Danıştay 8. Dairesi öğretim elemanının görevden çekildiğine dair kararı e-posta yoluyla kendisine tebliğ edilmesini, ilgili mevzuata aykırı olduğuna hükmetti.

Dava konusu olayda, yurt dışında görevli bulunan öğretim elemanının görevine başlamaması gerekçesiyle müstafi sayılmasına dair karar şahsi elektronik postasına iletilmiştir.

İlk derece mahkemesi, anılan işlemden elektronik posta yoluyla haberdar olduğunu gerekçe göstermek suretiyle süresinde dava açmadığı gerekçesiyle işlemi reddetmiştir.

Danıştay Sekizinci Dairesi ise Tebligat Kanunu 7/a maddesi ve Elektronik Tebligat Yönetmeliği hükümlerine göre elektronik tebligatın diğer klasik yöntemlerden bağımsızlaştırıldığını ve o yöntemlere tamamlayıcı olmadığını elektronik yolla yapılan her türlü bildirimi Tebligat Kanunu 7/a maddesi anlamında elektronik tebligat olarak nitelendirmemek gerektiği, örneğin faks, telefon veya bilgisayar aracılığıyla gönderilen mesajlar (kısa mesaj, elektronik posta) her ne kadar elektronik ortam yoluyla iletilmiş olsa da bu tür bildirimler elektronik tebligat olarak adlandırılması gerektiğinin altını çizmiştir.

Bu çerçevede, davacının müstafi sayılmasına ilişkin işlemin süre aşımı nedeniyle reddine dair karar Danıştay tarafından iptal edilmiştir.

T.C. D A N I Ş T A Y SEKİZİNCİ DAİRE
Esas No: 2021/3539 - Karar No: 2022/3493

İSTEMİN KONUSU: . Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesinin . gün ve E:., K:. sayılı kararının, temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:

Dava konusu istem: . Üniversitesi Mühendislik Fakültesinde araştırma görevlisi olarak görev yapmakta olan davacının, görevinden çekilmiş sayılmasına ilişkin . tarih ve . sayılı işlem ile bu işleme yapılan itirazın reddine ilişkin . tarih ve . sayılı işlemin iptali istenilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: ... İdare Mahkemesinin . tarih ve E:.; K:. sayılı kararıyla; davacının görevinden çekilmiş sayılmasına ilişkin . tarih ve . sayılı işlemin, 08/07/2020 tarihinde dava dilekçesinde de belirtildiği üzere mail yoluyla bildirildiği, dolayısıyla davacı tarafından bu tarihte öğrenilmiş olduğu, davacı tarafından, söz konusu işlemin belirtildiği şekilde öğrenilmesi üzerine yani 08/07/2020 tarihinden itibaren 60 günlük yasal süre içerisinde 06/09/2020 gününün pazar gününe denk gelmesi nedeniyle en geç 07/09/2020 Pazartesi günü doğrudan dava açılması veya 2577 sayılı Kanunun 11. maddesi uyarınca idareye başvurulması gerekirken, bu süre geçtikten sonra 08/10/2020 tarihinde idareye başvurulması üzerine 05/12/2020 tarihinde açılan davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.

Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: . Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesinin . gün ve E:., K:. sayılı kararıyla; istinaf başvurusuna konu kararının hukuka ve usule uygun olduğu ve davacı tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Davacı tarafından, kararın hukuka aykırı olduğu ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI:Davalı idare tarafından, istemin reddi gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ .'IN DÜŞÜNCESİ: Temyiz isteminin kabulü ile Bölge Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Sekizinci Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:

İLGİLİ MEVZUAT:

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "Dilekçeler üzerine ilk inceleme" başlığını taşıyan 14. maddesinin 3/e bendinde, dilekçelerin süre aşımı yönünden inceleneceği; 6. fıkrasında ilk incelemeye ilişkin hususların ilk incelemeden sonra tespit edilmesi halinde davanın her safhasında 15. madde hükmünün uygulanacağı; ''İlk inceleme üzerine verilecek karar'' başlığını taşıyan 15. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde, süre aşımı yönünden yapılan incelemede Kanuna aykırılık görülürse davanın reddine karar verileceği hususları hüküm altına alınmıştır.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "Dava açma süresi" başlıklı 7. Maddesinde; dava açma süresinin, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştayda ve idare mahkemelerinde altmış ve vergi mahkemelerinde otuz gün olduğu; "Sürelerle ilgili genel esaslar" başlıklı 8. maddesinin 1. fıkrasında sürelerin, tebliğ, yayın veya ilan tarihini izleyen günden itibaren işlemeye başlayacağı kurala bağlanmış olup; "Üst makamlara başvurma" başlıklı 11. maddesinde ise,

1. İlgililer tarafından idari dava açılmadan önce, idari işlemin kaldırılması, geri alınması, değiştirilmesi veya yeni bir işlem yapılması üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan, idari dava açma süresi içinde istenebilir. Bu başvurma, işlemeye başlamış olan idari dava açma süresini durdurur.

2. Otuz gün içinde (dava açıldığı tarihte 60 gün) bir cevap verilmezse istek reddedilmiş sayılır.

3. İsteğin reddedilmesi veya reddedilmiş sayılması halinde dava açma süresi yeniden işlemeye başlar ve başvurma tarihine kadar geçmiş süre de hesaba katılır." hükmüne yer verilmiştir.

Yine anılan Kanun'un "Dosyaların incelenmesi" başlıklı 20. maddesinin 1. fıkrasında; "(Değişik cümle: 18.06.2014 - 6545 S.K/Madde 17)Danıştay, bölge idare mahkemeleri ile idare ve vergi mahkemeleri, bakmakta oldukları davalara ait her türlü incelemeyi kendiliğinden yapar. Mahkemeler belirlenen süre içinde lüzum gördükleri evrakın gönderilmesini ve her türlü bilgilerin verilmesini taraflardan ve ilgili diğer yerlerden isteyebilirler. Bu husustaki kararların, ilgililerce, süresi içinde yerine getirilmesi mecburidir. Haklı sebeplerin bulunması halinde bu süre, bir defaya mahsus olmak üzere uzatılabilir." kuralı yer almaktadır.

7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun "Usulüne aykırı tebliğin hükmü" başlıklı 32 inci maddesinde; "Tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılır." hükmüne, 25/01/2012 tarih ve 28184 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik'in "Usulüne aykırı tebliğin hükmü" başlıklı 53. maddesinde ise " (1) Tebliğ, usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliği öğrenmiş ise geçerlidir. Aksi takdirde tebligat yapılmamış sayılır. Muhatap, her ne şekilde olursa olsun tebliğ evrakını veya davetiyeyi alırsa ya da bunların içeriğini öğrenirse tebliği öğrenmiş sayılır.(2) Muhatabın tebliği öğrendiğini beyan ettiği tarih, tebliğ tarihi olarak kabul edilir. (3) Tebliğin usulüne aykırı yapılmış olması halinde, muhatabın tebliği öğrendiğinin ve bunun tarihinin iddia ve ispatı mümkün değildir." hükmüne yer verilmiştir.

Yine Tebligat Kanunu'nun, "Yabancı memlekette tebligat usulü" başlıklı 25. maddesinde "(1)Yabancı memlekette tebliğ o memleketin salahiyetli makamı vasıtasiyle yapılır. Bunun için anlaşma veya o memleket kanunları müsait ise, o yerdeki Türkiye siyasi memuru veya konsolosu tebligat yapılmasını salahiyetli makamdan ister. (2)Yabancı memleketlerde bulunan kimselere tebliğ olunacak evrak, tebligatı çıkaran merciin bağlı bulunduğu vekalet vasıtasiyle Dışişleri Bakanlığıne, oradan da memuriyet havzası nazarı itibara alınarak ilgili Türkiye Elçiliğine veya Konsolosluğuna gönderilir. (3)(Ek: 6/6/1985 - 3220/8 md.) Şu kadar ki, Dışişleri Bakanlığının aracılığına lüzum görülmeyen hallerde tebligat evrakı, ilgili Bakanlıkça doğrudan doğruya o yerdeki Türkiye Büyükelçiliğine veya Başkonsolosluğuna gönderilebilir." kuralı yer almaktadır.

Ayrıca, anılan Kanunu'na 6099 sayılı Kanun'un 2. maddesi ile eklenen "Elektronik tebligat" başlıklı 7/a maddesinin dördüncü fıkrasında, elektronik yolla tebligatın, muhatabın elektronik adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılacağı belirtilmiş olup; bu adres Ulusal Elektronik Tebligat Sistemi (UEST ) kayıtlı PTT tarafından gerçek kişiler için kimlik bilgileri, tüzel kişiler için ise tabi oldukları sistem bilgileri esas alınmak suretiyle tek ve benzersiz şekilde oluşturulan tebligat adresini ifade edeceği belirtilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:

. Üniversitesi Mühendislik Fakültesinde araştırma görevlisi olarak görev yapmakta olan davacının, 01/01/2017-01/01/2018 tarihleri arasında yurt dışında görevlendirildiği, eşinin gebeliği nedeniyle verilen rapor neticesinde 01/06/2018 tarihine kadar görevlendirmesinin uzatıldığı, eşinin doğum yapması üzerine 01/06/2018-16/04/2020 tarihleri arasında 2 yıllık ücretsiz izin hakkını kullandığı, Covid19 salgını nedeniyle ABD-Türkiye arasındaki uçuşların kapatılması nedeniyle izninin 16/04/2020 tarihinden 15/06/2020 tarihine kadar uzatıldığı, ücretsiz izin bitim tarihinde göreve başlamadığı gerekçesiyle ise davacının görevinden çekilmiş sayılmasına ilişkin . tarih ve . sayılı işlem ile bu işleme yapılan itirazın reddine ilişkin . tarih ve . sayılı işlemin tesis edilmesi üzerine söz konusu işlemlerin iptali istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Olayda; görevlendirme ile yurt dışında bulunan davacının, görevinden çekilmiş sayılmasına ilişkin . tarih ve . sayılı işlemden, davacıya ait şahsi mail hesabına gönderilen e-posta ile haberdar edildiği görülmektedir.

Dolayısıyla, uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması için; e-posta/e-mail yoluyla yapılan bildirimlerin Tebligat Kanunu uyarınca tebligat sayılıp sayılmayacağı, bu durumun genel dava açma süresinin başlangıcı yönünden sonuçlarının neler olduğu hususlarının açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.

Editör: Haber Merkezi