Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru sonucunda aile hekimi olarak görev yapmakta iken aynı birimde görev yapan başka bir aile hekimi ile birbirlerine hakaret ettikleri için görevi sonlandırılan kişi hakkında kritik bir karara imza atmıştır. 6/1/2016 tarihli ve 2013/5964 nolu bireysel başvuru sonucunda verilen kararı açıklıyoruz.

AİLE HEKİMİNİN SÖZLEŞMESİNİ FESH ETTİREN OLAY VE OLGULAR

Karşıyaka 23 No.lu Aile Sağlığı Merkezinde aile hekimi olarak görev yapmakta iken aynı birimde görev yapan başka bir aile hekimi ile birbirlerine hakaret ettikleri ve bu durumun meslek ilkelerine aykırı olduğu gerekçesiyle İzmir Valiliğinin 7/10/2008 olur tarihli yazısı ile başvurucu hakkında ihtar işlemi uygulanmıştır.

Karşıyaka 23 No.lu Aile Sağlığı Merkezi yakınındaki iki eczanede 17/10/2008 tarihinde yapılan denetimde başvurucuya ait imzasız reçetelerin bulunduğunun tespit edilmesi üzerine bu durumun da meslek ilkelerine aykırı olduğu gerekçesiyle İzmir Valiliğinin 17/12/2008 olur tarihli yazısı ile başvurucuya yeniden ihtar işlemi uygulanmıştır.

Aynı yıl içinde iki defa meslek ilkelerine aykırı davranmak eylemini gerçekleştirdiği gerekçesiyle 9/1/2009 tarihli işlemle başvurucunun aile hekimliği sözleşmesi sonlandırılmıştır.

Başvurucu tarafından bu işlemin iptali ve yürütmesinin durdurulması istemiyle açılan davada İzmir 2. İdare Mahkemesi 11/3/2009 tarihli ve E.2009/88 sayılı kararıyla yürütmenin durdurulması talebinin reddine karar vermiştir.

Bu karara karşı başvurucunun yaptığı itiraz üzerine İzmir Bölge İdare Mahkemesi 8/4/2009 tarihli ve Y.D. İtiraz No: 2009/490 sayılı kararıyla itiraz talebini kabul ederek sözleşmenin sonlandırılmasına ilişkin işlemin yürütmesinin durdurulmasına karar vermiştir. Karar gerekçesi şöyledir: ". 7.10.2008 günlü, 6568 sayılı İzmir Valiliği işlemiyle ihtar olunmasının dayanağı soruşturma raporunun incelenmesinden, davacının aynı yerde görevli meslektaşına hakaret etme fiilini işlediği ve bu fiilin "meslek ilkelerine" aykırılık teşkil ettiği sonucuna varıldığından, söz konusu işlemde hukuka aykırılık görülmemiştir.

7.10.2008 günlü, 6568 sayılı İzmir Valiliği işlemiyle ihtar olunmasının dayanağı soruşturma raporunun incelenmesinden ise, olayda, davacının, reçetelerin düzenlendiği tarihte izinli olan bir Aile Hekimine ait imzasız 17 adet bilgisayar çıktı reçete ile kendisine ait 4 adet imzasız bilgisayar çıktı reçeteyi, söz konusu eczanelere bizzat verdiği veya imzasız reçetelerin bilgisi dahilinde menfaat temini amacıyla verildiği yolunda bir tespit olmadığı, soruşturmacı tarafından, davacının, görev mahallinde kurumlarca belirlenen usul ve esasları yerine getirmemekten dolayı, 657 Sayılı Devlet Memuru Kanununun 125/B-a maddesi uyarınca kınama cezası ile tecziyesinin teklif edildiği, dolayısıyla, davacının doktorluk mesleği ilkelerine aykırı olarak değerlendirilebilecek bir davranışının olmadığı anlaşıldığından, belirtilen soruşturma neticesinde davacıya verilen yazılı ihtarda hukuki isabet bulunmamaktadır.

Bu durumda, davacıya yıl içinde verilen iki ihtardan bir tanesinin hukuka aykırı olması nedeniyle, aile hekimliği sözleşmesinin sona erdirilmesi koşulu gerçekleşmediğinden, aksi yönde tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık yoktur."

İzmir 2. İdare Mahkemesi 15/7/2009 tarihli ve E.2009/88, K.2009/1133 sayılı oyçokluğu kararıyla davanın reddine karar vermiştir. Karar gerekçesi şöyledir:

"Aile Hekimliği Pilot Uygulaması Kapsamında Sağlık Bakanlığınca Çalıştırılan Personele Yapılacak Ödemeler ve Sözleşme Şartları Hakkında Yönetmeliğin 16. maddesinin ikinci fıkrasında; "Yıl içinde, aşağıda aynı bentteki fiillerin iki defa, farklı bentlerdeki fiillerin üç defa işlenmesi halinde sözleşme, ilgili vali tarafından sona erdirilir." hükmüne yer verilmiş, aynı maddenin c)bendinde; meslek ilkelerine aykırı davranmak eylemi düzenlenmiştir.

Dava dosyanın incelenmesinden; Karşıyaka 23 Nolu Aile Sağlığı Merkezinde "Doktor" olarak görev yapan davacının, aynı birimde görev yapan başka bir aile hekimi ile karşılıklı olarak bir birlerine hakaret ettiklerinin belirlenmesi üzerine 07.10.2008 tarih ve 6568 sayılı işlem ile yazılı olarak ihtar edildiği, 23 Nolu Sevim Yıldırım Aile Sağlığı Merkezi yakınındaki ve. Eczanelerinde 17.10.2008 tarihinde yapılan denetimde davacıya ait 4 adet ve diğer görevli doktor N. U. N.'a ait 17 adet imzasız reçetenin var olduğunun saptanması üzerine 17.12.2008 tarih ve 8106 sayılı yazılı ihtar işleminin düzenlenmesi sonunda davaya konu işlemin tesis edildiği anlaşılmıştır.

Davacının, ilgili eczanelerde bulunduğu belirlenen 4 adet reçetenin hemşireler tarafından düzenlenmesine izin vermesi, gerekli denetim ve gözetim görevini yerine getirmemesi, meslek ilkelerine aykırı tutumdur.

Bu duruma göre, anılan mevzuat hükümleri uyarınca, bir yıl içerisinde iki kez meslek ilkelerine aykırı davrandığı için yazılı olarak ihtar olunan davacı hakkında aile hekimliği sözleşmesinin feshedilmesine yönelik olarak tesis edilen dava konusu işlemde hukuka ve mevzuata aykırılık bulunmadığı hükmüne varılmıştır."

Karşıoy gerekçesi ise şöyledir:

"Davacının 4 adet bilgisayar çıktısı ve imzasız reçeteyi bizzat ilgili eczanelere verdiği yolunda herhangi bir tespitin var olmaması, davacının savunmasında da belirtildiği üzere bu reçetelerin henüz imzalanmadan ilgili eczanelere hastalar tarafından götürülmesini denetlemeye sorumlu tutulmasının olanaklı bulunmaması ve esasen bu nitelikteki reçetelerin de ilgililer tarafından resmi evrak olarak kabul edilerek ödemeye esas alınmasının söz konusu olamayacak olması karşısında; davacıya atılı eylemi meslek ilkelerine aykırı davranmak şeklinde kabule hukuken olanak bulunmadığı ve bu gerekçe ile dava konusu işlemin iptaline hükmedilmesinin gerektiği görüşü ile aksi yöndeki çoğunluk kararına katılmıyorum."

Başvurucu, anılan kararı temyiz etmiş; Danıştay Beşinci Dairesi 30/12/2011 tarihli ve E.2009/6951, K.2011/8437 sayılı kararıyla İlk Derece Mahkemesi kararını onamıştır.

İlgili mevzuatta neler yer alıyor?

24/11/2004 tarihli 5258 sayılı Aile Hekimliği Kanunu'nun 8. maddesinin ikinci fıkrası şöyledir:

"Aile hekimi ve aile sağlığı elemanlarıyla yapılacak sözleşmede yer alacak hususlar ve bu Kanunda belirlenen esaslar çerçevesinde bunlara yapılacak ödeme tutarları ile bu ücretlerden indirim oran ve şartları, sözleşmenin feshini gerektiren nedenler, Maliye Bakanlığının uygun görüşü alınarak, Sağlık Bakanlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir."

12/8/2005 tarihli ve 25904 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğü giren dava konusu uyuşmazlığa konu işlemin tesis edildiği tarih itibarıyla yürürlükte bulunan Aile Hekimliği Pilot Uygulaması Kapsamında Sağlık Bakanlığınca Çalıştırılan Personele Yapılacak Ödemeler ve Sözleşme Şartları Hakkında Yönetmelik'in 16. maddesinin ikinci fıkrası şöyledir:

"Yıl içinde, aşağıda aynı bentteki fiillerin iki defa, farklı bentlerdeki fiillerin üç defa işlenmesi halinde sözleşme, ilgili vali tarafından sona erdirilir..

c) Meslek ilkelerine aykırı davranmak,.

e) Görevin yerine getirilmesi için gereken belgeleri usulüne uygun düzenlememek ve bu eksiklikleri 7 günden az olmamak üzere verilen sürede gidermemek,."

İNCELEME VE GEREKÇE

Mahkemenin 6/1/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvuru incelenip gereği düşünüldü:

Başvurucunun İddiaları

Başvurucu; iki ayrı ihtar işlemine konu eylemlerin Mahkemece ayrı ayrı tartışılmadığını, ikinci eylemine konu olayın Aile Hekimliği Pilot Uygulaması Kapsamında Sağlık Bakanlığınca Çalıştırılan Personele Yapılacak Ödemeler ve Sözleşme Şartları Hakkında Yönetmelik'in 16. maddesinin ikinci fıkrasının (e) bendi kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini, buna ilişkin itirazların Derece Mahkemesi ve Danıştay Dairesince karşılanmadığını, yargılamanın ve varılan sonucun hukuka aykırı olduğunu, sözleşmesinin sonlandırılması nedeniyle mülkiyet ve yaşam hakkına müdahale edildiğini belirterek Anayasa'nın 17., 35. ve 36. maddelerinde düzenlenen hakların ihlal edildiğini ileri sürmüş ve tazminat talebinde bulunmuştur.

Değerlendirme

Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun yaşam hakkı ve mülkiyet hakkının ihlal edildiği şikayetlerinin özü esas olarak sözleşmenin sonlandırılması işleminden kaynaklanması ve sonuç itibarıyla çalışma hakkına ilişkin olması nedeniyle Anayasa'nın 48. ve 49. maddelerinde yer alan çalışma özgürlüğü ve çalışma hakkı açısından incelenmiştir. Başvurucunun diğer şikayetlerinin ise yargılamaya ilişkin olmaları nedeniyle adil yargılanma hakkı açısından incelenmesi uygun görülmüştür.

Çalışma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

Başvurucu, verilen ihtar cezalarının ardından aile hekimliği sözleşmesinin sonlandırılması nedeniyle çalışma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

Anılan Anayasa ve Kanun hükümlerine göre Anayasa Mahkemesine yapılan bir bireysel başvurunun esasının incelenebilmesi için kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın Anayasa'da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (Sözleşme) ve Türkiye'nin taraf olduğu ek protokollerin kapsamına da girmesi gerekir. Bir başka ifadeyle Anayasa ve Sözleşme'nin ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).

Bireyin dilediği alanda çalışma özgürlüğü ve çalışma hakkı Anayasa'nın 48. ve 49. maddelerinde güvence altına alınmış olmakla birlikte Sözleşme'de düzenlenen haklardan değildir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) de kamu hizmetine girme ya da dilediği kamu görevinde çalışma hakkının Sözleşme'de ya da protokollerinde korunan bir hak olmadığını açıkça ifade etmektedir (Serkan Acar, B. No: 2013/1613, 2/10/2013, § 24).

Açıklanan nedenlerle başvurucunun iddiasına konu çalışma hakkı, Anayasa ve Sözleşme ve buna ek Türkiye'nin taraf olduğu protokollerin ortak koruma alanına girmediğinden başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir

Davanın Reddinin Adil Yargılanma Hakkını İhlal Ettiğine İlişkin İddia

Başvurucu, açtığı davanın reddedilmesinin adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.

Anayasa'nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası şöyledir: "Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz."

30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir: "Mahkeme, . açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir."

6216 sayılı Kanun'un 49. maddesinin (6) numaralı fıkrası şöyledir: "Bölümlerin, bir mahkeme kararına karşı yapılan bireysel başvurulara ilişkin incelemeleri, bir temel hakkın ihlal edilip edilmediği ve bu ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi ile sınırlıdır. Bölümlerce kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz."

6216 sayılı Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Anayasa'nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvurular kapsamında değerlendirilen kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikayetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği kurala bağlanmıştır.

Anılan kurallar uyarınca ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda bariz takdir hatası veya açık keyfilik içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede, kanun yolu şikayeti niteliğindeki başvurular, derece mahkemesi kararları bariz takdir hatası veya açık keyfilik içermedikçe Anayasa Mahkemesince esas yönünden incelenemez (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).

Derece mahkemeleri nezdindeki yargılamalarda izlenilen delil kuralları ve bunların yorumlanması kural olarak belirtilen hususların değerlendirilmesi açısından daha elverişli konumda olan söz konusu mahkemelere aittir. Bununla birlikte delillerin incelenme ve değerlendirilme yönteminin açık bir hakkaniyetsizlik veya keyfilik ihtiva etmesi veya bu değerlendirmelerin "silahların eşitliği" ve "çelişmeli yargılama" ilkeleri gözetilerek yapılmaması durumunda adil yargılanma hakkının gereklerine uygun bir delil değerlendirilmesinden söz edilemez (Turgay Coşkun, B. No: 2013/1286, 16/4/2015, § 44).

Sözleşme'nin 6. maddesinde davada kullanılan delillerin ispat güçleri ile ilgili bir düzenleme bulunmamakla birlikte AİHM de delillerin kabul edilebilirliği ile ilgili olarak somut davada kullanılan delillerin "silahların eşitliği" ve "çelişmeli yargılama" ilkeleri gözetilerek tartışılıp tartışılmadığını ya da söz konusu delillerin yargılamanın bir bütün olarak adil olup olmamasına etkisini değerlendirmekte (Tamminen/Finlandiya, B. No: 40847/98, 15/6/2004, §§ 40-41; Barbera, Messegue ve Jabardo/İspanya, B. No: 10590/83, 6/12/1988, §§ 68, 81-89) ve birçok kararında Sözleşme'nin 6. Maddesinin, adil yargılanma hakkını güvence altına almakla beraber öncelikli olarak ulusal hukuk bağlamında düzenlenmesi gereken bir konu olan delillerin kabul edilebilirliğine ilişkin bir kural ortaya koymadığını belirtmektedir (Schenk/İsviçre, B. No: 10862/84, 12/7/1988, §§ 45, 46; Desde/Türkiye, B. No: 23909/03, 1/2/2011, § 124).

Başvurucu; iki ayrı ihtar işlemine konu eylemlerin ayrı ayrı tartışılmadığını, ikinci eylemine konu olayın Aile Hekimliği Pilot Uygulaması Kapsamında Sağlık Bakanlığınca Çalıştırılan Personele Yapılacak Ödemeler ve Sözleşme Şartları Hakkında Yönetmelik'in 16. maddesinin ikinci fıkrasının (e) bendi kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini, buna ilişkin itirazların Derece Mahkemesince ve Danıştay Dairesince karşılanmadığını, yargılamanın ve varılan sonucun hukuka aykırı olduğunu belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

Somut olayda İlk Derece Mahkemesi başvurucunun, ilgili eczanelerde bulunduğu belirlenen dört adet reçetenin hemşireler tarafından düzenlenmesine izin vermesinin, gerekli denetim ve gözetim görevini yerine getirmemesinin meslek ilkelerine aykırı bir tutum olduğu tespitini yapmış; anılan mevzuat hükümleri uyarınca bir yıl içerisinde iki kez meslek ilkelerine aykırı davrandığı için yazılı olarak ihtar olunan başvurucunun aile hekimliği sözleşmesinin sonlandırılmasına yönelik olarak tesis edilen dava konusu işlemde hukuka ve mevzuata aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.

Diğer taraftan başvurucu yargılamaya konu dava dilekçesinde, birinci ihtara konu olan ve meslektaşı ile aralarında geçen olay nedeniyle meslek ilkelerine aykırı hareket ettiğini kabul etmiş; kanun yolu başvurularına ait dilekçelerde ise ilk ihtara yönelik herhangi bir itirazda bulunmamıştır.

Adil yargılanma hakkı bireylere dava sonucunda verilen kararın değil, yargılama sürecinin ve usulünün adil olup olmadığını denetletme imkanı verir. Bu nedenle bireysel başvuruda adil yargılanmaya ilişkin şikayetlerin incelenebilmesi için başvurucunun yargılama sürecinde haklarına saygı gösterilmediği, bu çerçevede yargılama sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşlerden bilgi sahibi olamadığı veya bunlara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığı, kendi delillerini ve iddialarını sunamadığı ya da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının derece mahkemesi tarafından dinlenmediği veya kararın gerekçesiz olduğu gibi mahkeme kararının oluşumuna sebep olan unsurlardan değerlendirmeye alınmamış eksiklik, ihmal ya da açık keyfiliğe ilişkin bir bilgi ya da belge sunmuş olması gerekir (Nadi Karakoç, B. No: 2013/2767, 2/10/2013, § 22).

Somut olayda başvuruya konu yargılamanın ihtar işlemlerinin iptaline yönelik olmadığı, ihtar işlemlerine yönelik bir dava açma yolu bulunmasına karşın başvurucu tarafından, anılan işlemlerin iptali istemiyle herhangi bir davanın açılmamış olduğu, bunun yanında sözleşmenin sonlandırılmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davada başvurucu tarafından ilk ihtara konu eylemin kabul edildiği ve yargılamayı yapan İlk Derece Mahkemesince dava dosyasında bulunan deliller gözetilerek yargılamanın yapıldığı, ikinci ihtarın hukuka uyun olup olmadığının değerlendirilerek reçetelerinin hemşireler tarafından düzenlenmesine izin verilmesinin, gerekli denetim ve gözetim görevini yerine getirilmemesi nedeniyle meslek ilkelerine aykırı bir tutum olduğu sonucuna varıldığı görülmektedir.

Başvurucu, yargılama sürecinde karşı tarafın sunduğu deliller ve görüşler hakkında bilgi sahibi olamadığına, kendi delillerini ve iddialarını sunma olanağı bulamadığına, karşı tarafça sunulan delillere ve iddialara etkili bir şekilde itiraz etme fırsatı bulamadığına ya da uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasıyla ilgili iddialarının derece mahkemesi tarafından dinlenmediğine veya kararın gerekçesiz olduğuna ilişkin bir bilgi ya da kanıt sunmadığı gibi Mahkemenin kararında bariz takdir hatası veya açık keyfilik oluşturan herhangi bir durum da tespit edilmemiştir.

Açıklanan nedenlerle başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu şikayeti niteliğinde olduğu, Derece Mahkemesi kararının bariz takdir hatası veya açık keyfilik de içermediği anlaşıldığından başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

Açıklanan gerekçelerle;

Çalışma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

Yargılamanın sonucu itibarıyla adil olmadığına ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,

Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE

6/1/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.