Yıllardır devam eden ve bir türlü önlem alınmayan sağlıkta şiddetin son ölümlü vakası, Konya Şehir Hastanesinde görev başında katledilen doktor Ekrem Karakaya. Ve yine Konya’da bir Cuma günü, bir caminin minberinden konuşan bir imam.

İmamın hutbeden sarf ettiği sözler; "Sen vardın hastaneden boş döndün, iğne yapılacak, oğlun ölecek elinde. Doktor da dedi ki, 'Git bugün grevdeyim.' Öldürmez misin, dövmez misin, sövmez misin? Buna fırsat vermeyelim" demişti.

Kutsal bir mekan olan caminin minberinden asıl görevleri milleti kin ve nefretten uzak tutmak olan, siyasette hiçbir şekilde bulaşmamaları gereken kesim olan din görevlisinin bir Cuma günü caminin minberinden, halkın bir bölümü olan sağlık çalışanlarına yönelik kin ve nefret dolu sözler sarf etmesinin kabul edilebilir hiçbir yönü olamaz. Diyanet işleri başkanlığının da, adeta “biz bu olayı kapatmak istiyoruz” dercesine ilgili memuru açığa almadan, “soruşturma başlattık” demesi ise tüm sağlık çalışanlarını ve sağduyulu olan tüm vatandaşlarımızı rencide etmiştir.

Keşke o kürsüden, o imam, sağlık çalışanlarının kutsal bir görev yaptığını, tüm memurlarımız pandemide esnek mesai yaparken, imamlarımız evlerinde aileleriyle zaman geçirirken sağlık çalışanları hastanelerde doktorundan, hemşiresine, teknisyenine koronalı hastalara birebir hizmet ettiğini, tüm memurlarımız dini bayramlarda aileleriyle birlikteyken, sağlık çalışanlarımızın da, askerlerimiz, polislerimiz gibi kesintisiz 24 saat hizmet verdiğini, hastane çalışan doktorun hemşirenin de devlet memuru olduğunu anlatsaydı.

İmam efendinin sözleri, çok açık bir şekilde toplumun belli bir kesimini hedef göstererek toplumda kin ve düşmanlığı tahrik suçudur. Bu suç müfettişlikten ziyade, savcılığın takip etmesi gereken bir suçtur.

Katledilen Dr. Ekrem KARAKAYA 8 çocuklu, fakir bir ailenin bin bir zorlukla yetiştirilmiş olduğu bir hekim olduğu ifade ediliyor. Yazık değil mi? Günah değil mi?

Görevi başında bir doktor öldürülüyor ve siz konuyla ilgili yayın yasağı getiriyorsunuz. Gerekçeniz ne?

Dr. Ekrem Karakaya’nın cinayeti sonrası her gün onlarca şiddet ve tehditle karşılaşan sağlık çalışanlarının tedirginlikleri bir kat daha da artmıştır. Sağlık çalışanlarımız grev yaptığında acil servislerimiz, yoğun bakımlarımız, ambulanslarımız elbette hizmet vermeyi bırakmazlar. Öncelik vatandaşın sağlığıdır.

Ancak, bayram günü Adana’da 24 saat nöbet tutan sağlık çalışanlarına aralarında silahlıların da olduğu iddia edilen 50 kişi hastanenin acil servisini basınca, hastanenin acilinde, mecburen acil sağlık hizmeti durdu. ? acilde görev yapan sağlık personellerinin 2 saat doktor odasında kilitli kaldığı ifade ediliyor. Ve bu insanlar yerle bir edilmiş bir hastane acilinde, yaşadıkları travmayla halen hasta bakmaya devam ediyorlar. Ve siz bu insanlardan verim bekliyorsunuz. İş bırakma eyleminde hizmete devam eden hastanenin acil servisine siz hangi akılla, baskın yaparsınız?

50 kişi hastanenin aciline baskın düzenlerken emniyet mensuplarımız nerededir? Bırakın 50 kişiyi, 5 kişi toplanıp, kaymakamlığa, valiliğe yürüyelim dese defalarca polis kontrolüne takılır. Ama 50 kişi toplanıp bir hastanenin acil servisini basıp dağıtabiliyor.

Devletin karakoluna basan nasıl teröristse, devletin hastanesini de basan teröristtir.

Soruyoruz? 50 kişinin hastanenin aciline basmasında hastaları mağdur eden kim?

Saldıranlar mı? Saldırılanlar mı? Önlem almayanlar mı?

Ahmet Doğruyol

Editör: Haber Merkezi