Sağlık hizmetlerinin birinci basamağında yer alan aile hekimliği, Covid-19 salgınıyla çok daha önemli bir hale geldi. Ancak aile hekimleri, taleplerine rağmen korona virüsüyle mücadele planında dışarıda bırakıldı ve Bilim Kurulu’nda temsil edilmedi. Sorularımızı yanıtlayan Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu (AHEF) 2. Başkanı Dr. Yusuf Eryazgan, mücadele planının tedavi edici aciller ve yoğun bakımlar üzerinden yapıldığını belirterek “Gerek Bilim Kurulu’ndaki değerli bilim insanlarının gerekse Sağlık Bakanlığı’nın bu tutumu, aile hekimliğinin öneminin anlaşılamaması açısından üzücüdür” diyor.

Sürecin başından beri sağlık çalışanları koruyucu ekipmanlara erişimde sorunlarla karşılaşıyor. Aile hekimleri özelinde ekipman ihtiyacı nasıl karşılandı, karşılanıyor?

Aile hekimleri salgının ilk aşamasından itibaren kişisel koruyucu ekipmanlar (KKE) isteğini ısrarla bakanlığa sunmasına rağmen, aile hekimlerine; “Size ödediğimiz cari ödenekle kendi imkanlarınızla alın’’ denilmesini talihsizlik olarak görüyoruz. Zira koruyucu ekipmanlar piyasa değerinin çok üzerinde fiyatlara satılmaya başlanmış ve sonrasında da alınan kararla satışları yasaklanmıştı. Aile hekimlerinin cari ödenekleri, çalıştırdığımız personel, kullandığımız malzemeler ve cihazlar içindir. Salgın döneminde KKE eksikliklerinin bakanlık tarafından karşılanması gerekirken aile hekimleri, hem kendilerini hem hastalarını korumak için maalesef fahiş fiyatlardan bu malzemeleri temin yoluna gitmek zorunda bırakıldı ve karaborsacıların eline teslim edildi. Tüm bu süreçleri raporlamamıza rağmen salgının yayılma hızının çok yüksek olduğu dönemde mesela Ankara’da 10 adet cerrahi maskeye sahip olduk. Cerrahi maskelerin kullanım ömrü hesaba katılmamış, aile hekimliğinin ekip olduğu ve gönderilen malzemenin aile sağlığı çalışanları ile birlikte kullanılması gerektiği unutuldu.

‘EKİPMAN TEMİNİNDE BİR STANDART YOK’

Siz de belirttiniz, piyasada koruyucu ekipman bulmanın zorlaştığı bir dönem yaşandı, yaşanıyor. Aile hekimleri koruyucu ekipman bulamadığında ne yapıyor?

Hasta yoğunluğu ve çeşitliliği yüksek olan aile hekimlerine başvuranlar çoğunlukla risk grubunda. Hastaların klinik kimliği yani Covid-19 olup olmadığı ya da taşıyıcı olup olmadığı bilinmiyor. Dolayısı ile korunmanın da maksimum seviyede olması gerekir. Süreçte koruyucu ekipman eksiklerimizi bize yardım eden belediyelerden ve diğer sivil toplum kuruluşlarından edinmeye ve ücretle almaya devam ettik. Malzeme ihtiyacına kayıtsız kalmayan Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın’a sosyal medyadan teşekkür eden arkadaşımız bu süreçte soruşturma yaşadı.  Ayrıca, mevcut malzemeleri kendi olanaklarımızla steril edip defalarca kullanmak zorunda kaldık. Uyarılarımızla her ne kadar diğer koruyucu ekipmanlar verilmeye başlansa da iller arasında standart olmayan uygulamalar, sayıca yetersizlikler ve malzeme devamlılığının bilinmezliği ile halen mücadele ediyoruz. Bakanlıktan iller arası fark olmadan, standart koruyucu ekipmanların aile sağlığı çalışanlarını da düşünerek tek kullanımlık olacak şekilde planlanması ve düzenli aralıklarla dağıtımının sağlanmasını istiyoruz.

Bu süreçte virüs kapan aile hekimlerinin raporlu olasalar dahi ücret kesintisiyle karşılaşması mağduriyet yaratıyor. Bu mağduriyetlerin giderilmesi için ne yapılmalı?

En zor durumlarımızdan biri aile sağlığı merkezi çalışanlarımızın Covid-19 pozitif olmasıydı. Aile hekimlerinin virüse yakalanması veya temaslı olması durumunda 14 günlük karantina sürecinde vekaletsiz çalışamadıkları gün oranında ücret kesintisine uğradılar. Toplum olarak alkışladığımız, izinleri kapatılan, kronik hastalıklarına rağmen görevine devam eden, hizmet verirken virüs bulaşan meslektaşlarımızın; bir de ücret kesintisi ve vekalet gibi sorunları düşünmeden, maddi manevi olarak desteklenmesini, vekaletsiz izinli sayılmalarını istiyoruz.

15 Mart’ta triaj uygulanmasına başlanmasını gerektiğine dair bir duyuru yapmıştınız. Fakat bu talep 10 Nisan’da karşılık buldu. Triaj ve esnek çalışma aile hekimleri açısından nasıl bir önem taşıyor?

Sağlık çalışanlarının üzerindeki virüs yükünün; hasta kaynaklı bulaş, hastalanma ve ölümcül sürece girilmemesi için triaj ve esnek çalışma çok önemli. Ama bakanlığın aile sağlığı merkezlerinin işleyişini düzenlemekte geç kaldığını düşünüyoruz. Triaj uygulamalarımız devam ediyor. Bununla birlikte esnek çalışma isteğimizin Cumhurbaşkanlığı tarafından yayınlanan kararname ile de desteklenmesi memnuniyet yaratmıştır. Fakat esnek çalışmanın bazı illerde uygulanmaması, aile hekimlerinin esnek çalışma isteklerinin geri çevrilmesi ve bu konuda bir standart oluşturulmaması eksiklik yaratıyor. Hatta esnek çalışma isteğini dile getiren bir arkadaşımız da bu isteği kabul görmediği gibi yaşadığı olumsuzluğu sosyal medya üzerinden dile getirdiği için açığa alınmış, hakkında soruşturma açılmıştır.

Bu süreçte kronik hastalık ilaç muafiyet raporları bulunan kişiler ilaçlarını reçeteye gerek kalmaksızın eczanelerden alabiliyor. Böylece sağlık kurulaşlarına başvurusu sırasında ortaya çıkabilecek bir bulaş riski önlenmiş oluyor. Peki, kronik hastalığı bulunan fakat raporu olmayan hastalar için nasıl bir durum söz konusu?

Raporsuz kronik hastalığı olanlar ilaç temininde aile hekimlerine başvurmaya devam ediyor. Bu yüzden, bu durumdaki hastaların da sistemde tanımlanıp ilaç teminlerinin kolaylaştırılmasında gerekli önlemlerin alınması aciliyet taşıyor.

‘AŞI İÇİN GÜVENLİ ALANLAR OLUŞTURDUK’

Aile sağlığı merkezlerinde yapılan gebe takibi ve koruyucu aşı hizmeti pandemide nasıl yürütülüyor?

Aile sağlığı merkezleri koruyucu sağlık hizmetlerinin verildiği yerler. Gebe takipleri, bebek aşılamaları, bebek çocuk izlem ve takipleri ile erişkin aşılamaları yapıyoruz. Bu süreçte aileler hastalanma endişesi ile bizim performansımıza tabi olan izlem ve aşılarını yaptırmak istemediler. Aile sağlığı merkezlerimizde bu hizmetlerimiz için güvenli alanlar oluşturduk ve randevulu bireysel hizmet verdik. Bu olağanüstü durumda ücret kesintilerimizin olmaması için geçici performans muafiyeti istedik. Bu isteğimiz karşılık bulmamasına rağmen halkımızın bize inancı ile aşılama ve izlem çalışmalarımızda başarı ile çalışmaya devam ediyoruz.

‘ŞİDDET YASASI YETERSİZ’

Sağlıkta şiddet yasası hayata geçirildi. Sizce yasa sağlık çalışanlarının şiddetten korunma talebini karşılıyor mu?

Öncesinde alkışlanan sağlık çalışanları salgın döneminde dahi şiddete uğramaya devam ediyor. Bakanlığımızın sağlıkta şiddeti bitirme konusunda çalışmaları olduğu yönündeki açıklamasından tam 12 sene sonra yapılan ‘Sağlıkta Şiddet Yasası’’ da maalesef şiddeti önlemeye yetmedi. AHEF olarak Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’na eklenen maddeleri yetersiz buluyoruz. Şiddet yasası bir torba yasaya eklenemeyecek kadar önemli ve ülkemiz için hayatidir. Kanuni düzenlemenin; etkin caydırıcılıkta, Türk Ceza Kanunu içinde, hükmün açıklanmasının geriye bırakılması olmadan ve sanıkların tutuklu yargılanmasını sağlayacak nitelikte olması isteğimiz devam etmektedir.

Covid-19 salgınının yayılmasını durdurmak için başvurulan filyasyon uygulamasına aile hekimleri de destek veriyor. Süreç temel olarak nasıl işliyor?

Aile hekimleri Covid-19 salgınında asli görevlerinin yanı sıra Toplum Sağlığı Merkezleri’nin asli görevi olan filyasyona da yardım etmeye devam ediyor. Şüpheli ve temaslı vakalar, yurt dışı girişli, il dışı çıkışlı, negatif ve pozitif test sonucu olanlar ile evde tedavi görenlerin günlük öncelikli izlemlerini yapıyor. Buna ek olarak bu süreçte İnfaz Yasası’yla tahliye olanların da izlemlerini yapmaya başladık.

TAHLİYE EDİLENLERDEN HABER ALINAMIYOR

İnfaz Yasası ile tahliye olanların takibi nasıl yapılıyor?

İnfaz düzenlemesi ile cezaları son bulup tahliye edilenler, aile hekimlerinin kayıtlı nüfus sistemlerine otomatik olarak atandı ve ‘yurt dışı girişi’’ şeklinde öncelikli izlem listemize girdi. Hüküm giymeden önceki aile hekimlerine atanan bu kişilerin test durumunun belirsizliği; aradan geçen sürede farklı illerde ikamet etmeleri, adres ve telefon değişiklikleri sebebiyle aile hekimleri bu kişilere ulaşmakta zorluk çekiyor ve bu durum zaman kaybına yol açıyor. Bu kişilerin aile hekimlerine bildirilen iletişim numaraları cezaevi personeline, cezaevi müdürlüklerine ve hatta bazı durumlarda boşanmış oldukları yıllardır görüşmedikleri eski eşlerine ait olabiliyor. Karşılaşılan bu durumlar kişisel verilerin korunması kanununa helal getirmekte farklı sorunlara sebep olabilmektedir.

Tahliye edilenlerin takibinin sağlıklı bir şekilde yapılması için kurumlar nasıl bir yol izlemeli?

Tahliye sırasında hükümlülerin güncel adres ve iletişim bilgilerinin alınmamasını bir eksiklik olarak görüyoruz. Şu anda Sağlık Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı tarafından oluşturulacak komisyonlarca bu bilgilerin güncellenip tarafımıza ulaştırılmasını talep ediyoruz. Bu kişilerin Covid-19 öncelikli izlem listelerinde ‘yurt dışı girişi’’ şeklinde değil de ‘tahliye’ şeklinde atanmasını istiyoruz.