Sözcü Gazetesindeki köşesinde Sağlık Bakanlığında sözleşme imzalayarak idarecilik yapan bazı isimleri ele alan Uğur Dündar, bu kişilerin tercih edilme nedenlerinin AKP yöneticilerinin birinci dereceden yakınları olmaları olduğunu söyledi.

Dündar'ın Köşe Yazısı:

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ankara-Etlik'teki Şehir Hastanesi açılışında yaptığı konuşmada gençlerin yurt dışına süfli (aşağılık, bayağı, adi) heveslerle gittiğini öne sürdü.

Erdoğan şunları söyledi:

Sırf daha iyi arabaya binebilmek, daha yeni telefon alabilmek, sırf daha çok konsere gidebilmek gibi süfli heveslerle ellerin, yani ülkelerin kapısına varanlara acıyarak bakıyoruz. Bugün böyle bir hevesle yola çıkanların yarın şefkat ihtiyacı duyduklarında sığınacakları bir aile, bir devlet mekanizması bulamayınca yaşayacakları pişmanlığı tahmin edebiliyoruz…”

★★★

Peki gerçek böyle mi?

Eğitimli gençler, -Cumhurbaşkanı bu konuşmayı hastane açılışında yaptığı için hekimler-  “sırf daha iyi arabaya binebilmek, daha yeni telefon alabilmek, sırf daha çok konsere gidebilmek gibi süfli (!) heveseler” uğruna mı başka ülkelerin kapısına dayanıyorlar?

Hemen belirtelim; hayır!

Kesinlikle hayır!..

★★★

Derin analizlere girmeden, biraz gerilere gidelim ve gençlerin geleceklerini başka ülkelerde aramalarına neden olan Türkiye gerçeklerinden birine göz atalım:

Yıl 2013…

■ AKP Manisa İl Yöneticisi ve futbol antrenörü Selman Alkış, Kırkağaç Devlet Hastanesi'ne Müdür Yardımcısı…

■ AKP İl Yöneticisi Abdullah Polat'ın kardeşi, Manisa Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi'ne Müdür…

■ AKP İl Yöneticisi Osman Sönmez'in kendi fırınında birlikte çalıştığı eşi, Manisa Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi'ne Müdür Yardımcısı…

■ Kırtasiye dükkanı işleten AKP Belediye Meclis Üyesi Ahmet Buruş, Manisa Devlet Hastanesi'ne Müdür Yardımcısı…

■ AKP İl Yöneticisi Sait Başbelen'in birlikte kahvehane işlettiği oğlu, Manisa Devlet Hastanesi'ne Müdür Yardımcısı…

■ AKP Merkez İlçe Yöneticisi Bahadır Say'ın öğretmenlik ataması bekleyen kardeşi Manisa Devlet Hastanesi'ne Müdür olarak atandı…”

★★★

Futbol antrenörü…

Fırıncı…

Kırtasiyeci…

Kahvehaneci…

Öğretmen…

Gördüğünüz gibi bu kişilerin sağlık sektörüyle uzaktan yakından hiçbir ilgileri yok.
Kamuda bir geçmişleri de bulunmuyor.

Sözleşmeli olarak çalışacaklar. Tercih edilme nedenleri, AKP yöneticilerinin birinci dereceden yakınları olmaları!..

★★★

Aradan geçen yıllarda tüm kamu kurumlarına eş, dost, yandaş kayırmacılığının egemen olmasıyla liyakatin çöpe atılmasının yanı sıra, diğer nedenleri, örneğin; sağlıkta şiddetin dayanılmaz boyutlara varmasını, hekimlerin ve sağlık çalışanlarının insanüstü gayretlerine karşın özlük haklarının bir türlü düzelmemesini de göz önüne alırsak…

Özellikle genç hekimlerin yurt dışına süfli heveslerle değil, can havliyle gittiklerini görmüş oluruz!..

★★★

Yazımızı acı acı gülümseyeceğiniz bir fıkrayla bitirelim:

★★★

“Ruh ve sinir hastalıkları hastanesinde başhekimi görmem gerekiyordu. Girişte odasını tarif ettiler. Koridorda bir sopaya at gibi binen birine rastladım.

Durdurup kimi aradığımı sordu, söyledim.

Başhekimin bulunduğu yeri işaret etti.

Tam gidecektim ki bindiği sopayı gösterdi:

“Oraya öyle gidilmez. Bin şu arabaya!..”

“Çattık belaya!” diye düşünerek arabasına (!) bindim. Acayip sesler çıkararak başhekimin odasına kadar götürdü. Tam kapıyı çalmak üzereydim ki kolumdan tuttu:

“Bedava mı sandın? Ver bakayım elli lira araba parası!..” 

Başıma bir iş gelmesin diye istediği parayı verdim.

İçeri girer girmez; “Başhekim bey, burası nasıl bir hastane? Tehlikeli hastalar koridorda cirit atıyorlar” diye yakındım.

Başhekim şaşırdı. Bu kanıya nereden vardığımı sordu. Yaşadığım olayı anlatınca gülmeye başladı.

“O kişi hasta değil ki!..” 

“Kim öyleyse?..”

“Bizim asistan o!.. Aldığı maaş yetmediği için, arada bir hasta taklidi yaparak geçimini sağlıyor!…”