Bağcılar 28 No'lı Aile Sağlığı Merkezi'nde görev yapan Dr. Muhammet Balcan, konfeksiyon işçisi bir babanın ilk çocuğuydu, tıp fakültesini Gürcistan'da okudu. 2014'de mezun olduktan sonra Kanada'ya yerleşme planları yaparken babası, "Hayır, dönüp ülkene hizmet edeceksin" dedi.

Onu kırmadı ve Türkiye'ye döndü. 4 yıllık mecburi hizmetinden sonra Aralık 2019'da İstanbul'a atandı.

Eşi ve çocuğu ailesinin yanında kalıyordu, İstanbul'a geldiğinde eşi ve çocuğu ile yeni bir başlangıç yapacaktı.

Ama evini ayırmaya fırsatı dahi olmadan kendini salgının en ön cephesinde buldu. Nisan ayında Kovid'e yakalandı.

Pozitif olduğunu öğrenir öğrenmez tek başına başka bir eve taşındı ama bir hafta sonra eşi hariç tüm ailesinin pozitif olduğu ortaya çıktı. Hepsi evde, ayakta atlattı ama 57 yaşındaki babası Gürsel Balcan, o kadar şanslı değildi. Baba Balcan hayatını kaybetti.

Dr. Balcan, "Ailemin, sülalemin tek doktoruyum. Mezuniyetten sonra Kanada'ya yerleşme hazırlıkları yapıyordum. Babama da bahsettim bu planımdan. Şiddetle karşı çıktı. Ülkeme hizmet etmem gerektiğini söyledi. Ben de onu kıramadım; denklik sınavlarını geçip zorunlu hizmet için ilk görev yerim Ağrı'daki Toplum Sağlığı Merkezi'ne atandım. 4 yıl sonra İstanbul'a tayinim çıktı. 2020'de yeni bir başlangıç yapmayı düşünürken pandemi patlak verdi. Çok yoğun vakaların olduğu bir bölgede hizmet veriyoruz. Salgının ülkemizde başladığı 11 Mart'tan bir ay sonra, Nisan ayının 13'ünde maalesef pozitif olduğumu öğrendim. Eşim, ben ve 1 yaşına yeni giren oğlum ailemle yaşıyorduk. İstanbul'a yeni tayinim çıktığı için henüz ev işlerini ayarlayamamıştık. Evde annem, babam, kız kardeşim ve erkek kardeşim ile beraber kalıyorduk. Pozitif olduğumu öğrendiğimde İlçe Sağlık Müdürlüğü'ne haber verdik, ben hemen pozitif olarak izolasyonda olan bekar bir arkadaşımın evine geçerek kendimi izole ettim. Maalesef 4-5 gün sonra eşim hariç evdeki herkesin testi pozitif gelmişti" dedi.

Babası hariç herkesin hafif semptomlarla evde ayaktan atlattığını anlatan Dr. Balcan, babası Gürsel Balcan'ın 7-8 gün sonra durumu kötüleşince ambulansla hastaneye kaldırıldığını söyleyerek yaşadıklarını şu şekilde anlattı:

"Babamı 25 Nisan'da Kanuni Sultan Süleyman Eğitim Araştırma Hastanesi'nde yoğun bakıma kaldırdılar. Durumu daha da kötüleşti. 5 gün sonra da 1 Mayıs gecesi entübe edildi. 25 Mayıs'ta maalesef babamı kaybettik. 5 Mayıs babamın doğum günüydü. Doğum gününe solunum cihazında girdi. Nisan sonu erkek kardeşim mühendis olarak mezun oldu. Oğlunun mezuniyetini göremedi. Tek torunu, oğlum Timur'u en son birinci yaş gününde kucağına alabildi. Yürüdüğünü, dede demeye başladığını göremedi. Babam sigara içmez, obezitesi olmayan, yediğine içtiğine dikkat eden, egzersizlerini yapan biriydi. Sadece hafif bir yüksek tansiyonu vardı, ilaç kullanıyordu. Hepimiz, hatta onu tanıyan herkes, şok geçirdi. Emeklilik hayalleri vardı. Memlekete yerleşecekti. Öğrenciliğimde beni hiçbir şeye muhtaç etmedi. Hepimizi okuttu büyüttü. Torunu her şeyiydi. Onun için tüm dünyaları verirdi. Her an gelecekmiş gibi hissediyorum bazen, hala inanamıyoruz öldüğüne.