“İnsanca Yaşamak Ve Yaşatmak Için Söz Hemşirelerde” başlığı ile Ankara Anıtpark’ta düzenlenen mitinge çok sayıda hemşire katılırken, Yoğun Bakım hemşiresi Yasemin hemşirenin sözleri sağlık personelinin yaşadığı sorunlara tercüman olduğu.

Türk Hemşireler Derneği Konya Şube Başkanı ve Hep-Sen İl Temsilcisi Canan Güngör de şunları aktardı:

“YAKLAŞIK 2 YILDIR MOBBİNG GÖRÜYORUM”

“Dün maaştan kesme cezası aldım. Ben, yaklaşık 2 yıldır mobbing görüyorum. Çalıştığım alandaki eksiklikleri hem çalışanların sağlığı açısından hem de hastaların sağlığı açısından idareye bildiriyorum.

İdareye bildirdiğiniz zaman siz sevilmeyen insan oluyorsunuz, ötekileştiriliyorsunuz ve yöneticiler sizi o kurumda görmek istemiyorlar. Eften püften bahanelerle hakkınızda soruşturmalar açılıyor, savunmalar veriliyor.

Savunma, kınama cezalarının her nevini görmüş 24 yıllık bir hemşireyim. Benim disiplin cezası almam kendimden şüphe duymamı gerektirmiyor, çünkü ben doğruyu yapıyorum ve meslektaşlarımı aydınlatmaya çalışıyorum. Bundan da hiç vazgeçmeyeceğim.

“BİZLER YARIŞ ATI DEĞİLİZ”

Evlerde tencere kaynamıyor. Bugün insanlar, çocukları bir şey ister diye onları alışveriş merkezlerine götüremiyor. Ben, çocuğuma istediği her şeyi alamıyorum. İstediği ayakkabıyı alamıyorum mesela.

Sorun buradaki insanlara, hiçbiri yapamıyor bunu. Ben, bu durumdan utanmıyorum. Ben emekçiyim, emeğimin karşılığını istiyorum. Bizi bu duruma düşüren insanlar utansın. Eğer bugün bu kadar hemşire bu alana geldi, ‘Maaş bana yetmiyor' diyorsa, ‘geçinemiyorum' diyorsa, ‘doktorun bakanı var, hemşirenin bakanı yok' diyorsa biz, gerçekten hemşireleri temsil eden bakanlık olduğunu düşünmüyoruz.

Sistem, ‘ne kadar çok hasta bakarsanız, ne kadar çok işlem yaparsanız bunun karşılığını alırsınız' diyor. Bizler yarış atı değiliz.”

Antalya Atatürk Devlet Hastanesi'nde yoğun bakım hemşiresi olarak görev yapan Yasemin Değirmenci de yaşadığı sorunları şöyle dile getirdi:

“YAZIKLAR OLSUN, HAKKIMIZI HELAL ETMİYORUM”

“Bir arkadaşımız için yaklaşık 3 aydır ev arıyoruz Antalya'da. En ücra köşelere dahi soruyoruz, ‘Maaşınız ne kadar' diyor veya da ‘göreviniz ne'. ‘Hemşireyiz.' Önceden ‘Hemşire' deyince tüm kapılar açılırdı. ‘Kusura bakmayın, hemşire maaşı bizim kiramızı karşılamaz.' ‘Ne kadar kiranız?' ‘25, 20, 15 bin'…

Zaten bizim aldığımız 8 bin, fazla mesailerle taş çatlasın 12-15 bin alıyoruz. Ve ev kirası bulamıyoruz Antalya'da. Barınamıyoruz, çocuklarımızı düzgün bir şekilde besleyemiyoruz, eğitimlerine destek veremiyoruz.

Allahtan ki çocuklarımız geceli gündüzlü, zor şartlarda çalıştığımızı biliyor ki ‘Anne paran yoksa kalsın' diyor. Mont alacağım çocuğuma, etiketine bakmış, ‘Kızım çok güzel, alalım şunu' diyorum, ‘Hayır ben istemiyorum, hiç beğenmedim.' Sonra diyor ki ‘Anne senin maaşın karşılamayabilir. Abim de okulda ya kalasın benim montum'. Bizi bu hale düşüren Sağlık Bakanı'na sesleniyorum; yazıklar olsun, hakkımız helal etmiyorum.

“TÜRKİYE'Yİ BIRAKACAĞIM”

Hiçbir şekilde hakkımızı alamadık. Alkış karnımızı doyurmadı, evimin kirasını ödeyemedi. Mutfak masrafımız, üniversitede eğitim alan çocuğuma para gitmedi. Yazıklar olsun. Türkiye'yi nasip olursa ocak ayından itibaren bırakacağım.

Sağlık Bakanı'mız artık doktor çalıştırsın yoğun bakımda. Ev sahibi beni çıkaracak mı? Kira bulabilecek miyim? Ben bunları düşünmek istemiyorum. 25 yıllık hemşireyim; acilde, yoğun bakımlarda geçti ömrüm. Ben, bunu yaşamak istemiyorum artık.

Gece nöbetlerinde 3 tane zeytin, bayat ekmekle kahvaltı. Öğlen yemeği; bir kaşık pilav, kurtlu çorba, ıspanaklı içinde bir sürü böcek olan bir yemek istemiyorum. 24 saat nöbet tutuyorsam 24 saatlik bir yemek istiyorum. Lütfen sesimizi duysunlar. Ya bize ayrı bir bakanlık kursunlar ya da sistemimizi değiştirsinler ki ev bulalım ya.”

Editör: Haber Merkezi