Dr. Ergün Demir – Dr. Güray Kılıç | Trafik kazası geçiren ve bacağı kırılan hemşire ameliyat için gerekli olan tıbbi malzeme bulunamadığı için 9 Eylül Üniversite Hastanesinde dört gün bekletildi, ameliyat yapılamadı.

Sağlıkta Dönüşüm Programı ile gelinen bu son noktada, Türkiye’nin en köklü üniversite hastanelerinden birinde tıbbi malzeme (plak ve vida) eksikliği nedeniyle tibia kırığı gibi sıradan sayılabilecek ameliyatların yapılamayacak duruma gelindiği görülmektedir.

Balçova’da özel bir poliklinikte çalışan hemşire E.Ş. 18 Aralık 2021’de 23.30 civarında mesaiden çıkıp evine gitmek için otobüs durağına giderken araç çarpması sonucu yaralanmış ve Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi acil servisine kaldırılmıştır. Acil serviste doku yaralanması ve tibia fraktürü (alt bacakta diz ile ayak arasında bulunan uzun kemik kırığı) tespit edilerek ortopedi servisine yatış yapılmıştır. Tibia fraktürü nedeniyle operasyon kararı verilen hemşire arkadaşımız bu ameliyat için gerekli olan plak ve vida hastanede bulunamadığından geldi gelecek denilerek dört gün bekletilmiş ve ameliyat edilememiştir. 22 Aralık 2021 tarihinde başka bir eğitim ve araştırma hastanesine sevk edilmiş ve operasyon burada yapılmıştır.

Kamu hastanelerde bazı ameliyartlar durma noktasına geldi

Tıbbi cihaz sektörü, özellikle kamu tıp fakültesi hastanelerinin borçlarını ödememesi, dövizdeki anormal artış, uzun vadeler, Sağlıkta Uygulama Tebliği’nde (SUT) malzeme ve cihaz bedellerinin uzun süredir güncellenmemesi nedeniyle malzeme temin edememektedir. Bu nedenle de kamu üniversite ve devlet hastanelerinde tıbbi malzeme gerektiren beyin ve sinir cerrahi ile ortopedi ameliyatları durma noktasına gelmiş, kardiyovasküler işlemler aksamaya başlamıştır.

Özellikle ortez, protez, kalp pili, kateter, stent, balon gibi ithal edilen her türlü malzemenin temininde sorunlar yaşanmakta, hekimler ne acil ne de planlanmış ameliyatları yapabilmektedirler.

Parası olan özel hastaneye parası olmayan ise ağrı içinde kıvranmaya mahkûm edilmektedir.

Riskli ve zor hastalıkları (kanser, kalp damar cerrahisi, beyin cerrahisi, omurga yaralısı vb.) olan yurttaşlar, kendilerine gereken tıbbi cihaz ve malzemeye ulaşmayı ancak “umut” edebilir duruma gelmişlerdir.

Kamu üniversite hastanelerinde tıbbi malzeme eksikliği veya temin edilememesi nedeniyle planlanmış ameliyatlar ertelenmekte acil olanlar ise iki seçenekle karşı karşıya kalmaktadır.

a) Parası olanlar veya borç para bulabilenler: Kamu üniversite hastanelerinde tıbbi malzemeye ulaşamayan riskli ve zor hastalar, çaresizce ameliyatını yapabilecek tıbbi ekibi ve hastaneyi aramaktadır. Bu hastalar özel sektöre yönlendirilmektedir. Tıbbi girişim ya da operasyonlar için çaresiz kalan hasta sahiplerine tıbbi malzemenin tüm bedelini kendileri ödeyerek dışarıdan temin etme şeklindeki uygulamalar giderek yaygınlaşmaktadır. Özel hastaneler ise denetim olmadığından fırsatçılık yapıp SGK’nın ödediği SUT bedelinin çok ötesinde ne tutturursa vatandaşa fatura etmektedir.

b) Parası olmayanlar: Trafik kazası geçirse dahi kırık ağrıları ile beklemektedir.

Sonuç olarak…

Üniversite hastanelerinin öncelikli varlık nedeni bilim üretmek, öğrencilerini geleceğe en iyi şekilde hazırlamak, nitelikli sağlık hizmeti ve eğitim vermektir. Bu hastaneler, çoğunlukla zor ve karmaşık vakalara tedavi hizmetinin sunulduğu, çoğu hasta için son başvuru noktası olan kurumlardır. Geldiğimiz noktada kamu üniversite hastaneleri bırakın zor ve karmaşık vakaları tedavi etmeyi, tıbbi malzeme eksikliği nedeniyle tibia fraktürü türünden sıradan vakaları dahi ameliyat edemeyecek duruma geldikleri görülmektedir.

Bu durum sadece sağlık hizmetinin kalitesini ve gelişimini değil; bilimsel araştırmaları, tıp ve uzmanlık eğitimini de olumsuz etkilemektedir.

Sağlık Bakanlığı’nın “kürek çeken değil dümen tutan” olacağı iddiasıyla döner sermaye ile döndürdüğü, özel sağlık sektörü ile rekabete açtığını iddia ettiği kamu hastanelerinin “esasen ortada döndürülen bir sermaye olmadığı, mali gücünün yetersizliği, çok ciddi bir borç yükü altında ve kısa vadeli borçlarını karşılayamaz durumda olduğu’’ görülmektedir.

Geldiğimiz aşamada hastaların hayati tehlikesi söz konusudur. Tedavi hizmetlerinin aksamaması için tıbbi malzemeler konusunda acilen gereken önlemler alınmalıdır. Ucuz tıbbi malzemelerin kalite kontrol konusu da titizlikle değerlendirilmelidir.