar olmakla birlikte kişi başı doktor sıralamasında OECD ülkeleri arasında Türkiye sonuncudur. Türkiye’de 100 bin kişiye düşen hekim sayısı 186’dır. OECD ortalaması 351’dir.

Ebe ve hemşire sayısında da aynı tablo vardır. OECD’de 100 kişiye düşen hemşire ve ebe sayısı 1025’dir. Türkiye’de 100 bin kişiye düşen hemşire ve ebe sayısı ise 272’dir.

Ülkemiz bu veri ile OECD ülkeleri arasında en son sırada yer almaktadır. Ülkemizin OECD ortalamasına ulaşması için 602 bin 400 hemşire ve ebeye ihtiyaç vardır.

ŞİDDETİN MUTLAKA CEZASI OLMALI

Peki sağlık çalışanlarına yönelik şiddet sorunu nasıl çözülür?

Sağlık çalışanlarına yönelik şiddet bir diğer sorun, sağlık çalışanları şiddeti niye görüyor bunu sorgulamak lazım, bununla ilgili genel merkezimizin ciddi çalışmaları da oldu Sağlıkta şiddete çözüm önerilerimiz diye bunu biz sağlık bakanlığına da ilettik Türkiye genelinde bunu incelesinler okusunlar, neden olduğunu anlasınlar.

Türkiye’de Beyaz Kod sistemine yansıyan verilere göre son 5 senede 590 bin 410 sağlık çalışanı şiddete maruz kalmıştır. 2013 yılında 10,715 kişi, 2014 yılında 11,174 kişi, 2015 yılında 12,245 kişi, 2016 yılında 11,867 kişi, 2017 yılında 13,409 kişi şiddete maruz kalmıştır. Bu çalışmalarda ortaya çıkan ortak sonuç genel anlamda sağlık çalışanlarının diğer kamu çalışanlarına göre 16 kat daha fazla şiddete maruz kaldığı açıklanmıştır.

Araştırma sonucunda sağlık çalışanlarının yüzde 62’si fiziki ve sözlü şiddete maruz kalmıştır, şiddete maruz kalan çalışanların yüzde 9’u sadece bir kez, yüzde 30,3’ü birkaç defa, yüzde 14,2’si birçok kez, yüzde 8,5’i sayısını hatırlamadığı kadar çok şiddete maruz kalmıştır. En fazla şiddete uğrayan meslek grubu doktorlardır yüzde 78 en az uğrayanlar da memur ve hizmetli arkadaşlarımızdır. Halkımıza mutlaka bu konunun çok iyi anlatılması, caydırıcı yasaların mutlaka çıkması, sıfır toleranslı alan uygulaması bizim önerimizdir. Böylelikle burada işlenen suçlarla ilgili erteleme ve para cezasına çevirme gibi durumlar sonlanacaktır. Sağlıkta şiddetin mutlaka cezası olacaktır. Sağlık çalışanlarına şiddet uygulayanlar mutlaka tutuklu yargılanmalıdır.

Diğer sorunlardan bir tanesi Farklı İstihdam sorunu, işte 4A,4B, 4C İŞTE 4924’lü, 4+2 çakılı kadroda olanlar bunların üstüne bir de Taşeron şirkettekilere verdikleri 4D’li kadrolar olaylara baktığımız zaman Devlet Memurluğu yavaş yavaş ortadan kalkıyor, iş sözleşmeye doğru gidiyor, bir süre sonra baktığımızda sağlık çalışanlarının hepsi sözleşmeli olmuş, devlet memurluğu ortadan kalkmış, birilerinin emir kulu olmuş olacaklar, buna dikkat etmelerini istiyoruz.

Sendikanıza katılım nasıl, üyeleriniz ile ilişkilerinizde nelere dikkat ediyorsunuz?

Biz yıl itibariyle üye sayımızı 250 kişi artırdık tabiî ki baskıyla şiddetle, mobbing ile değil bu mobbingi yaşayan bizim üyelerimizdir. Biz kendimiz anlattık, sendikacılığımızı anlattık gecemizi gündüzümüze kattık hiçbir idarecinin baskısı olmadan insanlara kendimizi kabullendirerek, üye sayımızı arttırdık. Örnek olarak 112’de arkadaşlarımız çok azdı, yeni arkadaşlarımızın katılmasıyla sayımızı biraz daha katladık, fakat gördük ki yeni arkadaşlarımızı bazı görevler ile sağa sola göndermeye başladılar, kimine kanuni, kimine yasal olmayan soruşturmalar açtılar. Diyorlar ki işte siz sosyal medya hesabınızda siyaset yapıyorsunuz, savunmanızı verin, yer değişiklikleri oluyor, baskılar cidden şu sıralarda artmış durumda, buradan Sağlık Bakanlığı’na seslenmek istiyorum; bu baskılara son versinler, sağlık çalışanları da işini yapsın, yöneticiler kendi yöneticiliğini yapsın, eğer sendikacılık yapmaya da çok meraklı ise o arkadaşlar çıksınlar alanlara boylarının ölçüsünü alsınlar makamlarından aldıkları güçle insanlara baskı kurmasınlar, her şeyin bir sonu var sabrımızı korku zannetmesinler, ben verileri topluyorum, yeri gelince basın açıklaması da yaparız herkes ayağını denk alsın, açık ve net olarak ifade ediyorum.

Türkiye genelinde 110 bin hizmetli var, bu hizmetlilerin bir çoğu liseyi üniversiteyi bitirmiş durumda şirket elemanlarında 4D kadrosu ile hepsi masa başı işlerde görevlendirilmişler bu arkadaşlar kadro bekliyorlar buradan da sizlerin aracılığıyla yetkililere iletelim.

DEVLETİ VE MİLLETİ ZARARA UĞRATIYOR

Şehir Hastanelerine bakış açınız nedir? Orada çalışanların da şikâyetleri var mı?

Şehir Hastanesi’nin işlerinin yürümesi için oraya acilen 100-150 tane acilen hemşire takviyesi yapılmalıdır. Şimdi bu hastaneler, Recep Akdağ zamanında geldi, Türkiye genelinde 18 ilde şehir hastanelerine başladılar İngiltere’den alınan bir model bu. Şehir hastaneleri, kamu özel ortaklığı şeklinde yapılmış, ama yapılan anlaşmaları bizim görmemiz erişmemiz imkânsız. Şehir Hastanelerinin imzalamış olduğu bir anlaşma var, devletin ödeyeceği yıllık kira, sabit yatırımının üçte biri diye 2013 yılına döndüm, dolar kuru ne kadar diye bir baktım, 1.95 yapılan anlaşmaların hepsi dolar bazında ve ihale kanuna tabii değil A yatırımcısı burada Şehir Hastanesi yapacaksa hangi ülkeden kredi aldıysa o ülkenin yasaları geçerli ve uyuşmazlık söz konusu olduğunda oradaki mahkemeler yapacaklar. Yani bu yap-işlet-devret hesabıyla alınan, kamu özel ortaklığı yapan lehine çok müthiş, ama devlet adına, halkımız adına baktığımızda cidden çok büyük meblağlar ile devleti ve milleti zarara uğratan bir yatırım olduğunu açık ve net söyleyebiliriz.

Şimdi Yunus Emre Devlet Hastanesi de yenilendi bana göre orası devletin bir gururudur, ama Şehir Hastanesi’ne baktığınızda devletin yüz karasıdır. Giden insanlar memnun mu, mutlu mu, evet girdiğiniz zaman çok büyük bir avize, 5 yıldızlı bir otele girmiş havası, odalar lüks olmuş, insanlar bir kişilik odalarda kalıyor, ama maddi olarak baktığınız zaman yüklenici firma oradaki güvenlikten tutun da içerideki kantinin işletmesinden vs. hepsini de almış durumda bunlar. 25 yıl ÖTV, vergi de vermeyecekler her yaptıkları tahlilden para kazanıyorlar, yani öyle güzel bir gelir kapısı ki parası olan her şeyin hayır demeyeceği bir anlaşma, yani köprülerin daha kötü bir versiyonu denebilir. Çalışanların sorunlarına gelince az önce de dediğim gibi orada eleman eksikliği gerçekten fazla, alan da çok büyük, kalite politikası gereği de hemşireler özellikle acilde çalışanların hastayla beraber kan vermeye gittiklerinde beraber gitmeleri gerekiyor, arkadaşlar için büyük külfet oluyor, tabii biz de iyi olsun diye uğraşıyoruz inşallah iyi olur.