Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi

Pandemi süreci tartışılmaz biçimde birçok alanı etkiledi. Bu süreçten en çok etkilenenlerin başında da sağlık çalışanları geliyor. Pandemi, hali hazırda var olan sağlık sistemi içindeki sorunları belirginleştirdiği gibi korunma ekipmanının yeterli olmaması gibi yeni riskler de ortaya çıktı. Sağlık alanında eğitim gören öğrencilerin eğitimi, uzaktan eğitime çevrildi; uygulama eğitimleri ise ya verilmeyecek ya da bir sonraki eğitim dönemine ötelenecek. Eğitim konusundaki belirsizlikler ve her üniversitede uygulanan farklı farklı yöntemler tartışmaya açık haldeyken; bir de ciddi şekilde hak ihlali oluşturan uygulamalar ve mağdurlarını görüyoruz. Kimden bahsediyorum? Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi’ndeki Covid-19 pozitif çıkan intörnler ve benzer riski taşıyan diğer intörn hekimlerden… Yani kendimden ve birçok arkadaşımdan bahsediyorum.

PANDEMİ SÜRECİNDE YAŞANANLAR

Bu süreçte YÖK’ün ve tıp fakültelerinin üzerinde en çok uzlaşamadığı kesim sanıyorum ki intörn hekimler yani “dönem 6” tıp öğrencileri oldu. 13 Mart’ta duyurulan üniversitelerde eğitime ara verilmesi kararının ardından bu karara dâhil olup olmadıkları, öğrenci mi hekim mi oldukları tartışıldı bu öğrencilerin. 16 Mart’ta YÖK’ün yaptığı açıklama ile intörn hekimlerin durumu üniversite rektörlüklerinin kararına bırakıldı. Yapılan açıklamada geçen ibare şuydu ki “öğrencilerin gönüllü olması halinde ve üniversitelerce uygun görülmesi durumunda” öğrenciler, intörn maaşlarını talep etmeden ve çalıştıkları süre staj eğitim sürelerinden düşmemek üzere hastanelerde gönüllü olarak çalışabileceklerdi. Rektörlüklere bırakılan bu karar üzerine Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, Malatya İnönü Üniversitesi gibi birkaç üniversitede “zorunlu” gönüllülük dilekçeleri imzalatılmaya başlandı. İntörn hekimler, Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi özelinde diplomalarının verilmemesi, mezuniyet tarihlerinin ve dolayısıyla atamalarının geciktirilmesi gibi tehditlere maruz kaldılar.Üniversitelerin bu öğrenci dostu olmayan açıklamalarından dönüşü; sosyal medya çalışmaları, dilekçe çalışmaları ile yer yer mümkün oldu. Bazı üniversitelerde ise durum hala vahametini koruyor. Yakın zamanda da koruma ekipmanı sağlanmayan ve hatta ilgilendikleri hastanın Covid-19 enfekte olduğunun dahi söylenmediği intörn arkadaşlarımız yapılan testler sonucu Aydın Adnan Menderes Üniversitesi’nde Covid-19 pozitif bulundu. Ülkemizde var olan vakaların yeni yeni açıklandığı mart ayı başında da bir başka üniversitede acilde çalışan ve eğitim gören intörn hekimlere en temel malzeme olan maskelerin sağlanmaması sonucu İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi’nde benzer bir durum yaşanmıştı.

İNTÖRN ÖĞRENCİLERE SUNULAN BELİRSİZLİK

Günümüz açısından intörnler de öğrencidir deyip tatil kararına dâhil edip intörn öğrencileri uzaktan eğitim kapsamına alan üniversiteler çoğunlukta. Ancak bunun da yaratacağı uygulama eksikliğinin mezuniyet sonrasına etkisinin nasıl olabileceği ciddi bir sorun teşkil ediyor. Bu konudaki eğitim eksikliğini gidermeye yönelik adımların atılması gerekiyor.Salgın sürecinde önemi ortaya çıkan bir konu da intörnlerin belli bir iş tanımının olmaması, öğrenci/hekim tartışmasının olması hak savunuculuğu için kaygan bir zemin oluşturuyor. Şöyle ki, hekim değil de öğrenciysek eğitimimizi eksiksiz almamız ve mezuniyet sonrası için yeterli bilgiye sahip olmamız gerekiyor ve bu süreçte de salgından etkilenmememiz için korunmamız gerekiyor. Ancak özellikle acil gibi stajlarda hastalarla birebir temas halinde, koruma ekipmanı yetersiz biçimde çalıştırılabiliyoruz. Öğrenci değil de hekimsek özlük haklarımız çok yetersiz, maaşımız formaliteden ibaret ve iş tanımımız yok. Üniversiteden üniversiteye yaptığımız işler çok değişiyor ve dolayısıyla verilen eğitimde de bir birlik söz konusu değil. Özellikle intörn hekimlerinin çalışma sigortaları, sağlık hizmetini kapsamıyor ve hasta olmaları halinde tedavilerini dahi yeterli şekilde alamamaları mümkün. Bu durumun hayati risk oluşturduğunun farkına varmak ve bu konuda talepleri yüksek sesle dile getirmek gerekiyor. Ayrıca sadece intörn öğrenciler için değil diğer sağlık çalışanları için de Covid-19 meslek hastalığı kabul edilmiyor.

YARIN İÇİN BİRLİKTELİK GEREKİYOR

Pandemi sürecinde öğrenci yanlısı olmayan kararların iptal edilip öğrenci dostu kararların alınmasında en önemli faktör birlikte ses çıkarabilme iradesini göstermek oldu. Talepleri duyurabilmek için örgütlü hareket etmek gerekiyor. Bu amaçla; sağlık çalışanları için SES (Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası) hekimler için TTB (Türk Tabipleri Birliği) ve tıp öğrencileri için de TTB’ye bağlı TÖK (Tıp Öğrencileri Kolu) uygun mecralar olacaktır. TÖK içinde faaliyet gösteren bir intörn hekim olarak söyleyebilirim ki #tıpöğrencilerisoruyor demeye ve sorularımızı, sorunlarımızı, taleplerimizi dile getirmeye devam ediyoruz ve edeceğiz.Salgın yönetiminin toplumsal sağlığı önceleyecek ilkeler üzerine kurulmaması toplumsal iyilik halini tehlikeye atıyor. Hak ihlallerinin yaşanmadığı, taleplerin duyulduğu, toplumsal iyilik halinin geliştiği bir yarın olması dileğiyle...

Kaynak: Evrensel

Editör: Haber Merkezi