1- 2022-2023 yıllarını kapsayacak toplu sözleşmeden umutlu musunuz?

Bilindiği gibi toplu sözleşme sistemine 2012 yılında geçildi. O tarihten bugüne kadar yaşananlara baktığımızda toplu sözleşme görüşmeleri sonucunda elde edilen kazanımların beklentileri karşılamadığı ortadadır.

Özellikle mali konularda kamu çalışanlarının bir kazanımı olmadığı gibi memurlarımızın ve emeklilerimizin alım gücü günden güne azalmıştır. 2020 yılının başında hayatımıza giren salgın belası ekonomik gidişatı da olumsuz etkiledi. Enflasyon son yılların zirvesine çıkarken dolar, altın, gümüş gibi yatırım araçları tavan yaptı. Gayrimenkul fiyatları patladı, otomobil fiyatları herkesin malumu olduğu üzere ÖTV artışlarının da etkisiyle el yakmakta. Gıda fiyatları derseniz, zaten adeta mutfakta bir yangın var. Dolayısıyla kamu çalışanları hem zorunlu tüketim harcamalarını yaparken büyük bir olumsuzlukla karşılaşıyor hem de maaşlar yatırım araçları karşısında sürekli bir gerileme yaşıyor.
Türkiye Kamu-Sen olarak önceliğimiz elbette kamu çalışanlarının haklarının korunup geliştirilmesi ve daha iyi bir yaşam koşullarına ulaşılmasının sağlanması. Bu bağlamda biz de elimizi taşın altına koyarak bu yıl gerçekleştirilecek 6. Dönem Toplu Sözleşme Görüşmelerinde Memur-Sen'le taleplerimizi ortaklaştırdık ve 51 yeni madde, 40 adet de bundan önceki toplu sözleşme dönemlerinde karar altına alınan konuların revize edilmesi olmak üzere toplam 91 maddenin toplu sözleşme metnine dahil edilmesi için mücadele etmeye karar verdik.

Burada temel amacımız memurlarımızın maaşlarındaki yıllardır süregelen erimeyi durdurmak ve enflasyonun üzerinde bir maaş zammı ile alım gücünün artmasını sağlamak. Memur-Sen'le yaptığımız bu stratejik işbirliğinin olumlu sonuçlar doğuracağına inanıyorum. Bu noktada bu yılki toplu sözleşmeden umutlu olduğumu ifade etmek istiyorum. Elbette bu konuda hükümetin tavrı, yaklaşımı ve ekonomik tercihleri belirleyici olacaktır. Ancak ben, yaptığımız işbirliğinin ekonomik tercihler üzerinde de etkili olacağına inanıyorum.

2- Ülkenin mali durumuna da bakarsak sizi ne kadarlık bir zam oranı tatmin edecektir?

Az önce de ifade ettiğim gibi kamu görevlileri bakımından durum hiç de iyi görünmüyor. Temmuz ayı itibarı ile yıllık enflasyon %19'a dayanmış durumda. Daha önümüzde sonbahar ve kış ayları var ki, enflasyonun en fazla artış gösterdiği aylar kış ayları oluyor. Dolayısıyla bu yıl enflasyon %20'lerden aşağı olmayacak gibi duruyor. Zaten biz de 2022 yılı için %21 artış talep etmiştik. Bu da taleplerimizin ne derece makul olduğunu ortaya koyuyor. %20'lere dayanmış bir resmi enflasyon varken %21 maaş zammının pazarlığı dahi söz konusu olamaz. Geçmiş dönemlerde ortaya çıkan zararların telafisi için istediğimiz 600 TL seyyanen zam da son derece makul bir taleptir. Bununla birlikte Türkiye'de 2021 yılında ekonomik büyümenin çift hanelerde olacağı bütün resmi makamlarca ifade ediliyor. Biz de bu büyümeden %3 nispetinde payımızı istiyoruz. Dolayısıyla Türkiye Kamu-Sen olarak taleplerimizin pazarlıksız bir şekilde kabul edilmesini bekliyoruz. Bunun altında bir zam, memurlarımızın ekonomik çöküşünün süreceği anlamını taşıyacaktır.

3- Toplu sözleşme görüşmelerinde kırmızı çizgileriniz nelerdir?

Mali taleplerimiz dışında sözleşmeli personele kadro, 3600 ek göstergenin tüm memurları kapsayacak şekilde genişletilerek bir an önce uygulanması, görevde yükselme sınavlarının belirli aralıklarla düzenli olarak yapılması ve mülakatın kaldırılması, yardımcı hizmetler sınıfının sorunlarının çözülmesi, COVID-19 salgınının sağlık çalışanlarımız başta olmak üzere kamu çalışanlarımız üzerinde oluşturduğu bütün olumsuzlukların giderilmesi, bayram ikramiyesi, vergi dilimleri, tüm ek ödemelerin emekliliğe sayılması gibi konular bizim olmazsa olmazlarımız arasında bulunuyor.

4- 3600 ek gösterge sözü uzun süre önce verildi ama herhangi bir adım atılamadı. Sizce tıkanıklık alanları nelerdir?

Sizin de ifade ettiğiniz gibi, ek gösterge sözü 2018 yılı seçimlerinde sayın Cumhurbaşkanı tarafından verildi. Diyanet çalışanları, emniyet görevlileri, öğretmenler ve sağlık çalışanları için 3600 ek gösterge vaadinde bulunuldu. Biz bu vaadi son derece olumlu karşılamakla birlikte kamuda görev yapan bütün çalışanlara ek gösterge verilmesini talep ettik. Bu yıllardan beridir zaten bizim dile getirdiğimiz bir talepti. Her platformda, her görüşmede kamu çalışanlarının ek göstergelerinin artırılması noktasında görüşümüzü ifade ettik. Hatta ben bizzat sayın Cumhurbaşkanı ile yaptığım görüşmede de bu konuyu gündeme getirdim. Tabii biz ek gösterge rakamları artırılsın derken, bunu sadece lafta söylemiyoruz. Türkiye Kamu-Sen Ar-Ge Merkezimizin bütün kamu görevlilerinin ek göstergelerinin artırılmasına yönelik yaptığı bir çalışmayı TBMM'ye ilettik. İnanın bu çalışmadan hareketle ek gösterge meselesini kamuda çalışma barışını hiç bozmadan gayet rahatlıkla sağlayabiliriz.

Türkiye Kamu-Sen olarak başından beri, ek gösterge sorununun yalnızca belli unvanlarla sınırlı olmadığını, bütün kamu görevlilerini özellikle emekli aylıkları bakımından doğrudan ilgilendirdiğini ifade ediyoruz. Memur maaşlarının önemli bir kalemi olan ek gösterge hem görev ücretini hem de emekli maaşını önemli oranda belirlemektedir. Ek gösterge konusu her ne kadar 5510 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesiyle birlikte 15/10/2008 tarihinden sonra ilk defa memuriyete atanan kamu görevlileri açısından kısmen önemini yitirse de 5434 sayılı Kanuna tabi olan memurlar açısından oldukça önemlidir.

Bu çerçevede yapılacak düzenlemelerde öğretmen, din görevlisi, hemşire ve polisler yanında müdürler, müdür yardımcıları, şefler, merkez taşra ayrımına tabi tutulanlarla, kurum içi yükselme sınavıyla gelen uzmanlar, idareci konumundaki kamu görevlileri, denetmenler, avukatlar, ek gösterge uygulamasından hiç faydalanamayan teknisyen yardımcısı, şoför gibi Yardımcı Hizmetler Sınıfına dahil olan personel unutulmamalıdır. Ayrıca idareciler ve üniversite genel sekreterleri ve yardımcıları açısından da var olan ek gösterge adaletsizliği mutlaka düzeltilmelidir.

Benzer durumların birçok unvanda olduğu da bilinen gerçekler arasındadır. Yani amir durumunda olan birçok personelin ek göstergesi emrinde çalışan personelin ek göstergesinden daha düşük haldedir. Uzmanlıklarda, taşra ve merkez uzmanları arasında ek gösterge bakımından farklılıklar yaşanmakta, uzman kadrosunda bulunan kamu görevlileri kariyer uzmanlar ve diğer uzmanlar olarak farklı kategorilerde değerlendirmeye tabi tutulmaktadır.

Aynı zamanda ek gösterge uygulamasının belirli bir standardı da bulunmamakta farklı hizmet sınıflarında farklı ek gösterge çizelgesi uygulanmakta, kadroları Yardımcı Hizmetler Sınıfında bulunan personel ek gösterge uygulamasından faydalanamamaktadır.

Bunun yanında 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu derece ve kademe yükselmesini üst derecelerdeki boş kadronun varlığına bağladığı için birçok kamu görevlisi gerekli şartları taşıdığı halde üst derecelerde boş kadro bulunmaması nedeniyle hak ettikleri derecelere yükselememektedir.

Bu sorunlar, ek gösterge uygulamasının bütüncül bir biçimde ele alınması ve yalnızca belli unvanları değil tüm kamu görevlilerini içeren kapsamlı bir biçimde değişikliğe tabi tutulması zorunluluğunu ortaya koymaktadır.

Kamu görevlilerinin emekli maaşı ve emekli ikramiyesi hesaplamasında en önemli unsurların başında kamu görevlilerinin hizmet sınıfı ve derecelerine göre belirlenen ek gösterge rakamlarına endeksli olarak belirlenen özel hizmet tazminatı yansıtma oranı gelmektedir. Buna göre emekliye ayrılacak kamu görevlisinin ek gösterge rakamı, almaya hak kazanacağı emekli maaşı tutarının belirlenmesinde birincil derecede önem kazanmaktadır.

Ek gösterge rakamlarına bağlı olarak belirlenen, emekli aylıklarına yansıtılacak özel hizmet tazminatı oranları, ek göstergesi 0 ile 2200 (hariç) olanlar için %55, 2200 (dahil) ile 3600 (hariç) olanlar için %85 iken ek göstergesi 3600 (dahil) ile 4800 (hariç) olanların özel hizmet tazminatı yansıtma oranı %145 olarak tespit edilmiştir. Ek göstergeye bağlı özel hizmet tazminatı yansıtma oranları arasındaki fark diğer gruplarda 20 ile 40 puan arasında değişmekte ama ek göstergesi 3600'ün altında kalan kamu görevlilerinin emekli aylıklarına yansıtılacak olan özel hizmet tazminatı, ek göstergesi 3600 olanlardan 60 puan, ek göstergesi 2200'den düşük olanların ise 90 puan daha düşük kalmaktadır. Mevcut gösterge rakamları üzerinden hesaplandığında ek göstergesi 3600 olan bir kamu görevlisi ile ek göstergesi 3600'ün altında olan kamu görevlisinin; emekli aylığında 744,4 liralık, 30 yıl hizmet üzerinden hesaplandığında emekli ikramiyesinde ise 22 bin liralık bir fark oluşmaktadır. Bu durum, kamu görevlilerinin daha yüksek emekli aylığı alabilmek amacıyla 3600 ve üzerinde ek gösterge rakamı talep etmesine neden olmaktadır.

Ek gösterge uygulamasına ek olarak ek göstergeye bağlı olarak belirlenen özel hizmet tazminatı oranlarından kaynaklı bu adaletsizliğin de giderilmesi ve ek göstergesi 3600'ün altında olan kamu görevlilerinin emekli maaşlarına yansıtılacak tazminat oranlarının makul ölçülere çekilmesi, kamu görevlilerinin 3600 ek gösterge rakamı talep etmesinin de önüne geçecektir.

Bizim teklifimizde bütün bu olumsuzlukları giderecek öneriler bulunuyor. Kamu-Sen'in bu çalışması bu konudaki tıkanıklığı çok rahat açacaktır. Bu konu sayın Cumhurbaşkanının bir vaadidir. Biz bu vaadin bir an önce hayata geçirilmesini bekliyoruz. Emekli olmak için ek gösterge düzenlemesini bekleyen çok sayıda kamu görevlisi var. 2019 yılında kamuoyu ile paylaştığımız "Memur Paketi"nin içinde olan başlıklardan birisi de 3600 ek gösterge meselesidir. Türkiye Kamu-Sen ek gösterge konusunda detaylı çalışmasını yapmış ve yetkili mercilere iletmiştir. Takipçisiyiz ve bu sözün bir an önce yerine getirilmesi konusunda ısrarcıyız.

5- 3600 ek gösterge verildiği zaman kaç milyon memuru ve memur emeklisini etkileyecek?

Bizim yaptığımız çalışmanın hayata geçmesi halinde ek gösterge düzenlemesi bütün memurları ve emeklileri etkileyecek; yani 3,5 milyon dolayındaki kamu görevlisi ile 2 milyon kadar emeklinin tamamı bundan faydalanacak. Ancak 2018 yılında sayın Cumhurbaşkanının ifade ettiği gibi ek gösterge konusu yalnızca din görevlileri, öğretmenler, polisler ve hemşireler bağlamında ele alınırsa yaklaşık 800 bin öğretmen, 200 bin hemşire, 120 bin din görevlisi ve 250 bin dolayında polis ile yalnızca bunların emeklilerini kapsayacak. Dolayısıyla bizim önerimiz çok daha makul ve kabul edilebilir bir öneri olarak duruyor.

6- Sözleşmeli personele kadro konusunda ümitli misiniz? Kadro verilmezse hangi konularda iyileştirme yapılmalıdır?

Sözleşmeliler konusunda Türkiye Kamu-Sen'in bugüne kadar ortaya koyduğu tavır her kesimce bilinmektedir. Konfederasyon olarak en büyük arzumuz, insan onuruna yaraşır iş, bütün kamu çalışanlarının sevdikleriyle bir arada yaşama hakkına kavuşmasıdır. İş güvencesi, tayin, kurum değişikliği, aile birliği, görevde yükselme gibi haklardan mahrum bir istihdam modeli kabul edilemez. Aynı okuldan mezun olmuş, aynı sınava girmiş, aynı işi yapan personelin farklı statülerde, farklı haklarla çalıştırılması adalet ve eşitlik ilkesine aykırıdır.

Sözleşmeli personel bile kendi içinde süresiz, 5393'e tabi, 3+1'e tabi, 4/C'den 4/B'ye geçenler şeklinde ayrımcılığa tabi tutulurken kamu hizmetlerinde etkinliğin, personel sisteminde istikrarın, iş yaşamında adaletin sağlanması imkansızdır.

Kamu personel sisteminde istikrar ve adaleti sağlamanın tek bir yolu vardır; o da çok başlı yapıyı sonlandırmak ve tüm güvencesiz sözleşmeli personeli kadroya geçirmektir. Sözleşmeli personele kadro, keyfiyet değil gerekliliktir.

Kamu çalışanları harfler ve rakamlarla bölünmeyi değil aileleriyle bir arada, adil, güvenceli ve kadrolu bir çalışma hayatını fazlasıyla hak ediyor. Sözleşmeli istihdam kamunun kanayan yarasıdır. İstisnasız tüm güvencesiz personel kadroya geçirilmeli bu drama son verilmelidir.

Kaldı ki, yapılan uygulamanın Anayasamızın temel ilkelerine aykırı olduğu yolundaki gerekçelerle sözleşmeli personelin açtığı davalar mahkemelerde olumlu sonuçlanmakta, sözleşmeli personel mahkeme kararı ile kadroya atanma hakkı elde etmektedir. İdarenin de bu gerçekleri göz ardı etmeden yargı kararlarına işlerlik kazandırması ve sözleşmeli çalışanlarımızı dava açmak zorunda kalmaksızın bir an evvel kadrolu ve güvenceli statüye kavuşturması gerekmektedir.

4/C'li geçici personelin 4/B'li sözleşmeli statüye geçirilmesi ise talebimizi tam olarak karşılamasa da güvenceli istihdama geçiş süreci açısından bir aşama teşkil etmektedir. Bilindiği üzere 4/B'li sözleşmeli istihdamı da izinler, ücretlendirme, harcırah, yer değiştirme, görevde yükselme, iş güvencesi gibi haklar bakımından sorunlu bir modeldir. Bu nedenle bu uygulama 4/C'li personelimizi rahatlatmış ama mevcut sorunları tam olarak çözmemiştir.

Türkiye Kamu-Sen olarak ana talebimiz, bütün güvencesiz ve esnek istihdam modellerinin kalıcı bir şekilde kaldırılması ve bu kapsamlardaki geçici, sözleşmeli, idari hizmet sözleşmeli, vekil, ücretli gibi tüm personelin 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 4/A maddesi kapsamında kadrolu statüye geçirilmesi yolundadır.

Ayrıca özelleştirilen kuruluşlardan gelen 4/C'li çalışanlarımızın pek çoğu özelleştirilen KİT'lerde meslek sahibi, kalifiye personel olarak çalışmaktaydı ancak statüleri gereği 4/C'li geçici personel olarak vasıfsız işlerde çalıştırıldılar. Bu çalışanlarımızın 4/B'li statüye geçerken sahip oldukları diplomaları veya sertifikalı meslekleri üzerinden, unvanlı pozisyonlara atanması, personelimizin potansiyelinden ve kabiliyetlerinden faydalanmamız ve mağduriyetlerin çözülmesi bakımından gereklidir.

Sözleşmeli personel kadroya geçirilinceye kadar;

" İdari hizmet sözleşmesi ile istihdam edilen personelin tabi olduğu kanuna ait karmaşaya son verilmeli, hukuki statüleri belirlenmeli, sözleşme metninin 110. maddesinde, sözleşmeli personelin işten çıkarılmasını tamamen idarenin keyfine bırakarak iş güvencesini yok eden hüküm çıkarılmalıdır.

" Kamuda, iş güvencesiz vekil memur çalıştırılmasına imkan sağlayan 657 sayılı Kanunun 86. maddesinin 1. paragrafındaki "veya açıktan" ibaresi ile 3. ve 4. paragrafları madde metninden çıkartılmalı, vekil imam ve benzeri çalışanlar kadroya geçirilerek kamuda iş güvencesi olmayan vekil personel çalıştırılması uygulaması son bulmalıdır.

" Sözleşmeli personelin de görevde yükselme sınavlarına girebilmeleri sağlanmalı, aile birliğinin sağlanması adına yer değişikliği yapabilmesi mümkün hale getirilmeli, yurt dışı eğitimlerine katılabilmeleri sağlanmalıdır.

" 6245 sayılı Kanunda gerekli değişiklikler yapılarak 4/B'li personele de nakil harcırahı verilmelidir.

" Tüm kamu çalışanları için görev tanımı yapılmalı, 657 sayılı Kanunun 45. madde hükümleri çerçevesinde hiçbir memur, hizmet sınıfı dışında ve görev tanımında olmayan işlerde görevlendirilmemeli, Devletin asli ve sürekli görevlerinin yalnızca kadrolu memurlar eliyle gördürülmesi sağlanmalı, taşeronlaşma ve hizmet alımı uygulamasına son verilmelidir.

" Aynı konu hakkında farklı kurumlar için çıkarılan yönetmeliklerdeki uyumsuzluklar kaldırılarak aynı konudaki bütün yönetmeliklerin aynı şartları taşıması sağlanmalıdır.

" 4/C'li iken 4/B'li statüye geçen personelin maaşları emsalleriyle eşitlenerek yükseltilmeli, ek ödeme oranları yükseltilmeli, bu personel diplomalarına uygun pozisyonlara atanmalıdır. Söz konusu personelin resen emekli edilmesi uygulamasına son verilmelidir.

7- Son KPDK toplantısında, görevde yükselme sınavlarının 3 yılda bir yıl yapılması kararı alınmıştı. Bu konuda yeni bir girişiminiz olacak mı?

Elbette bu konudaki talebimizi sürdürüyoruz. Daha önce de ifade ettiğimi üzere bu konu bizim kırmızı çizgilerimizden bir tanesi. Görevde yükselme sınavlarının kurumlarda düzenli olarak gerçekleştirilmesi için hazırladığımız bir mevzuat değişikliği teklifimiz de mevcut. Bu konuyu ve önerimizi toplu sözleşme görüşmelerinde de dile getirecek ve talebimizde ısrarcı olacağız.

Editör: Haber Merkezi