Gülhane Askeri Tıp akademisi yani GATA,

18 Mayıs 1898’de Berlin’de Osmanlı Devleti Büyükelçiliği’nde yapılan anlaşma sonrasında Dr. Rieder, Mekâtib-i Tıbbiye-i Şahane Müfettişi ve Seririyat-ı Dahiliye ve Hariciye Muallimi, Dr. Deycke de onun yardımcısı olarak, 5 Haziran 1898 tarihinde İstanbul’daki görevine başlamıştır. Dört ay süren yoğun bir çalışma sonucunda inşa edilen yeni hastane “Gülhane Seririyat Hastanesi” adı ile Padişah II. Abdülhamit’in doğum günü olan 30 Aralık 1898 tarihinde törenle açılmıştır.

Birinci Dünya savaşı (1914-1918) yıllarında, Gülhane bir harp hastanesi olarak görev yapmaya başlamış, özellikle Çanakkale’den getirilen ağır hastaların bakımına tahsis edilmiştir. Gülhane hocaları cephelere ve kıtalara dağılmıştır.

1923’te Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti Gülhane’ye ait “Gülhane Tababet-i Askeriye Tatbikat Mektep ve Seririyatı Talimatnamesi” adı ile bir talimatname hazırlamıştır. Bu talimatnamede: Gülhane; Genel askeri tababetin uygulandığı bir klinik (seririyat), askeri tababetin geliştirilmesi için bir okul, bilimsel incelemeler ve yayınlar için bir tıp akademisi (Askeri Tıp Encümen-i Alisi) olarak, Milli Savunma Bakanlığı’na bağlı, Tugay seviyesinde, Sağlık Dairesince seçilen bir asker tabip Müdür-Baştabip yönetiminde bir kurum olarak tanımlanmıştır.
 

TSK’da askeri hastaneler; kapanmadan önce GATA ve bağlı Haydarpaşa Eğitim ve araştırma Hastanesi, 35Askeri Hastane, 600 sağlık merkezi ve sefer görev hastaneleri ile hizmet etmekteydi.

Ancak, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra GATA ve Askeri Hastaneleri kapatan hükümet,;bu sebeple askeri hekim(özellikle cerrah) ve askeri tıbbi personel yetiştirilemediği gerekçesi ile verilen  kanun hükmünde kararname ile acaba yeniden GATA ve askeri hastaneler açılacak mı? Sorusunu gündeme getirdi. Hatta “hükümet hatasını anladı” diye başlıklar atıldı. Bu konuda tahmin edilen askeri hekimlik ve askeri sağlık personeli  olanların yine aynı çatı altında toplanacağı idi. Ancak Kanun Hükmünde Kararnane yayınlandıktan sonra anlaşıldı ki bu KHK sadece kıtalarda çalışan hekimlerin de Devlet Hastaneleri ve Üniversite Hastanelerinde çalışabilmelerinin önünü açmıştır.

Askeri hastaneler ve askeri hekimlik ihtiyaç görmezden gelinemez ve kaçınılmazdır. Bir örnekte olduğu gibi; vatansever bir askeri hekimimiz bomba basıncı ile oluşan iç organ yaralanmaları ve parçalanmalarını sivil hekim tedavi edemez, cephede olamaz.. Orada olsaydım kim bilir kaç kişiyi kurtarabilirdim diye düşünmek en acı şey olsa gerek..

Neden askeri hekimlik?

Peki neden askeri hekimler hekimlik eğitimi ile birlikte askeri eğitim de almaktadırlar? Bu birlik ve beraberlik ruhu dışında, cephede de muvazzaf  görevde olanlar için de rahatlık sağlayacaktır. Askeri doktor veya sağlık personeli timlerle birlikte harekata katılabilir, gerekirse silahla mücadeleye de katılır. Savaşan personel aynı zamanda sağlık personelini korumak zorunda kalmaz. Askeri hekim tek bir emirle hızla hareket edebilir,yurtiçi ve yurt dışı cephede görevlendirilebilir. Askerin tedavi ve nakil işlemleri hızla gerçekleştirilir. Çünkü askeri sağlık personeli düzenli olarak bunun eğitimini alır, tatbikatını yapar..Ayrıca Deniz Kuvvetlerinde gemiler ve denizaltılarda mutlaka hekim ve sağlık personeli bulunmalıdır. Uzun  süreli seyir ve sefer görev emrinde revirde görev yapmalılardır. Hava Kuvvetleri için uçuş hekimliği ve Deniz Kuvvetleri için su altı hekimliği özel eğitim gerektiren konulardır ve bugün bu eğitimler yapılamamaktadır. Halen GATA Haydarpaşa, yeni adıyla Sultan Abdülhamit Eğitim hastanesindeki vurgun hastalığının yegane tedavisi olan  hiperbarik oksijen inaktif hale gelmiştir, artık bu tedavi de özel merkezlerde yapılmaktadır.Yine Ankara GATA da bulunan ve Türkiyenin tek yanık merkezi olan bölüm işlevsiz hale gelmiştir. Ankara’da bulunan TSK ya ait Fizik Tedavi ve Rehablitasyon merkezi de öncelikle gazilerimize hizmet vermekteydi, ve her aşamada son teknoloji takip edilmekteydi, maalesef şu anda o da tamamen sivilleşmiştir. Her ne kadar askerlik süresi kısalsa da yükümlülerin askerlik işlemleri, askeri personelin yıllık muayene ve heyetleri de sivil hastaneler ve hekimlerce yapılmaktadır ve bu konuda karar ve zaman açısından oldukça sık sorunlar yaşanmaktadır. Sivil hekimler halen eski askeri hekimlerin bilgilerine başvurarak bu işlemleri yapabilmektedir. GATA’ nın kapanması ile Harp Cerrahisi bilim dalı da kapanmıştır, halbuki bulunduğumuz jeopolitik gereği genel cerrah, ortopedi, beyin cerrahisi gibi branşların savaş  yara ve travmalarında özel eğitim almış olmaları çok çok önemlidir.

Kapatılan GATA da hekim dışında hemşire ve sağlık astsubayı gibi teknisyen ve kalifiye eleman yetiştiren bölümler de bulunmakta idi ve ordumuz için çok önem taşımaktaydı. Ancak bu gün bu özelleşmiş ve branşlaşmış sağlık teknisyenleri konusunda da ciddi açık bulunmaktadır.

Bunların dışında askeri hastanelerin bir görevi de daima savaşa hazırlık halinde boş yatak ve stok ilaç ve malzeme bulundurmaktır.Sivil hastanelerde bu uygulanmamaktadır.Teknoloji açısından da her zaman öncülük eden askeri hastanelerdeki zafiyet sivile de yansımaktadır, örneğin GATA Haydarpaşa Eğitim hastanesinde yıllarca başarılı olarak tedavilerimizde kullandığımız plazmaferez artık İstanbul bölgesinde yapılamamakta ve asker-sivil tüm hastalar Ankara’ya gönderilmektedir.

Tüm bu yu karıdaki  konuları sıraladığımızda ve ülkemizin yaşadığı kritik süreç içinde askeri hastanelerin açılması elzem gözükmektedir