Esra Dernek’in henüz 9 yaşındayken yakalandığı behçet hastalığı nedeniyle bir gözü yüzde 30, diğer gözü ise yüzde 10 görüyor. Ancak gözünde fiziksel olarak kayma ya da kapanma gibi bir belirti olmadığı için çevresindeki insanlar görme engelli olduğuna inanmayabiliyor. Ancak o, önüne çıkan bütün engellere rağmen çok sevdiği hemşirelik mesleğini yapmaktan hiç vazgeçmemiş. Yaşadıklarını ve hayatını kendisinden dinleyelim…

‘SINAVI BİRİNCİLİKLE KAZANDIM’

“Bolu İzzet Baysal Üniversitesi’nde Hemşirelik Bölümü’nü okuduktan sonra ilk olarak Ankara’daki Bayındır Hastanesi’nde işe başladım. Sınavı birincilikle kazandım ama görme problemim olduğu için beni almak istemediler. Başhekim yanına çağırarak ‘Kızım sen bu sınavda birinci olmuşsun ama görme probleminden dolayı seni işe alamam’ dedi. Başhekime, ‘Ben bir hastaya zarar verme potansiyelini kendimde gördüğümde zaten bu meslekten istifa ederim. Buna emin olabilirsiniz’ dedim. Ancak üzgün olduğunu söyleyerek bana kibarca kapıyı gösterdi. Yeni mezun olmuş bir hemşireydim. Bağıra, çağıra hastanenin bahçesinde ağladım. Hastaneden çıkarken bir telefon geldi. ‘Seni başhekim çağırıyor’ dediler. Yanına gittiğimde, ‘Bana söylediklerini düşündüm. Sana bir şans vereceğim. Ama ufacık bir hatan olursa seni bu hastaneden atarım’ dedi. Bu şekilde mesleğe başladım. Orada 1 yıl çalıştım. Çok başarılı bir hemşire oldum. Fakat Cerrahpaşa Hastanesi’nden gelen taşeron hemşirelik teklifini kabul etmem mesleğimi sona erdirmeme sebep oldu.”

‘GÖRME DOLAYISIYLA SUÇLANDIĞIM İÇİN AYNAYA BİLE BAKMIYORDUM’

“Hemşireliğe ilk başladığım zamanlarda görmem bu kadar kötü değildi. Ancak Cerrahpaşa Hastanesi’nde çalıştığım süreçte uğradığım mobbing nedeniyle görme yetim daha da azaldı” diyen Dernek, yaşadıklarını şöyle anlatıyor:

“2010-2012 yılları arasında Cerrahpaşa Hastanesi’nde bir mobbing sürecim oldu. Taşeron olarak çalışanların hepsi bir takım baskılara maruz kaldı ama ben engelli olarak daha fazla maruz kaldım. Behçet hastası olanlar bilir… Atak zamanlarında gözünüze perde iner. Zaten az olan görmeniz daha da azalır ve bazen hiç göremezsiniz. Hastanede çalıştığım süre içinde hasta olduğum için hep suçlanıp, aşağılandım. Çoğu kez yalan söylemekle suçlandım. Gördüğüm halde görmediğimi söylediğim gibi suçlamalara maruz kaldım. Çünkü fiziksel olarak kusurlu olmadığınızda insanlar hep ön yargılı yaklaşıyorlar. Görme dolayısıyla suçlandığım için aynaya bile bakmıyordum.

Bir gün beni yıllık izne çıkardılar. Meğer işten çıkarmak için izne göndermişler. Döndüğümde bir baktım ki işten atılmışım. Kliniğin ortasında kalakaldım. Çok öfkelendim. Yaşadığım kaos ve sonrasında işten atılmam beni çok etkiledi. Sağlığımı tamamen kaybettim. Artık hiçbir şeyi okuyamıyordum. İnsanlardan kaçıyor, göz teması kurmuyordum. Tedavilerim aksadı, ilaçlarımı düzgün kullanamadım. O dönemde geçirdiğim ataklarla göremedim. Bir süre psikolojik destekle hayatıma devam ettim. Mobbing sürecinden sonra engellilik sürecim de arttı. Benim haricimde taşeron olarak çalışan herkesi kadroya alıp beni işten attılar. Atıldıktan sonra önce üniversiteyi dava ettim. O davayı kazandım ama mobbing davam devam ediyor. Mobbing mağduru olduğuma dair raporlarım var. Eğer kazanırsam, Türkiye’de mobbing nedeniyle kazanılan ilk dava olarak emsal teşkil edecek.”

‘BEN HAYATA TUTUNMAYI TERCİH ETTİM’

İşten atıldıktan sonra hayata bir yerden başlamak zorunda olduğunu düşünen Dernek, önüne çıkan engellere rağmen KPSS’ ye girerek sınavı kazanmış. Engelli kadrosuyla Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi’ne atanan Dernek, “Yeni bir hayata başlamak üzere hastaneye gittim. O dönemin Hemşirelik Hizmetleri Müdürü bana ‘Bu hastaneye neden geldin?’ diye sordu. Bana orada yer olmadığını söyledi. ‘Buraya resmi olan bir sınavla, sizin de açmış olduğunuz bir kadroyu kazanarak hakkımla geldim. Kadroyu açmasaydınız, ben de gelmezdim’ dedim. Ertesi gün tekrar gittim. ‘Seni Kadın Doğum Servisi’ne veriyorum. Orası kolay bir servis’ dedi. İnsan sirkülâsyonunun inanılmaz olduğu, çok ağır bir servise verilmiştim. Türkiye’de sağlık raporu hiçbir şey ifade etmiyor. Oradaki sorumluya durumumu anlattığımda ilk defa birisi bana sahip çıktı.

Siz fiziksel olarak kusursuz göründüğünüzde, insanlar kusursuz olduğunuza inanıyor. Ama o insan bana inandı. Eğer o da bana inanmasaydı belki şu an çoktan vazgeçmiştim. Bana ‘Sen neyi yapabilirim dersen, o kadar çalış’ dedi. Ben hiç hatasız çalışan bir hemşireyim. Sağlıklı olan insanların bir kere kontrol ettiği şeyi ben beş kere kontrol ederim. Çünkü ben kendimi kontrol etmek zorundayım. Bu ellerle çok hayatlar kurtardım; bu kalbimle çok hastanın kalbini kazandım. Hiç pes etmedim çünkü ben mesleğini çok seven bir insanım. Benim için hayat hep zor oldu ama zoru başarabildiğimi düşünüyorum. Bu ülkede engelli olmak çok zor. Ama sonradan engelli olmak inanın çok daha zor. Bir anda dipsiz bir kuyuya düşüyorsunuz. O kuyu gittiği kadar dibe götürüyor sizi. İpi nerede yakalarsanız hayat orada yeniden başlıyor. Ben tutunmayı tercih ettim” diye devam ediyor.

ENGELLİ BİR ANNE OLMAK ÇOK ZOR’

“Küçük yaşlarımdan beri hep hayalimdi anne olmak” diyor Dernek. Doktorların ‘Anne olamazsın’ demesine rağmen kararından vazgeçmeyen Dernek, “O zamanki Romatoloji Bölüm Başkanı ‘Anne olmak kim sen kimsin? Yakında tamamen kör olacaksın. Kör gözünle çocuk mu bakacaksın?’ diyerek oradaki personele, ‘Çıkarın bunu heyetten’ diye talimat verdi. Anne olmanın benim için saçmalık olduğunu söyleyen bir hekim vardı karşımda. Çok üzülmüştüm. Bir yıl sonra tedavimi Dokuz Eylül Hastanesi’ne aldım. Buradaki doktor da, ‘Anne olursan kör olursun’ dedi. O da bana ‘Anne olamayacağımı’ söyledi ama bunu başka bir üslupla yaptı. Bu kez hiç incinmedim. Ama ben anne olmak konusunda kararlıydım. Doktor, ‘Kayıp yaşarsan, bu senin sorumluluğun’ dedi. O şartla gebe kaldım. Çok sağlıklı bir bebeğim oldu. İyi ki de olmuş… Engelli bir anne olmak çok zor. Ben bebeğimin tırnaklarını hiç kesemedim mesela. Ama yine de anne oldum. Eşim benim bu hayattaki gözüm. Yapamadığım her şeyde o bana destek veriyor” diye anlatıyor.

‘KADIN ENGELLİLER DAHA FAZLA SOKAĞA ÇIKMALI’

Yüksek lisansını bitirdiğinde görme engelli kadınlarla ilgili bir de proje hazırlayan Dernek şunları söylüyor: “Ben hep sağlıklı insanlarla muhatap olmak zorunda kaldım. Bu proje sayesinde görme engelli arkadaşlarım oldu. Sağlıklı insanların arasında boğulmuş kalmış bir engelli olduğumu o zaman fark ettim. Benimle ortak sorunları yaşayan, toplum içinde kaybolmamaya çalışan bir sürü insan varmış. Fark ettim ki ben yalnız değilmişim. Bizler sağlıklı insanların içinde kaybolduğumuz için kendimizi yalnız hissediyoruz. Bizim toplumun arasına girip ‘Biz de varız’ dememiz gerekiyor. Yoksa toplum bizi zaten duymuyor. Toplumsal cinsiyet anlamında kadınlar ne yazık ki zaten gerideler. Eğer engelli bir kadınsanız bu geri kalmayı daha da büyük yaşıyorsunuz. Bu yüzden kadın engelliler daha fazla sokağa çıkmalı. Benim çevremdekiler, engellilerin nasıl yaşadığını benimle birlikte gördüler. Ben sağlıklı insanlara, bir engellinin neler başarabileceğini gösterdim.”

Kaynak: Gazete Duvar