Danıştay İkinci Dairesi, erkek Devlet memurlarının saçlarını uzatamayacağına dair yönetmelik hükmünü iptal etti. Dava, Enerji, Sanayi ve Maden Kamu Emekçileri Sendikası tarafından açılmıştı.

Danıştay 2. Dairesi, Enerji, Sanayi ve Maden Kamu Emekçileri Sendikasının açtığı davada, Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık Ve Kıyafetine Dair Yönetmeliğin 5. maddesinde yer alan ve erkek Devlet memurlarının saçlarını uzatamayacağına dair yönetmelik hükmünü iptal etmişti. Haber için tıklayınız.

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu bu kararı onadı

T.C. DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU

Esas No: 2020/3395 - Karar No: 2021/627

TEMYİZ EDEN (DAVALILAR): 1-. (.)
VEKİLİ: Av. .
2-. Genel Müdürlüğü

Danıştay Onikinci ve İkinci Daireleri Müşterek Kurulunun 19/02/2020 tarih ve E:2017/1264, K:2020/1406 sayılı kararının iptale ilişkin kısmının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:

Dava konusu istem:

Adnan Menderes Havalimanı Elektronik Müdürlüğünde elektronik teknisyeni olarak görev yapan davacının, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125/A-(g) maddesi uyarınca uyarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin . tarih ve . sayılı işlem ile dayanağı 25/10/1982 tarih ve 17849 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren (16/07/1982 tarih ve 8/5105 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı) Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafetine İlişkin Yönetmeliğin 5. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde (erkek personel için) yer alan ".Bina içinde ve görev mahallinde baş daima açık bulundurulur. Kulak ortasından aşağıda favori bırakılmaz. Saçlar, kulağı kapatmayacak biçimde ve normal duruşta enseden gömlek yakasını aşmayacak şekilde uzatılabilir, temiz bakımlı ve taranmış olur." ibaresinin iptali istenilmiştir.

Daire kararının özeti:

Danıştay Onikinci ve İkinci Daireleri Müşterek Kurulunun 19/02/2020 tarih ve E:2017/1264, K:2020/1406 sayılı kararıyla;

Anayasa'nın 2., 5., 13., 49., 90., ve 124 maddeleri, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun Ek 19. maddesi ve dava konusu Yönetmeliğin ilgili maddelerine yer verilerek,

Yönetmeliğin dava konusu 5. maddesinin (b) bendinde yer alan "...Bina içinde ve görev mahallinde baş daima açık bulundurulur... Saçlar, ... temiz bakımlı ve taranmış olur..." ibareleri yönünden;

İdarelerin kendilerine tanınan düzenleme yetkisini Anayasa ve kanunlarla belirlenen sınırlar içinde kullanmasının gerektiği, bu kapsamda, kanuna dayanılarak idarelere tanınan yetki çerçevesinde erkek olan kamu görevlisinin kılık ve kıyafetiyle ilgili koşulların belirlendiği ve Yönetmeliğin 5. maddesinin (b) bendinde yer alan "...Bina içinde ve görev mahallinde baş daima açık bulundurulur... Saçlar, ... temiz bakımlı ve taranmış olur..." ibarelerinin idareye tanınan takdir yetkisinin sınırları içinde ve hizmet gereklerine uygun olarak hazırlandığı anlaşıldığından, dava konusu düzenlemenin belirtilen kısmında üst hukuk normlarına aykırılık bulunmadığı,

Yönetmeliğin dava konusu 5. maddesinin (b) bendinde (erkek personel için) yer alan "...Kulak ortasından aşağıda favori bırakılmaz. Saçlar kulağı kapatmayacak biçimde ve normal duruşta enseden gömlek yakasını aşmayacak şekilde uzatılabilir..." ibareleri yönünden;

İnsan haklarının, tüm insanların sahip olduğu temel hak ve özgürlükler olduğu ve ırk, ulus, etnik köken, din, dil ve cinsiyet ayrımı gözetmeksizin tüm insanların yararlanabileceği, bu hakları kullanmakta herkesin eşit olduğu, insan haklarının, bireylerin doğuştan sahip oldukları haklar oldukları için bireylerin dış görünüşleri, fiziksel özellikleri, hayat tarzı ve benzeri özellikleri nedeniyle ihlal edilmemesi gerektiği, doğuştan, yaratılıştan gelen ya da sonradan edinilen, insanları ayırt edici bu özelliklerden dolayı diğer kişilerden daha aşağı oldukları yönünde bir algıya neden olabilecek yaptırımlar öngören her türlü hukuki uygulamanın, eşitsizliği ve ayrımcılığı meşrulaştıracağı,

Ayrımcılığın, nesnel ve makul bir gerekçe olmaksızın, konuyla ilgili olarak benzer durumda olan kişilere farklı muamelede bulunulması olduğu, aynı durumdaki kişilere farklı muamelenin, meşru bir amaca dayalı olmadığında ve izlenilen yol ile varılmaya çalışılan hedef arasında makul bir orantılılık ilişkisi kurulmadığında ayrımcılığın ortaya çıktığı,

Anayasa'nın 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti'nin bir hukuk Devleti olduğunun belirtildiği, Anayasa Mahkemesinin birçok kararında da belirtildiği üzere, hukuk devletinin eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda eşitliği gözeten, adaletli bir hukuk düzeni kurup sürdürmekle kendini yükümlü sayan Devlet olduğu,

Personel rejimi gibi sıkı kural ve şartlara tabi bir alanda, kamu görevini yürütmekle görevli kişilerin hak ve özgürlüklerine, herhangi bir vatandaşa uygulanamayacak sınırlamalar getirilmesinin demokratik toplumda gerekli olabileceği, bu kapsamda kamu makamlarının, faaliyetin niteliği ve sınırlamanın amacına göre değişen geniş bir takdir yetkisinin bulunmasının doğal olduğu, ancak, eşitlik ilkesini zedeleyecek, ayrımcılığa neden olabilecek hususlar gündeme geldiğinde, bu alanlara yönelik müdahalelerin haklı olduğunun kabul edilebilmesi için, kamu makamlarınca ciddi gerekçelerin gösterilmesinin gerektiği,

Nitekim, Anayasa'nın 10. maddesinde yer bulan eşitlik ilkesine bakıldığında, herkesin dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşit olduğu anlaşılmakta ise de; maddedeki ifadeden, ayrımcılık temelleri "...ve benzeri sebeplerle" denilerek Anayasa koyucu tarafından açık uçlu bir ayrımcılık temeli bırakılarak, günün değişen koşulları karşısında ayrımcılığa yol açabilecek yeni bir durumun ortaya çıkması halinde, maddenin yaşayan ve dinamik bir şekilde yorumlanmasının ve içinin doldurulmasının önü açıldığı,

Yukarıda yer verilen Anayasa maddelerinde, herkesin ayrım gözetilmeksizin eşit olduğu, eşitlik hakkının yaşama geçirilmesini Devletin sağlayacağı, kadın ve erkeklerin eşit haklara sahip olduğu, herkesin çalışma hakkının bulunduğu, bu hakların korunması, çalışma barışının sağlanması için gerekli tedbirleri Devletin alması gerektiğinin vurgulandığı, kamu kurum ve kuruluşlarında görev yapan personel arasında da bu tedbirlerin alınacağının kuşkusuz olduğu,

Bakılan uyuşmazlıkta, davacının erkek olduğu ve saçlarının anılan Yönetmelik'te belirtildiği gibi, kulağını kapatmayacak biçimde ve normal duruşta enseden gömlek yakasını aşmayacak şekilde olmadığı, omuzlarından aşağı sarkacak şekilde uzun olduğu ve bu nedenle disiplin cezası aldığı; dava dilekçesinde, aynı statüde bulunan kadın personelin uzun veya kısa saçla kamu görevini ifa ettiklerini, saçlarının uzun olmaları nedeniyle çalışma hayatında herhangi bir aksaklığa neden olmadıklarını, söz konusu bu durumun Anayasa'nın 10. maddesindeki eşitlik ilkesine aykırılık teşkil ettiğini vurgulamasına karşın davalı idarelerin savunma dilekçelerinde görüldüğü üzere, kamuda görev yapan erkek personelle ilgili bu kısıtlamanın gerekliliğiyle ilgili açıklama yapamadıkları, davacının saçının uzun olmasının, mesleki hayatı üzerindeki etkilerine dair yeterli ve ikna edici gerekçelerin belirtilmediği, davacının mesleği ya da kamu hizmetinin işleyişi üzerindeki etkisi ve risklerinin de açıklanmadığının görüldüğü, bu nedenle, davacı üzerindeki müdahaleyi haklı kılacak şekilde konuyla ilgili ve yeterli gerekçe ortaya konulamadığından, müdahalenin demokratik toplumda gerekli olup olmadığı tartışmasını karşımıza çıkardığı,

Demokratik toplum düzeninin gereklerinden olmanın, bir sınırlamanın demokratik bir toplumda zorlayıcı bir toplumsal ihtiyacın karşılanması amacına yönelik olmasını ifade ettiği, buna göre sınırlayıcı tedbirin, bir toplumsal ihtiyacı karşılamıyorsa ya da başvurulabilecek son çare niteliğinde değilse, dava konusu düzenleyici işlemde olduğu gibi, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun bir tedbir olarak değerlendirilemeyeceği,

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin, Özpınar - Türkiye kararında (Başvuru No:20999/04 - Karar Tarihi:19.10.2010); bir yargıcın özel hayatında arkadaşlık ettiği kişiler ve giyim tarzı, aşırı makyaj yapması gibi iddialar ön plana çıkarılarak meslekten çıkarılmasıyla ilgili olarak, yargıçla ilgili iddiaların bu kişinin mesleğine icrasına etkisinin somut olarak ortaya konulamadığı hususuna vurgu yaptığı,

Öte yandan, kamuda görev yapan personelin, özünde öncelikle birer birey oldukları, (statü rejimine uygun olduğu ölçüde) kendilerini dış görünüşleriyle, fiziksel özellikleriyle ifade edebilecekleri hususunun, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin geniş olarak yorumladığı bir özgürlük olan ifade özgürlüğünü karşımıza çıkardığı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ifade özgürlüğüne sağladığı korumanın yalnızca içerik açısından olmayıp, bilgi ve düşüncelerin dile getirildiği, iletildiği ve bunlara ulaşıldığı farklı biçim ve araçları da kapsadığı, benzer hususların Anayasa bakımından da geçerli olduğu, Anayasa Mahkemesinin de sıklıkla ifade ettiği gibi Anayasa'da sadece düşünce ve kanaatlerin değil, ifadenin tarzları, biçimleri ve araçları da güvence altına alındığı, (Yüksek Mahkeme, bir kararında, cezaevinde yemek almamayı ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirmiştir). Somut olayda olduğu gibi, bireylerin kendilerini saçlarının veya favorilerinin uzun veya kısa olmasıyla ifade edebileceklerinin de unutulmaması gerektiği,

Bir düzenleyici idari işlemin, hiyerarşik olarak bağlı olduğu üst hukuk normlarında düzenlenen konuları, genel ve objektif kuralları açıkça içermesi gerektiği, üst hukuk normlarında açık bir düzenlemeye yer verilmediği durumlarda bir hakkın kullanımının engellenmesi ya da kısıtlanması sonucunu doğuran bir idari düzenleme yapılmasının hukuken mümkün olmadığı,

Anayasa ve tarafı olduğumuz uluslararası sözleşmeler ile güvence altına alınan temel hak ve özgürlüklerin ancak bu maddelerde belirlenen sebeplerin varlığı halinde özlerine dokunulmaksızın ve bu sebeplere dayalı olarak kanunla kısıtlanabilmesinin mümkün olduğu, bu kısıtlamaların ise, Anayasa'nın özüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağının yine Anayasa'da düzenlendiği,

Bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere; dava konusu edilen Yönetmelik maddesinde, dayanağı Kanun'da yer almayan bu ibarelere yer verilmek suretiyle Kanun'un amacını aşan nitelikte bir düzenleme yapıldığı ve böylece dava konusu kuralın, dayanağı Kanun'a aykırı bir niteliğe dönüştüğü, dayanağı üst hukuk normunda herhangi bir kısıtlama ya da engelleme bulunmadığı halde söz konusu maddede yer alan bu belirlemenin, Anayasa ve tarafı olduğumuz uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmış olan hak ve özgürlüklerin ihlal edilmesi sonucunu doğuracağı,

Bu durumda, Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafetine Dair Yönetmeliğin 5. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde (erkek personel için) yer alan "Kulak ortasından aşağıda favori bırakılmaz. Saçlar, kulağı kapatmayacak biçimde ve normal duruşta enseden gömlek yakasını aşmayacak şekilde uzatılabilir, temiz bakımlı ve taranmış olur..." cümlesinde yer alan, "Kulak ortasından aşağıda favori bırakılmaz saçlar kulağı kapatmayacak biçimde ve normal duruşta enseden gömlek yakasını aşmayacak şekilde uzatılabilir" ibaresinin yapılan açıklamalar uyarınca üst hukuk normlarına uygun olmadığı,

Disiplin cezasına ilişkin dava konusu bireysel işlem yönünden;

Devlet Hava Meydanları İşletmesi Adnan Menderes Havalimanı Elektronik Müdürlüğünde elektronik teknisyeni olarak görev yapan davacının, defalarca uyarılmasına rağmen saçlarını kestirmediğinden bahisle 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125. maddesinin birinci fıkrasının (A) bendinin (g) alt bendi uyarınca uyarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin . tarih ve .sayılı işlemin dayanağı olan Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafetine Dair Yönetmeliğinin iptal edilen ibaresi nedeniyle artık davacının saçının omuzlarından aşağıya gelecek şekilde uzun olmasının disiplin suçu olarak değerlendirilmesinin hukuken olanaklı bulunmadığı,

Bu durumda, Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafetine Dair Yönetmeliğin davacının disiplin cezası ile cezalandırılmasına esas alınan maddesinin hukuka aykırı bulunarak iptal edilmesi nedeniyle, hukuki dayanaktan yoksun kalan davacının uyarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin dava konusu bireysel işlemde de hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle,

Dava konusu Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafetine Dair Yönetmeliğin 5. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan (erkek personel için) "...Bina içinde ve görev mahallinde baş daima açık bulundurulur... Saçlar, ... temiz bakımlı ve taranmış olur" ibaresine ilişkin kısım yönünden davanın reddine, "Kulak ortasından aşağıda favori bırakılmaz. Saçlar kulağı kapatmayacak biçimde ve normal duruşta enseden gömlek yakasını aşmayacak şekilde uzatılabilir" ibaresine ilişkin kısmın ve davacının uyarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin . tarih ve .sayılı işlemin iptaline karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI:

Davalı idarelerden .tarafından, dava konusu düzenlemenin Devlet memurluğu statüsüne intisap edenlerin kılık ve kıyafetinin nasıl olacağına ilişkin bir standart getirdiği, aynı durumda istihdam edilen personelin uyması gereken kuralı hüküm altına aldığı, söz konusu düzenlemenin ne din ve vicdan hürriyetine, ne eşitlik ilkesine, ne de çalışma ve sözleşme hürriyetine halel getirmediği, söz konusu düzenlemenin hukuka aykırılığından bahsedilebilmesi için anılan düzenlemenin üst hukuk normlarına aykırılık unsuru taşıması ve farklı unvan veya kurum ayrımı gözetilmesinin gerektiği, oysa 657 sayılı Kanun'un Ek 19. maddesinde "Devlet memurları, kanun, tüzük ve yönetmeliklerin öngördüğü kılık ve kıyafet kurallarına uymak mecburiyetindedirler." hükmüne yer verilerek bu konuda düzenleme yapma yetkisinin tamamen idareye verildiği, Kanun'un anılan hükmünde kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan personelin kılık ve kıyafetine dair hiçbir hükme yer verilmeyip, bu hususun bütünüyle diğer kanun, tüzük ve yönetmeliklere bırakılmış olması karşısında dava konusu hükmün üst normlarına aykırılığından söz edilemeyeceği;... Genel Müdürlüğü tarafından, dava konusu düzenleyici işlemin kılık, kıyafet ile ilgili düzenleme bakımından üst hukuk normlarına aykırı olduğunu ileri sürmenin mümkün olmadığı, şayet ilgili mevzuat hükmünün iptaliyle yahut yürütmesinin durdurulmasıyla herhangi bir sınır, ölçü, şekil ve sınırlama tarifi olmadığında her personelin kendini düşünce ve bakış açısına göre değerlendireceği ve kurum içerisinde önemli boyutta düzensizliğe sebebiyet verileceği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI:

Davacı tarafından, savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİNİN DÜŞÜNCESİ:

Temyiz istemlerinin reddi ile Müşterek kurul kararının temyize konu iptale ilişkin kısmının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:

Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan;

"a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,

b) Hukuka aykırı karar verilmesi,

c)Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması" sebeplerinden birinin varlığı halinde mümkündür.

Temyizen incelenen kararın iptale ilişkin kısmı usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçelerinde ileri sürülen iddialar kararın temyize konu bu kısmının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU:

Açıklanan nedenlerle;

1. Davalı idarelerin temyiz istemlerinin reddine,

2.Davanın kısmen reddine, kısmen iptale yönelikDanıştay Onikinci ve İkinci Daireleri Müşterek Kurulunun19/02/2020 tarih ve E:2017/1264, K:2020/1406 sayılı kararının temyize konu iptale ilişkin kısmının ONANMASINA,

3.Kesin olarak, 29/03/2021 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

GEREKÇEDE KARŞI OY

X-Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin "İfade özgürlüğü" başlıklı 10. maddesinde, "Herkes ifade özgürlüğü hakkında sahiptir. Bu hak, kamu makamlarının müdahalesi olmaksızın ve ülke sınırları gözetilmeksizin, kanaat özgürlüğünü ve haber ve görüş alma ve de verme özgürlüğünü de kapsar. Bu madde, Devletlerin radyo, televizyon ve sinema işletmelerini bir izin rejimine tabi tutmalarına engel değildir.

Görev ve sorumluluklar da yükleyen bu özgürlüklerin kullanılması, yasayla öngörülen ve demokratik bir toplumda ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu güvenliğinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın, başkalarının şöhret ve haklarının korunması, gizli bilgilerin yayılmasının önlenmesi veya yargı erkinin yetki ve tarafsızlığının güvence altına alınması için gerekli olan bazı formaliteler, koşullar, sınırlamalar veya yaptırımlara tabi tutulabilir." hükmüne yer verilmiştir.

Dava konusu düzenleyici işlemin dayanağı olan 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun, "Kıyafet mecburiyeti" başlıklı Ek 19. maddesinin dava konusu bireysel işlemin tesis edildiği tarihteki yürürlükte olan halinde, "Devlet memurları, kanun, tüzük ve yönetmeliklerin öngördüğü kılık ve kıyafet kurallarına uymak mecburiyetindedirler." hükmü yer almaktadır.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin yukarıda metnine yer verilen ifade özgürlüğüne sağladığı koruma yalnızca içerik açısından olmayıp, bilgi ve düşüncelerin dile getirildiği, iletildiği ve bunlara ulaşıldığı farklı biçim ve araçları da kapsamaktadır. Benzer hususlar Anayasa bakımından da geçerli olup, Anayasa Mahkemesinin de sıklıkla ifade ettiği gibi Anayasa'da sadece düşünce ve kanaatler değil, ifadenin tarzları, biçimleri ve araçları da güvence altına alınmıştır. Bu kapsamda, bireyler kendilerini saçlarının ve/veya favorilerinin uzun ve/veya kısa olmasıyla ifade edebileceklerdir. Somut olaydaki gibi, toplumun birer bireyi olan kamu görevlilerinin de bu Anayasal haktan faydalanmaları gerektiği kuşkusuzdur.

Öte yandan dava konusu düzenlemenin dayanağı olan 657 sayılı Kanun'un Ek 19. maddesiyle idareye kamu görevlilerinin kılık ve kıyafetiyle ilgili düzenleme yetkisi verildiği görülmekle birlikte bu yetkinin, Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile güvence altına alınan, kılık, kıyafet ve fiziksel görünüşü da kapsar şekilde geniş yorumlanan ifade özgürlüğünü yasaklayacak nitelikte düzenleme yapılabileceği şeklinde yorumlanması mümkün değildir.

Bu bilgiler ışığında, dava konusu düzenlemenin "Kulak ortasından aşağıda favori bırakılmaz... (saçlar) kulağı kapatmayacak biçimde ve normal duruşta enseden gömlek yakasını aşmayacak şekilde uzatılabilir." şeklindeki kısmının Kanun'la verilen yetkiyi aşar nitelikte, ölçülülük ilkesine ve hukuka aykırı olduğu sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, Müşterek Kurul kararının temyize konu düzenleyici işlemin kısmen iptaline ilişkin kısmının yukarıda belirtilen gerekçeyle onanması gerektiği oyuyla, karara gerekçe yönünden katılmıyoruz.

KARŞI OY

XX-2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 7/4. maddesinde, "İlanı gereken düzenleyici işlemlerde dava süresi, ilan tarihini izleyen günden itibaren başlar. Ancak bu işlemlerin uygulanması üzerine ilgililer, düzenleyici işlem veya uygulanan işlem yahut her ikisi aleyhine birden dava açabilirler. Düzenleyici işlemin iptal edilmemiş olması bu düzenlemeye dayalı işlemin iptaline engel olmaz." hükmüne yer verilmiştir.

Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafetine İlişkin Yönetmeliğin 5. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (erkek personel için) "... Bina içinde ve görev mahallinde baş daima açık bulundurulur. Kulak ortasından aşağıda favori bırakılmaz. Saçlar, kulağı kapatmayacak biçimde ve normal duruşta enseden gömlek yakasını aşmayacak şekilde uzatılabilir, temiz bakımlı ve taranmış olur..." ibareleri dava konusu edilmiştir.

Dava dosyasındaki bilgi ve belgeler ile savunma istem ve dava konusu bireysel işlemin incelenmesinden; davacının Adnan Menderes Havalimanı Elektronik Müdürlüğünde elektronik teknisyeni olarak görev yaptığı, saçlarının omzunu aşar şekilde uzun olduğu ve uyarılmasına rağmen saçlarını kestirmediği ve savunması alınmak suretiyle dava konusu disiplin cezasına ilişkin işlemin tesis edildiği anlaşılmaktadır.

Yukarıda metnine yer verilen dava konusu düzenlemede "favori"nin saçtan ayrı olarak düzenlendiği, davacı hakkında tesis edilen disiplin cezasına konu işlemin ise yalnızca saçının uzun olduğundan bahisle tesis edildiği, bu nedenle disiplin işleminin, dava konusu düzenlemenin "..Kulak ortasından aşağıda favori bırakılmaz.." şeklindeki ibaresinin uygulama işlemi niteliğinde olmadığı, dolayısıyla "...Kulak ortasından aşağıda favori bırakılmaz..." ibaresinin iptali istemi yönünden davada süre aşımı bulunduğu anlaşıldığından, Müşterek Kurul kararının anılan ibarenin iptaline ilişkin kısmının bozulması gerektiği oyuyla, kararın bu kısmına katılmıyoruz.