Sözleşmeli personel, sorunlar ya da eşit işe farklı statü ve farklı ücret

Bu köşede kaleme aldığımız "Kadrolu ve sözleşmeli personel arasındaki farklar ve düşündürdükleri" başlıklı yazımız sonrasında bize gelen mesajlar sözleşmeli personelin çok büyük sorunları olduğunu görmüş olduk. Aşağıda yer verdiğimiz okuyucu mesajında da görüleceği üzere, yaşanan sorunları ve aynı işi yapan ama farklı ücretler alan ve farklı statülerde bulunan personeli göreceğiz.

Eşit iş, farklı statü ve farklı ücret

Kamu kurumlarının belirli bölgelerde personel istihdamında yaşadığı sorunlar beraberinde bir arayışı getirmiştir. İşi kolaydan çözmek için çakılı pozisyon oluşturmak ilk akla gelen pratik bir çözümdü. Ancak, ilerleyen zaman diliminde bu yöntemin birçok sorunu ve dramı beraberinde getirdiği görüldü.

Bu çerçeveden bakıldığında eşit işe eşit ücret hem kamuda hem de özel sektörde her zaman arzulanan bir uygulama olmuştur. Hal böyle iken aynı işi yapıp ta hem farklı ücret hem de farklı çalışma şartlarına sahip personeli görünce eşit işe eşit ücreti nasıl sağlayacağımızı düşünmeden edemiyoruz. Hatta aynı teşkilatta görülen bu tür ayrımlar çalışma barışını da zedeler hale gelmiştir. Demek ki ayaküstü ve günü kurtarmaya yönelik çözümler başka sorunlara yol açıyormuş.

Sözleşmeli personel istihdamındaki 31 farklı mevzuat ve düşündürdükleri

Sözleşmeli personel istihdamındaki dağınıklığı ve kafa karışıklığını herhalde 31 farklı mevzuat kadar daha güzel hiçbir şey açıklayamaz. Bir de bu mevzuattın içindeki farklı maddelerle düzenlenen sözleşmeli personel istihdamını hesaba katarsak konu daha iyi anlaşılacaktır.

Dağınık haldeki mevzuatın gözden geçirilerek önce mevzuatın tekleştirilmesi daha sonra da uygulamadaki aksaklıkların analizi oldukça önem arz ediyor. Bu nedenle, kamu personel istihdam stratejisinin olmayışı herhalde ortaya çıkan sorunların temelinde yatmaktadır. Bir tarafta 1978 tarihli Sözleşmeli Personel Çalıştırılmasına İlişkin Esaslar, diğer tarafta ise yaklaşık 31 değişik sözleşmeli personel mevzuatı. Kaldı ki aynı mevzuatın değişik maddelerindeki düzenlemeleri ise 31 değişik mevzuatın içinde saymıyoruz. Sistem adeta dağılmış ve lime lime olmuştur. Üstüne üstlük bir de sözleşmeli personelin sahipsizlik algısı iyice sorunları devleştirmektedir. Bazıları yarayı kaşıdığımı düşünebilir ama bırakın yarayı kaşımayı yara zaten kanıyor ve zamanında müdahale olmazsa uzuv kaybı yaşanacak.

Aynı görev üç farklı statüdeki personelle yapılıyor

Derdi en iyi dert sahibi anlatırmış mucibinden hareket ederek bir sözleşmelinin bize göndermiş olduğu e-mailden yola çıkarak yaşanan sorunları açıklamaya çalışacağız.

Bu bağlamda, sadece Diyanet İşleri Başkanlığı'nda çalışan sözleşmeli personelin yaşamış olduğu sorunları bilginize sunacağım. Başka sözleşmeli personellerin de benzer sorunları yaşadığını tahmin etmek için müneccim olmaya gerek yoktur herhalde.

Okuyucumuz diyor ki, Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde görev yapan (Din Hizmetleri Sınıfı olarak) personel kadrolu, sözleşmeli ve 3+1 sözleşmeli olarak 3 kısma bölündük.

2013 yılından öncekiler kadrolu memur statüsünde görev yapıyorlar. 2014 - 2018 arası göreve başlamış olanlar süresiz sözleşmeli. 2019'dan sonra işe başlayan ve başlayacak olanlar ise 3+1 sözleşmeli yani 3 sene sonra kadrolu. Arada kalan 2014-2018 arası işe başlamış olan 18.000 kişi ise süresiz sözleşmeli, kaderine terk edilmiş ne olacağını bilemeyen değindiğiniz gibi hiçbir özlük hakkı olmayan, yükselme sınavlarına başvuramayan, kısaca hayal bile kuramadan, önünü görmeden çalışan süresiz sözleşmeli personeller olarak gerçekten çok sıkıntılı bir durumla karşı karşıyayız.

Görev yerleri A, B, C ve D olarak dört gruba ayrılmıştır

Şöyle ki din hizmetleri sınıfında görev yapan personelin görev yapacağı camiler A, B, C ve D grubu olarak 4 sınıfa ayrılmış durumdadır. D grubu en alt sınıf köy ve mezra camileridir.

Kadrolu personel 3 sene çalışma ve müktesep puanı toplamak şartıyla bir üst sınıf olan C grubu camiye, 5 seneyi tamamladığı ve müktesep puanı toplamak şartıyla bir üst sınıf olan B grubu camiye, 8 sene görev ve müktesep şartını karşıladığı taktirde A sınıf bir camiye geçme hakkına sahiptir.

Lakin bu kurumda yaklaşık 7 senedir sözleşmeli olarak çalışan personelin böyle bir hakkı yoktur. Sözleşmeli personel kaç sene görev yaparsa yapsın ne kadar müktesep puanı toplamış olursa olsun D grubu köy camilerinden başka yerde görev yapma veya tercih etme hakkı tanınmamaktadır.

Biz de masum bir soru soralım. Din aynı ve dini bilgi ihtiyacı da zengin, fakir, köylü, şehirli ayrımı olmadan inanan her Müslüman için aynı olduğuna göre A, B, C ve D grubu ayrımının herhalde bir izahı olsa gerektir.

Sözleşmeli personel açılan sınavlara giremiyor

Türkiye genelinde her ay açılan boş cami sınavlarına kadrolu personel her ay istediği il ve ilçe olmak üzere başvuru yapabiliyorken, sözleşmeli personele boş camiler için başvuru hakkı tanınmamaktadır. Merkezlerdeki camiler boş kalsa dahi sözleşmeli personel yine de sınava girerek bu camilerde görev alamaz.

Kadrolu personel her türlü yükselme sınavlarına başvuru yapabiliyorken, sözleşmeli personel ne kadar eğitimli ve donanımlı olsa dahi yükselme sınavlarına başvuramamaktadır.

Kadrolu personel unvan değişikliği yapabiliyorken, (İmamlıktan Müezzinliğe veya Kur'an Kursu öğreticisi, şef, murakıp, veri hazırlama ve kontrol işletmeni, hademe vb.) sözleşmeli personel doktora dahi yapmış olsa hiçbir unvana başvuramıyor.

Aynı görevi yapan kadrolu personelden 400-600 TL daha düşük ücret alıyor

Kadrolu personel, yurtdışı göreve gitmek için başvurabiliyorken, sözleşmeli personel yurtdışı görev için başvuru yapamıyor. Kadrolu personel çalıştığı yıllara göre kıdem derecesine göre maaş alabiliyorken, sözleşmeli personel kaç sene görev yaparsa yapsın kıdem derece gibi hakları olmadığından, aynı görevi yaptığı kadroludan eğitim, evlilik ve çocuk sayısı bakımından farklı olmakla beraber yaklaşık 400-600 TL daha düşük maaşla çalışıyor.

Bunların içinde en can alıcı ve can yakıcı olanı ise takdir edersiniz ki sözleşmeli personel ne kadar eğitimli ve donanımlı olursa olsun, köy camilerinden başka bir yerde görev yapma hakkı verilmemesidir. İnanın binlerce İmam arkadaşımızın körelmesine sebep olmaktadır.

Son olarak şunu da belirtmek isterim ki, 2014 yılından sonra Diyanet İşleri Başkanlığı'na kadrolu personel alınmadığı için, merkezi yerlerde yani nüfusun yoğun olduğu bölgelerde İmam ve müezzin sıkıntısı yaşanıyorken, 2014-2018 arası bu kurumda işe başlamış sözleşmeli personel nüfusun olmadığı kırsal alanlarda mahpus edilmiş bir vaziyette kendisine verilecek hakkı beklemektedir.

Benzer sorunlar diğer sözleşmeli personel için de geçerlidir

Diyanet İşleri Başkanlığı'nda süresiz sözleşmeli personelin sorunları kendi kalemlerinden dinledik. Biz sadece sorunları bir düzene koyduk ve sistematize ettik. Biliyoruz ki çok sayıda sözleşmeli personelin de benzer ve daha dramatik hikayeleri vardır. Güzel hikayeler dinlediğimiz günler dileklerimle.

Editör: Haber Merkezi