Engelli yaşamın zorluklarını sabırla ve azimle aşan Kankul, hayali olan mesleği icra ederken engelli çocukların hayatlarını kolaylaştırmak için elinden geleni yapıyor.

Mersin’de yaşayan Kankul, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 6 aylıkken geçirdiği ateşli hastalık sonucu o dönem yurt dışında yaşayan ailesi tarafından hastaneye götürüldüğünü ancak kendisine grip teşhisi konularak eve gönderildiğini söyledi.

Yurt dışındaki hastane sürecinden bir süre sonra yüzünün sol bölümünde kayma, kol ve bacaklarında kas gücü kaybının fark edilmesi üzerine İstanbul’da hastaneye kaldırıldığını ve bir ay komada yattığını anlatan Kankul, şunları dile getirdi:

“Doktorlar hastalığımla ilgili tanı koyamamışlar ve aileme benim yaşayabileceğime dair ihtimal bile vermemişler. Eğer yaşarsam da yüzde 90 engelli kalacağımı söylemişler. Bir ay sonra taburcu edildim. Bir süre İstanbul’da fizik tedavi gördüm. Annem fizyoterapistin gösterdiği hareketleri yaklaşık 3 yıl boyunca bana uyguladı. Ailemin ve benim de azmimle bu sürede konuşmaya, sol kol ve bacağımı hareket ettirmeye başladım. Hastalığımla ilgili hiçbir teşhis yoktu. Aileme hastalığımın ne olduğunu her sorduğumda bana geçirdiğim havale sonucu olduğunu söylediler.”

– “Fizyoterapist olma hayalimi gerçekleştirebilmek için yılmadım”

Kankul, üniversite sınavında İnönü Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölümünü kazandığını belirtti.

Eğitim hayatının kendisi için kolay olmadığını ifade eden Kankul, şunları kaydetti:

“Üniversite yıllarımda serebral palsi hastası olduğumu öğrendim. Fizyoterapist olmaya o zamanlar karar verdim. Çünkü benim arkadaşım olmadı ama benim gibi engelli çocuklar arkadaşsız kalmasın istedim. Fizyoterapist olma hayalim oradan başladı. Okulumu bitirdim ve şimdi hayalimdeki mesleğimi yapıyorum. Hayatımda verdiğim en doğru kararlardan biri bu oldu. İnsanlarla konuşmaya çekiniyordum. Engelimden dolayı üniversitenin benim için kolay olmayacağını biliyordum. Tek bir isteğim ve hayalim vardı o da fizyoterapist olmaktı. ‘Yapamazsın’ diyenler oldu ama her insan aynı değil. Fizyoterapist olma hayalimi gerçekleştirebilmek için yılmadım.”

İki yıl sonra gelen mutluluk
Üniversiteden mezun olduktan sonra 2 yıl boyunca iş bulamadığını aktaran Kankul, bu dönemde Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesinde de gönüllü çalışarak bedensel engelli çocukların tedavisi için uğraş verdiğini ifade etti.

Kankul, Türkiye Spastik Çocuklar Vakfı ile iş birliği yaparak Türkiye’de farklı üniversitelere giderek öğrencilere motivasyon ve serebral palsi hastalığı üzerine farkındalık konuşmaları yaptığını kaydetti.

Mersin Engelli Bakım ve Rehabilitasyon Merkezinde iki aydır çalıştığını ve çok mutlu olduğunu söyleyen Kankul, serebral palsi hastalığının toplumda yanlış bilindiğini söyledi. Kankul, şöyle devam etti:

“Geçen yıl Ankara’da katıldığım 6 Ekim Dünya Serebral Palsi Farkındalık Yürüyüşü etkinliği sonrası Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanımız Zehra Zümrüt Selçuk, bazı sivil toplum kuruluş temsilcilerini makamında kabul etti. Türkiye Spastik Çocuklar Vakfı üyesi olarak bende ziyarete gittim. Ziyarette Sayın Bakanımıza hayat hikayemi anlattım. Ön yargılardan dolayı iş bulamadığımı söyledim. Sayın Bakanımız bana birlikte çalışma teklifinde bulundu. Ben de seve seve kabul ettim. 2 ay önce Mersin Engelli Bakım ve Rehabilitasyon Merkezinde çalışmaya başladım. Buradaki engellileri kader arkadaşlarım olarak görüyorum. Çünkü aynı yollardan aynı sıkıntılarda bende geçtim. Onlarla daha güzel bağ kuruyorum. Onlarla dans ediyoruz, çeşitli oyunlar oynuyoruz. Merkezde olmaktan mutluyum. Çocuklara dokunmaktan ve onların hayatında bir parça olmaktan mutluyum.”

Kankul, daha çok engelli çocuğa ve ailelerine umut olmak ve elinden geldiğince hayatlarına dokunmak istediğini sözlerine ekledi.

“Engellilerin hayatındaki değişiklikleri göstermesi açısından Selcen iyi bir örnek”
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürü Orhan Koç da Selcen ile geçen yıl Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Selçuk’u ziyaretinde tanıştığını söyledi.

Selcen’in çok azimli ve örnek gösterilecek biri olduğunu ifade eden Koç, şunları kaydetti:

“Selcen, Sayın Bakanımız Zehra Zümrüt Selçuk’un talimatı üzerine bugün Mersin Engelli, Bakım ve Rehabilitasyon Merkezimizde çalışıyor. Kendisinin hizmetlerinden çok memnunuz. Gerçekten burada engelli kardeşlerimize yaşamış olduğu tecrübeleri de ekleyerek, gönlünü vererek güzel bir hizmet veriyor. Bizin için engelli kardeşlerimizin eğitim hayatı, sosyal hayata katılmaları, istihdam edilmeleri çok önemli. Engellilerin hayatındaki değişiklikleri göstermesi açısından Selcen iyi bir örnek.”

MALATYA’DA KANSER TEŞHİSİ KONULDU, O HAYATINI BEYİN FELÇLİ KIZINA ADADI

Öte yandan 3 yıl önce göğüs kanseri teşhisi konulan Muşlu anne Bahar Taşkıner, doğuştan beyin felci (serebral palsi) olan, sonra da epilepsi ve mikrosefali tanısı konulan 6 yaşındaki kızı Amara Elif Taşkıner’e yaşadığı zorluklara rağmen gözü gibi bakıyor.

Muş’ta yaşayan 2 çocuk annesi Taşkıner’e, 2017’de gittiği Malatya İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezinde göğüs kanseri teşhisi konuldu.

Sağ göğsü alınan anne Taşkıner, bir yandan kemoterapi görürken bir yandan da 6 yıl önce dünyaya gelen ve beyin felci geçiren kızının tedavi ve bakımlarıyla ilgileniyor.

Kendi hastalığını unutarak hayatını doğuştan beyin felci olan, sonra da epilepsi ve mikrosefali tanısı konulan kızına adayan anne Taşkıner, yıllardır zamanının büyük bölümünü kızının tedavisi için hastanelerde geçiriyor.

Eşi de rahatsız olduğu için tüm bu süreçleri tek başına göğüslemek zorunda kalan Taşkıner, yaşadığı sıkıntılara rağmen bir an bile kızının yanından ayrılmayarak tüm ihtiyaçlarıyla ilgileniyor.

– “Ömrümün sonuna kadar yanında olacağım”

Taşkıner, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kızının doğum sırasında oksijensiz kalarak beyin felci geçirdiğini, o günden bu yana yatağa mahkum yaşadığını söyledi.

Günlerce hastane koridorlarında, yoğun bakım kapılarına kızının sağlığına kavuşmasını beklediğini anlatan Taşkıner, “Bir anne olarak kimsenin böyle bir şey yaşamasını istemem. Çok acı verici bir durum. Kızımdan dolayı o kadar çok üzüldüm ki kanser oldum. Çaresiz olan kızıma bebek gibi bakıyor, tüm ihtiyaçlarını karşılıyorum. Ömrüm yetene kadar da kızımın yanında olacağım, ona bakacağım. Çünkü o benim yaşama sebebim. Engelli olması hiç önemli değil. Kızım benim için mucize. Rahatsızlığı nedeniyle sürekli ağlıyor, kasılıyor. Bazen uzun süre uyumuyor, sabahlara kadar başında bekliyorum. Sürekli kızımın yanında olduğum için çoğu zaman tedavilerim aksıyor. Hayatım sadece kızım.” dedi.

– “Anne olarak üzerime düşeni yapıyorum”

En büyük hayalinin kızının sağlığına kavuşması olduğunu dile getiren Taşkıner, “Çoğu insan fedakarlık yaptığımı söylüyor ancak ben fedakarlık değil bir anne olarak üstüme düşen görevi yapıyorum. Bu fedakarlık değil, her annenin yapması gereken bir şey. Anne olursanız her şeye katlanırsınız. Çünkü o sizin yavrunuz ve canınızdan bir parça. Siz bunu bir yük olarak göremezsiniz. Bu benim yüküm değil, benim mucizem. Hayatım sadece onun üstüne kurulu. Ona bir şey olursa nefesim kesilir. Annelik güzel, kadın olmak bambaşka. Kadın olduğunuzda hem anne hem de baba olabiliyorsunuz. Her yükün altından kendi başınıza kalka biliyorsunuz. 6 yıldır kızıma bakıyorum. Çok zorlandığım oluyor, strese girdiğim zaman kızıma baktığımda hepsi su gibi akıp gidiyor. Kızımın bir masum bakışı her şeye bedel.” sözlerine yer verdi.

Editör: Haber Merkezi