Milliyet'ten Can Erok'un haberine göre; Türkiye'de ilk vakanın açıklanmasından kısa bir süre sonra bir çok gazeteci gibi biz de soluğu İstanbul'da ki hastanelerin yoğun bakım servislerinde almıştık. O zaman evine gidemeyen sağlıkçıların mesai saati kavramı kalmadığını biliyorduk ama yoğun bakım servisine girdiğimizde bizi moralleri yüksek, tam motivasyon ile çalışan sağlıkçılar karşılamıştı.

9 ay sonra Prof. Dr. Feriha Öz Acil Durum Hastanesi ve Şehit Prof. Dr. İlhan Varank Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ndeki sağlıkçıların çalışmalarına tekrar tanıklık ettik. Sağlıkçıların yorgunluğu akıllara adeta ikinci dünya savaşının yıkıcı etkisini gösteren Thin Red Line filmini getirir şekilde. Filmde pasifikte bir adaya çıkan Amerikan askerleri uzayıp giden savaş nedeniyle psikolojilerini kaybeder. KOVID-19'lu hastalara bakan sağlıkçıların psikolojisi de bu sonu gelmeyen savaştaki askerlerden farksız durumda değil.

Konuşmaları arasında hemen hemen hepsinin en az bir kere koronavirüs geçirdiği anlaşılıyor. Bir hemşireye önceki gün Karaköy'de sokakların dolu olduğundan bahsettiğimizde yüzünü dehşetle karışık bir şaşkınlık kaplıyor. Hastanede verdikleri mücadele nedeniyle dış dünyaya ne kadar kapandıklarını, çalışmak dışında bir şey yapamadıklarını ve insanların bu yaşam tarzını devam ettirmelerine hayret ettiklerini görebiliyorsunuz. Bir yoğun bakım hemşiresi ''buradan çıkan insanlar genelde evlatlarına değil bize sarılırlar çünkü bilinçleri kapalı da olsa bizim yaptıklarımızı anlayabiliyorlar''cümlesi ile atmosferi paylaşıyor.

Yoğun bakımda hastaların vücut ısılarını dengelemek ve ani bir komplikasyon meydana geldiğinde kolay müdahale edilebilmek için çıplak yatırılıyor. Üzerlerine ise bir battaniye örtülmüş vaziyette. Eğer entübe bir hasta ise göğsünden ve ağzından geçen bir sürü kablo, vücuduna bağlı bir sürü medikal cihaz ve idrar torbası takılı durumda. Bu hastaları bir bebek gibi içinde mama olan kocaman şırıngalarla besleyen hemşireler gördük. Sağlıkçırın, hepsiyle tek tek konuştuk. Ancak karşıdan gelen cevaplar tıkanmış akciğerler nedeniyle genellikle hafifçe kafa sallama ve göz hareketlerinden fazlası değildi.

Gün içinde belli aralıklar ile hastaların sabit kalmasından dolayı vücudunda hasar oluşmaması adına temizlikleri yapılıyor, tırnakları kesiliyor, sakal tıraşı oluyor. Hemşireler yoğun bakımda önceden de hep böyle çalıştıklarını ama bu kıyafet ve maskeleri sadece eskiden birkaç hasta için giydiklerini anlatıyorlar. Şimdi ise mesai saatleri içerisinde bu kıyafetlerinden çıkamadıklarını söylemek yanlış olmaz. Bırakın hasta olmayı ve hayatınızın tehlikeye girmesini, sadece bu insanların içinde bulunduğu ağır durumun onlara verdiği hasarı azaltmak için bile salgından korunmak için tüm bireysel tedbirleri uygulayalım.