Yalnızca 4 aydır periferde görev yapan genç bir pratisyen hekim sosyal medya hesabı üzerinden çalışma şartlarını ve hastanede karşılaştığı durumları anlattı.

Yaşadıklarını 'Tükendim' ifadeleri ile paylaşan genç hekim şu ifadelere yer verdi:

"Günde yüzlerce hasta bakıyorum. (Bir keresinde 300 hastayı görmüştüm) Ben şimdiden çok yoruldum. Nöbetlere giderken ayaklarım geri geri gidiyor, inşallah yüzlerce gereksiz hasta arasında önemli bir şey atlamam, kimseyle tartışmam, yemeğimi yiyecek, lavaboya gidebilecek vaktim olur. Onlarca serum diye tutturan vazgeçiremeyip, yazınca da hemşirelerden yetişemiyoruz şikayeti almadığım bir nöbet olur diye dua ede ede gidiyorum. Nöbet öncesi günü inanılmaz gergin ve stresli oluyorum, rahatça uyuyamıyorum."

'Ben artık nefes alamıyorum'

"Hastaların ısrarla serum istemesinden, bir yıldır olan şikayeti için ilaç yazdırmaya gelen, asla acil olmayıp hoca "ben çok acilim önce bana bak" diye hışımla pole dalan hastalardan ,hiçbir tedavi ihtiyacı olmayan hastayı eve göndermeye çalışmaktan, acil hastalara bakarken yeşil alan hastalarının beklememesinden, ikide bir polikliniğe gelip "ben de acilim bana da bak" demesinden, hastaların tetkik ve muayeneye karışmasından, "bana akciğer filmi çek, kan degerlerime bak, enfeksiyonum var benim" demesinden kripti olmayan çocuğa ısrarla "bizim çocuk antibiyotiksiz iyileşmez" diyen hasta yakınından,112 veya hocalara hasta danışırken, labarotuvar veya doğumhaneye görüşürken,  "doktora bak bize bakmayıp telefonla konuşuyor" ithamlarından, bir hastanın yanında sarı alana giren zorbalardan ve işimizi yapmamızı engelleyen 20-30 hasta yakınından, hepsine tek tek açıklama yapmaktan, acil bir hastayı önden alınca "yakınını aldı bu kesin" gibi söylemlerden yoruldum.

Onca tehlike altında çalışırken güvenliğin uyarılara rağmen odasında çay sigara maç keyfi yapmasından hemşireyle aramda sadece bin lira fark olmasından, henüz yeni mezun ve tecrübesiz olmamıza rağmen her türlü hastayı bir arada gördüğümüz ve fazlaca donanım isteyen bir yerde acil uzmanı olmadan çalışmak zorunda olmamızdan, halk tarafından hatta kimi zaman ailemiz tarafından anlaşılamamaktan, eve her geldiğimde aç olsam bile yemek yiyecek, üstümü değiştirecek takatimin olmayışından, hastadan sağlık personeline kadar herkesin işime karışmasından, hastaya siz diye hitap ediyorken onun senli benli konuşmasından, gençliğimin güzel günlerini bu ağır çalışma şartlarında çalışmak zorunda olmaktan dolayı ben artık nefes alamıyorum.

"Paraya ihtiyacım olduğu için devam ediyorum"

Hala devam ediyorsam tamamen paraya ihtiyacım olduğundan. Ben mesleğimi çok seviyorum fakat ben bu şartlarda hekimlik yapmıyorum, yapamıyorum. Hangi hekim günde üç yüz hastanın muayene,tanı ve tedavisini yapabilir ki ? Hangi hekim triyaj olmayan bir yerde sarı, yeşil, kırmızi, travma çocuk ve covide bakıp aynı zamanda adli rapor yazıp , icap nöbeti tutabilir? Sağlıksız şartlarda köle gibi çalıştırılıyoruz, Hasta bakarken hep huzursuz bir his ya bu yoğunluk arasında gerçekten acil bir hastayı atlarsam ?

"Birkaç yıla acilde çalışacak hekim bulamayacaksınız"

Gerçekten acil hastalar yüzde 10 bile değil ve ben sadece o gerçek hastalara bakıp vakit ayırırken huzursuz hissetmiyorum, mutluyum çünkü gerçekten mesleğimi yapıyorum, birine faydam dokunuyor. Bu iğrenç sağlık sisteminde artan hasta yükünün büyük kısmını sırtlanan acil çöplüğünün tüm cefasını sırf paraya ihtiyacı olduğu için çekmek zorunda kalıyor. Ama bu artan şiddet, artan hasta sayısı, artan malpraktisler, azalan maaş ile birkaç yıla acilde çalışacak pratisyen de bulamayacaksınız. Yıllarını verip mesleğini edinmiş hekimin emeğini ucuza alamazsınız, Bu böyle devam etmez, Çünkü artık TÜKENDİK."

Editör: Haber Merkezi