HAKARETLER, SAĞI SOLU TEKMELEMELER...
Aile hekimi A. K. (37)

Beş yıllık aile hekimiyim. Bugüne kadar üç kez hasta ve hasta yakınlarından şikâyetçi oldum. Siz aradığınızda, dördüncü kez bir hasta yakınından şikâyetçi olmak için başvuruda bulunuyordum. Kişi, hasta olan babasını merkezimize getirmediği halde babasına ilaç yazmamı teklif etti. Doğru ilacı ancak muayene sonucu yazabileceğimi söylediğimde “Seni boğarım, bu işin idama kadar yolu var” diye bağırmaya başladı.

Hasta ve/veya hasta yakınları hekimi dinlemek ve çözümün ne olduğunu anlamak yerine istediğinin yapılması konusunda diretiyor. Hakaretler, sağı solu tekmelemeler... Basına sadece darp olayları yansıyor, bunlar yansımıyor. Meslek hayatım boyunca “Seni öldüreceğim” gibi tehditlere çok maruz kaldım. Şiddet o kadar olağanlaştı ki “Karakola gidip ifade vereceğiz, iş uzayacak. O sırada hastalarımıza kim bakacak” gibi kaygılarla hakaretleri duymazdan gelmeye çalışıyoruz.

Yetkililerden, hasta veya hasta yakınının sözlü ya da fiziksel şiddet eylemlerinde kişinin hekimden ivedilikte uzaklaştırılmasını talep ediyoruz. Bu eylemler, hekimin psikolojisini ciddi ölçüde etkiliyor. Bizde bir yılgınlık durumu var. Yalnız bırakılıyoruz.

SAĞLIK ÇALIŞANLARINA DAVA AÇMAK MODA OLDU
Acil tıp doktoru Y. S. A. (39)

Beş sene önce 30 yaşlarındaki kanser hastalarımızdan birini gördüm. Durumu ağırlaşmıştı. Çok ağır bir ilaç almak için iki-üç günde bir acil servise geliyordu. O ilaç için farklı bir barkod çıkarılması gerekiyor. Barkodu alıp hasta yakınına verdim. Tam kapıdan çıkıyordum ki biri çıkmama engel oldu. Argo kelimeler kullanarak “Sen ne ayaksın” dedi. “Hastanın halini görmüyor musunuz?” dememle birlikte bana yumruk attı. Yanındaki kız da bana tekme atmaya başladı. Sonradan öğrendim ki kız 18 yaşından küçükmüş ve hamileymiş. Test yaptırmaya gelmişler. Kimliksiz giriş yaptırmaya çalışıyorlarmış.

Karakola gittik, kızın anne-babası bana “Şikâyetçi değilim” diye imza attırmaya çalıştı. Süreç çok uzadı. O hastanede kendimi güvensiz hissediyordum, istifa ettim. Şimdi bir üniversite hastanesinde görevliyim. Böyle olaylar pek olmuyor.

Herkesin alttan alması lazım

Doktorlar artık şikâyet edilmemek için riskli hastalara müdahaleden kaçınmayı tercih etmeye başladı. Türkiye’de sağlık çalışanlarına dava açmak moda oldu. Hastane önlerinde “Bir doktoru şikâyet edelim, para kazanalım” diyen kötü niyetli avukatlar bekliyor. Biri benim doktor olduğumu bilmeden bana kartını verdi, inanamadım. Şu anda sağlık çalışanları da hastalar da daha gergin. Herkesin birbirini idare etmesi, biraz alttan alması lazım.

DARP EDİLDİM VE ÇALIŞAMAZ HALE GELDİM
Hemşire Z. S. (39)

18 yıllık hemşireyim. Acil serviste çalışıyorum. Tehdide, hakarete uğramadığım tek gün yok. Hastane çıkışlarında sıkıştırılan arkadaşlarım oldu. Örneğin bazen hasta vefat etmiş olarak getiriliyor. Biz kalbi durmuş hastaları bile canlandırmak için uzun süre uğraşıyoruz. Hasta yakını bize “O buradan canlı çıkacak. Yoksa hepiniz yanarsınız” diyor. Kendimi güvensiz hissediyorum.

Bu yıl ilk kez fiziksel şiddet gördüm. 26 Şubat’ta bir beyefendi, bir hemşireyle tartışıyordu. Ben de o anda hastasına serum takıyordum. “Çıkar şu serumu” diyerek kolumu burktu. Olayın en kötü kısmı şu: Üç yıl önce kolumu kırdım. İki ameliyat geçirdim, bir dünya platin takıldı. Geçen yıl da trafik kazası geçirdim ve aynı kolumdan darbe aldım. 60 seans fizik tedavi görerek aktif çalışma hayatıma geri döndüm. Ama bu adamın saldırısı sonucu kolumdaki vidalar, sinirlerime sürttü. Şu an kolumu hareket ettiremiyorum. İlk duruşmada beyefendi kendisini taciz ettiğimi iddia etti. “Hemşire hanım ne yapıyorsunuz?” demiş ve elimi tutmuş; burkmamış güya.

Bende ve oğlumda kronik bir rahatsızlık var. Hasta ve hasta yakınlarının psikolojisini anladığımı düşünüyorum. Ama bu nasıl bir yalan? Hâkimin tavrı da çok ilginçti. Duruşmada “Efendim ben yurtlarda büyüdüm, bu devletin çocuğuyum, devlet beni korumak zorunda” diyen sanığa “Biz sizi suçlu bulursak bu cezanın beş sene ötelemesi var, yararlanmak ister misiniz” diye sordu. Adam beni darp etti ve yıllardır dişini tırnağına takıp bu ülkeye hizmet eden ben çalışamaz hale geldim. Bu nasıl bir soru? İşte o soru, sağlık çalışanlarına verilen değeri çok iyi özetliyor.

TEHDİTLER BENİ ÇOK ÜRKÜTÜYOR
Aile hekimi Ezgi Ç. (31)

Geçen günlerde Aile Sağlık Merkezi’ne gelip “Avukatlık stajı yapabilir” ibareli rapor talebinde bulunan bir kişiye bu konuda ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanlarının yetkili olduğunu söyledim. Kişinin babası, “Haddini bileceksin, işini yapacaksın” diyerek bağırmaya başladı. Israrcı oldu, “En fazla sevk edebilirim” dedim. Raporu düzenleyip geri döndüğümde “İstediğiniz bir devlet hastanesine gidip muayene olarak kurul raporunu talep edebilirsiniz” dedim. “Ben öğretim görevlisiyim. Size gününüzü göstereceğim. Bekleyin, 10 dakikaya geliyorum” diye bağırdı. “Tehdit ettiğiniz için sizden, iznim olmadan beni videoya çektiği için de kızınızdan şikâyetçi olacağım” dedim ve adam üzerime atladı. Doktor arkadaşım, adamın elini havada yakaladı. Küfürler, tekmeler… Adamı merkezden dışarı çıkardık, kendimizi hastalarla birlikte merkeze kilitledik. Şikayetçi oldum ama çok yıprandım.

Bu şiddet her zaman vardı

Tehditlerin gerçekleşebilme ihtimali beni geriyor. Olaydan birkaç gün sonra, bir başka hasta yine uygunsuz bir talepte bulundu. Geri çevirmek zorunda kaldık. “Siz, size uygulanan şiddeti hak ediyorsunuz, beter olun” dedi. Yasal yollara başvurmaktan çekiniyoruz çünkü sonuç alsak bile yerimiz belli. Bizi o süreçten sonra koruyabilecek kimsenin varlığını hissedemiyoruz.

Bu şiddet her zaman vardı. Salgının başlangıcındaki o alkışlarla birlikte iadei itibar yapılmaya çalışıldı ama zihinlerde değişen bir şey olmamıştı.

Bu şiddet konusu medyada da yer almıyordu çünkü kimsenin gözünde o kadar değerli değildik. İstediğimiz alkış değil, saygı!

BELKİ DE BİR CİNAYETE KURBAN GİDECEĞİM
Acil tıp asistanı A. U. (27)

Şu an çalıştığım yerde, sanki her an karşımdaki bana saldıracakmış gibi hissediyorum. Çok gerginim, psikolojik destek almayı düşünüyorum. Hastaneye yoğun bakımlık bir hasta geldiğinde yaşadığım korkudan dolayı yakınlarına sürekli “Hastanızın durumu ağır” diyorum. Sürekli günü kurtarmaya çalışıyorum.

Bana “Sen benim vergimle maaş alıyorsun, yapacaksın” diyen oldu. Bu lafı her arkadaşım duymuştur. Hakaret, küfür, bağırma, tehdit… Ayakkabısını çıkarıp fırlatan bile oldu. Bankada sıra beklemeyi bilirken acilde sıra beklemeyi bilmiyorlar.

Alkış ilk başladığında insanlar salgının ne demek olduğunu bilmiyordu. Bir-iki ay sonra bu konu kapanacak sanıyorlardı. Tanıdığım sağlık çalışanları alkışlardan etkilenmedi. Yine şiddet göreceğimizi herkes biliyordu. İnsanlar salgının ilerlemesini kendilerine değil, sağlık çalışanlarına bağlamaya başladı. Belki cinayete kurban gideceğim, bilemiyorum ki karşımdaki insanı! Bu işi hâlâ yapmamın nedeni, “Annem ve babam benim gibi bir doktorla karşılaşsın” diye dua etmem... İki yıl sonra uzman olacağım ama bu mesleği bırakacağım.

Aile Hekimliği Çalışanları Sendikası’nın verilerine göre...

%60: 10 kereden fazla şiddete uğradığını söyleyen sağlık çalışanlarının oranı.
%64.7: Yasal yollardan bir sonuç alamayacağına inanan sağlık çalışanlarının oranı.

Sağlık çalışanlarına şiddet ülkemizin kapanmaz bir yarası. Düzenlenen eylemler de çare olmuyor.

Kaynak: Hürriyet