Bir yıldır COVİD-19 pandemisi ile mücadele eden hekimler; son dönemde SGK tarafından gönderilen binlerce liralık borçlarla karşı karşıya kaldılar. SGK'nın bu hukuk dışı ve antidemokratik uygulamasına karşı ses yükselten hekimler, “Pandemide öldüremediğiniz hekimleri SGK borçlarıyla süründürmeye çalışıyorsunuz” diyerek yetkilileri göreve çağırdı.

Mersin Tabip Odası ile Mersin Aile Hekimleri Derneği (MAHDER) yaptıkları ortak basın açıklaması ile SGK mağduriyetine karşı çözüm çağrısı yaptı.

Odada yapılan açıklamayı okuyan Mersin Tabip Odası Genel Sekreteri Cemil Galioğlu, bir yıldır mücadele edilen Covıd-19 pandemisinde aktif olarak çalışan 132’si hekim olmak üzere 358 sağlık çalışanının hayatını kaybettiğini ve kaybetmeye de devam ettiğini işaret etti.

“SGK BORÇLANDIRMALARI ‘ÖL’ EMRİ GİBİ”

“Pandemiyle mücadele sırasında bazı hekimlerimiz de hastalığı ağır geçirerek, hastanelerde ve özellikle de yoğun bakımlarda yatarak ve belki de entübe olarak aylar sonra atlatabildiler” diyen Galioğlu, ancak son 15 gündür kentte 100’ün üzerindeki hekime gelen SGK borçlandırmalarının, pandemi mücadelesinde yaşamını zar zor kurtaran hekimlere ikinci bir “öl emri” gibi olduğunu söyledi.

REÇETE ÇETESİ NE OLACAK?

SGK tarafından gelen borçlandırma yazılarının, “şeklen doğru, içerik olarak yanlış olan raporlara dayanarak yazılan reçetelerin bedellerinin sizden tahsil edilmesine karar verilmiştir” şeklinde olduğunu söyleyen Cemil Galioğlu, para cezalarının bir yandan “sahte” raporlara, diğer yandan da reçete sahiplerinin “ben bu ilacı almadım” beyanlarına dayandırıldığını kaydetti. Galioğlu, açıklamasında “Ancak SGK yetkilileri çok önemli konuları atladıklarının farkında değillerdi. Reçetelerin önemli bir kısmının, 2017 yılında yapılan bir operasyonla açığa çıkarılan ‘reçete şebekesi’ tarafından düzenlenen ‘sahte’ raporlara binaen yapıldığı göz önüne alındığında bu cezalara karar verenlerin aşağıdaki soruları herhangi bir tartışmaya yol açmayacak şekilde çok açık yanıtlamaları gerekir.

“SGK KARAR MERCİ DEĞİL”

2017 yılından önce, yani kimi beş, kimi yedi yıl önce yazıldığı belirtilen reçetelerdeki ilaçları alıp almadığı konusunda hasta sahiplerinin beyanlarının ne denli gerçekçi olabileceği.

100’ün üzerindeki hekimi mağdur eden bu durumda önemli sayıdaki doktorun ifadesinin alınmamış olması ve ifadesi alınanların da ‘suçlamaları’ kabul etmemelerine karşın karar merci olmayan SGK’nın neden hep hekimler aleyhine karar verdikleri.

Bir hekimin önüne getirilen bir raporlu ilaçta hekimin raporu sorgulama yetkisi olup olmadığı. Yani raporun şeklen mi, yoksa içerik olarak mı doğru olduğuna karar verme şansına sahip olup olmadığı. Hastanelerde ilaç kullanım raporlarının başhekim onayı olmadan sisteme düşmeyeceğine göre sahte içerikli raporu onaylayan başhekimlere ödeme emri gönderilip gönderilmediği.

“HAYATİ ÖNEME SAHİP İLAÇLARI NASIL YAZMAYACAKTIK?”

Hayati öneme sahip ilaçların yazılmamasının da suç teşkil ettiğini, yazılmaması halinde hekimin suç işleme eyleminde bulunacağını ve hakkında dava açılabileceğini, SGK bu şekilde dayatmaya devam ederse hiçbir raporlu ilacın Birinci Basamakta yazma cesaretini hiçbir hekimin gösteremeyeceğini gerek sağlık bakanlığı gerekse de SGK farkında mıdır? SGK bu şekilde yaparak, hastaların ikinci basamakta yığılmasını ve daha fazla katılım payı almayı planlayıp planlamadığı.

Sorumluların, cezai yargılama sonucunda verilecek hüküm neticesinde, yaptırım uygulanması hukuki bir zorunluluk ve gereklilik olmasına rağmen bu hukuki aşama atlanarak, hukuksuz bir şekilde öncelikle eksik soruşturma ve inceleme neticesinde neden tüm iyi niyetiyle rapora ve hastaya güvenen hekime maddi yaptırım uygulanmıştır? Hekimi hukuki anlamda suçlu konumuna sokup, cezai aşamada hekimin izleyeceği hukuki yolda yapabileceği usul hataları neticesinde planlama ve yol haritası yapılmış olması SGK’nın içinde bulunduğu çıkmazda, art niyetli ve hukuku hiçe sayan bir yaklaşım olup olmadığı.

‘Sahte’ raporlarda adı geçen uzman hekimin geçtiğimiz hafta içerisinde Yalova Devlet Hastanesi’ne atamasının yapıldığından SGK’nın haberinin olup olmadığı” ifadelerine yer verdi.

“HAKİMLER, RAPORUN GERÇEKLİĞİNİN PEŞİNE DÜŞEMEZ”

Soruları çoğaltmanın mümkün olduğunu bildiren Tabip Odası Genel Sekreteri Cemil Galioğlu, ancak SGK mağduru hekimler olarak soruları çoğaltmaktan ziyade bu 5 soruya yanıt beklediklerinin altını çizdi. Hekimlik mesleğinin, tıp bilgisi ve pratiğinin, kişinin şikâyetlerinden hareketle hastalık tanısına uzanan bir analizi içerdiğini anımsatan Galioğlu, “Hekimler karşısındaki kişinin hasta olmadığını kanıtlamaya dönük bir eğitim almadığı gibi tıbbın sistematiği de böyle değildir.

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin resmi, yasal özelliğe sahip, ulusal, kronik hastalık tanı ve tedavi protokolünün belirlendiği ve uygulandığı medula kronik hastalık ilaç tanı, tedavi ve takip sisteminde uzman hekimlerce, uzman hekimlerinden oluşmuş sağlık kurullarınca belirlenmiş Resmi nitelikli tanı ve tedavi protokolünü uygulamak hekimlerin mesleki olarak ve deontolojik olarak zorunluluğudur.

Aksi durumda medula kronik hastalık ilaç tanı, tedavi ve takip sisteminde uzman hekimlerce, uzman hekimlerinden oluşmuş sağlık kurullarınca belirlenmiş resmi nitelikli tanı ve tedavi protokolünü uygulamamak, mesleki olarak karşılaştığı hastanın sağlığını telafisi imkânsız bir kayba, ölüme ve kişinin sağlığını hasara uğratma sonucunu yaşatabilir. Bu riski göze alıp bir raporun gerçek mi sahtemi olduğunu inceleyebilecek bilgisel, teknik ve kriminolojik inceleme yapma yetkisi ve olanağı da yoktur.

REÇETELER ŞİFRELİ OLSUN

Bundan sonra benzer sıkıntıların ve mağduriyetlerin yaşanmaması için yazılacak tüm reçetelerin doktor, eczacı ya da hasta yakınlarının yani reçete yazılan kişiden başka hiç kimsenin göremeyeceği bir şekilde şifrenin SGK tarafından ilgili hastanın cep telefonu ya da e-nabzına gönderilmelidir. Aradan yıllar da geçse hastanın ‘reçeteyi ben almadım’ demesinin engellenmesi gerekmektedir.

100 HEKİM MAĞDUR

Acilen yapılması gereken ise 100 civarında hekimin mağduriyetinin önüne geçilmesidir. Aksi takdirde biz hekimler ‘sahte’ reçete saçmalığına nasıl prim vermediysek SGK’nın bizleri uğrattığı bu mağduriyete de prim vermeyeceğiz yasal ve meşru yollarla hakkımızı aramaya devam edeceğiz.

Bu mağduriyeti yaşayıp da bugüne değin bizlere ulaşamayan hekim arkadaşlarımızı da bu haksızlığa karşı hep beraber hareket etmeye ve özellikle Tabip Odamız aracılığıyla daha güçlü bir karşı çıkışı örgütlemeye çağırıyoruz. Buradan yaptığımız bu çağrının yanı sıra Sağlık Bakanlığı ve Mersin İl Sağlık Müdürlüğü’nü de SGK mağduru hekimlerin haklarını savunmaya davet ediyoruz” diye konuştu.

Hediye EROĞLU / Mersin Haber