Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın açıklamaları şöyle:

Bugün anlamlı bir gün. Zira İstiklal Marşımızın kabulünün 100. yıl dönümünde aynı zamanda ekonomi reformları tanıtım toplantısını yapıyoruz. Bu da bizim ekonomik bağımsızlığımızın inşallah değişik bir yapısının açıklanmasına vesile olacak.

Ekonomiyi yatırım, üretim, istihdam ve ihracat temelinde büyütme amacı bulunuyor. İhracatta yeni rekorlar kıran yerli ve milli ekonomi hedefliyoruz.

Programın hazırlıkları sürecinde arkadaşlarımız taraflarla bir araya gelerek talep ve teklifleri dinledik. Sık sık ekibimle bir araya geldim. Değerlendirmeleri bu şekilde yaparak son şeklini verdik.

Bu süreci en başından bu yana takip ettik, nihai sonucunu vardık.

Türkiye'nin bu üç kelimenin altını özellikle çiziyorum. Türkiye'nin istihsal mücadelesini istiklal ve istikbal mücadelesi kadar önemli görüyoruz. Türkiye'yi dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri haline getirmek için gece gündüz çalışarak hedeflerimize ulaşacağız. Üretimde verimlilik artışı sağlayarak potansiyel büyümemizi arttıracağız.

Yakın tarihe baktığımızda ülkelerin ekonomilerinin siyasi istikrarsızlık ve güven ikliminin bozulmasından etkilendiğini görüyoruz. Biz de 2002 yılında ülkenin yönetimini devraldığımızdan beri Türkiye'yi istikrar ve güven esasında güçlendirmeyi hedefliyoruz.

Tek başımıza iktidarında bulunduğumuz hükümetlerimizde sıkıntıyı gördüğümüz için tetikte olduk. Ülkemizi 2023 hedeflerinin rotasında tutmayı başardık. Ülkemizin yönetim sistemini değiştirme talebimizin sebebi eski yönetim sisteminin kırılganlıklarını yakından görmüş olmamızdır.

Cumhur İttifakı'yla Türkiye'yi bu kırılgan siyasi iklimden kurtardık. Bundan sonra hiçbir odak millete rağmen devleti ve toplumu yönetme hevesine kapılamayacaktır.

Türkiye bölgesel nice krizlere rağmen gücünü koruyor. Yeni yönetim sistemimizin gerektiğinde geliştirilmek suretiyle asırlar boyunca güven ikliminin teminatı olacağına inanıyoruz.

Yeni ve sivil anayasa ile birlikte bu yönde ihtiyaç duyulan bazı adımları atacağız. Koronavirüs salgını 18 yılda ülkemizde kurduğumuz güçlü altyapının hem de yönetim sistemimizin adeta sınamasına dönüşmüştür. Her alanda bu sınamayı başarıyla verdik. Elbette sıkıntılar yaşadık, yaşıyoruz. Ama üstesinden gelinmeyecek sıkıntılar değildir.

Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere baktığımızda Türkiye'nin bu kriz sürecinde olumlu yönde nasıl ayrıştığını görebiliyoruz.

2020 yılında dünya ekonomisi yüzde 3.5 küçüldü. Küresel ticaret yüzde 10'a yakın daraldı. Uluslararası yatırımlar yüzde 42 azaldı. Küresel borç toplamı 282 trilyon dolara ulaşarak tarihin en yüksek seviyesini gördü. Gıda fiyatları son 6.5 yılın, metal fiyatları da 9.5 yılın rekorunu kırdı.

Üstelik yapılan analizler 2023 yılına kadar dahi 85 yoksul ülkenin aşıya ulaşamayacağını gösteriyor.

Dünyada bunlar yaşanırken Türkiye ne yaptı? Cevabımız gayet basitti. Öncelikle hiçbir vatandaşımızın mağdur olmaması için devletimizin tüm imkanlarını seferber ettik.

Elimizdeki imkanlar kendi vatandaşlarımızla birlikte tüm dost ve kardeşlerimizle paylaştık.

Hiçbir insanımızı salgın karşısında çaresiz ve tek başına bırakmadık. Sosyal destek programlarının şartlarını genişleterek ihtiyaç sahibi herkesin yanında olduk. Salgının ortaya çıkardığı etkilere karşı güçlü bir direnç sergiledik.

Proaktif, esnek ve etkili politikaları hayata geçirerek Türkiye'yi pek çok ülkeden olumlu yönde ayrıştırmayı başardık.

2020 yılında yüzde 1.8 oranında büyüdük. G20 ülkeleri arasında ekonomisini büyüten iki ülkeden biri olduk, Çin'in ardından ikinci sırada yer aldık.

Aldığımız önlemlerle birlikte ekonomisini büyüten nadir ülkelerden biri olmayı başardık. Yetkin insan kaynağımız en büyük avantajlarımızdır. Üzerine daha güçlü biçimde odaklanmamız gereken hususlar olduğunu biliyoruz.

Geçtiğimiz haftalarda insan hakları eylem planını açıklamıştık. Özel sektörü ve kamu tarafını disipline edici reformlarımızı kamuoyunun takdirine sunuyoruz.

Ülkemizi güçlendirecek reformları hayata geçirecek adımları hiç tereddüt etmeden atıyoruz. Reform programımızla güçlü yönlerimizi perçinlerden, sorun gördüğümüz yerlere gerçekçi ve ayakları yere basan çözümler getiriyoruz. Bugüne kadar hiçbir problemi halının altına süpürmedik, görmezden gelmedik.

Türkiye salgın sonrası özellikle bu dönemin ekonomik yapılanmasına uygun şekilde sürdürülebilir ve güçlü kaliteli bir büyümeyi mutlaka ama mutlaka yakalayacaktır.

Büyümenin toplumun her kesiminin refahını artıracak şekilde gerçekleşmesi olmazsa olmazımızdır.

Güçlü, sağlam ve her türlü şoklara karşı dirençli bir ekonomiye giden yol makrokenomik istikrarın tesisinden ve devamlılığından geçiyor. Açıklayacağımız reforların omurgasını makroekonomik ve yapısal reformlar oluşturuyor.

İlk reform alanımız risklere karşı daha güçlü bir kamu maliyesi yapısını oluşturmak olacaktır. Mali disip lin en temel önceliğimizdir. İkide bir fiyat istikrarı diyorlar ya, bir onu artık bir kenara koyduk. Yeni dönem dört temel üzerine oturtulacak, yatırım, istihdam, üretim ve ihracat.

Döner sermayeleri gözden geçiriyor, verimli olmayanları kapatıyor, diğerlerini kademeli şekilde merkezi yönetim bütçesine Meclis kapsamına alıyoruz.

Böylece bütçede birlik ilkesini güçlendirmiş oluyoruz. Kamu idarelerinde tasarrufu yansıtacak önemli düzenlemeleri hayata geçiriyoruz. Kamuda araç kiralanması, temsil ve karşılama gibi konulara sınırlama getiriyoruz. Kamu kurumlarının teşkilatlanmasını, yönetim verimliliği ve etkinliği çerçevesinde güçlendiriyoruz. Mahalli idarelerde mali disiplini güçlendirecek ve borç stoğunun artmasını engelleyecek düzenlemeler yapıyoruz.

Şeffaflığı artırmak gayesiyle bütçe sonuçlarını 3 ayda bir kamu maliyesi raporu ile milletimizle paylaşıyoruz. Her bir kuruş verginin nereye harcandığını görmesi için bunu temin ediyoruz.

Bugünlerde birçok ülke milli gelirinin kat be kat üzerine çıkan borçlarının sıkıntısını yaşıyor. Türkiye'de bu durum yüzde 41 seviyesidir. AB ülkelerinin borçluluk ortalaması yüzde 90'a yakın. Yıllardır uyguladığımız mali disiplin geleneği sayesinde güçlü borç yönetimi sistemine sahibiz.

Döviz cinsi borçların toplam borç stoğu içerisindeki payını düşürüyoruz. Ağırlıklı olarak kendi paramızla borçlanacak TL cinsi senetleri kullanacağız. Borçlanmanın ortalama vadesini piyasa şartlarına uygun şekilde artırıyoruz. Hazine nakit yönetimini daha güçlü hale getiriyoruz. Hazine dışında kalan kurumların hesabını tek hesapta toplayarak nakit verimliliğini sağlıyoruz.

Esnaf kardeşlerime müjde vermek istiyorum. Küçük esnafa yönelik vergi muafiyeti de yer alıyor.

Editör: Haber Merkezi