Öncelikle hem Anayasanın, hem de kanunun ilgili maddesi toplu sözleşmenin kapsamını mali ve sosyal haklarla sınırlamaktadır ki, bu ciddi bir kısıtlamadır. Toplu sözleşmelerde mali ve sosyal hakların yanında özlük hakları da dahil olmak üzere kamu görevlileri ve emeklilerini ilgilendiren her sorun görüşülebilmeli ve karar altına alınabilmelidir.

Kanun, toplu sözleşme müzakerelerine en az bir hafta kala en çok üyeye sahip üç konfederasyonun taleplerini Kamu İşveren Vekili' ne ulaştırmasını zorunlu kılıyor. Ancak Kamu İşveren Vekili herhangi bir teklif sunmuyor. Bu durum bir çifte standarttır. Kamu İşveren Vekili, Kamu Görevlileri Konfederasyonları Heyeti'ne aynı gün, aynı yerde ve aynı saatte kendi teklifini sunmalıdır. Bu yapılmadığı gibi Kamu İşveren Vekili toplu sözleşme müzakerelerinin başladığı gün de teklif getirmiyor, görüşmelerin sonuna doğru tekliflerini sunuyor ki, bu durum talep ve tekliflerin yeterince tartışılmasını ve kazanıma dönüştürülmesini engellemektedir. Unutulmamalıdır ki, Kamu Hakem Kurulu süreci de dahil olmak üzere toplu sözleşme müzakere süreci 1 Ağustos ile 30 Ağustos arasındaki bir aylık süreyi kapsamaktadır. Üstelik tatil günlerinde müzakereler yapılamamaktadır. Bu gerçekler dikkate alınarak Kamu İşveren Vekili tarafı da, teklifini ya müzakerelerden bir hafta önce sunmalı ya da en geç müzakerelerin başladığı gün teklifi ile birlikte gelmelidir.

Toplu sözleşme düzeniyle ilgili bir başka ciddi sorun ise Kamu Hakem Kurulu'nun adil olmayan yapısıdır. Kamu Görevlileri Hakem Kurulu Başkanını, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi belirlemektedir ki, bu adil değildir. Kamu Görevlileri Hakem Kurulu başkanı, kanunla açıkça belirlenmelidir. Kamu Görevlileri Konfederasyonları Heyeti adına Kamu Hakem Kurulu'nda görev yapacak akademisyenin konfederasyonların belirleyeceği akademisyenler arasından Cumhurbaşkanlığı Kabinesi'nin belirlemesi de şık bir yaklaşım değildir. Kamu Hakem Kurulu'nda yer alacak akademik üyeyi yetkili konfederasyon doğrudan kendisi seçmelidir.

Bu noktada bir eksikliğin daha altını çizmekte yarar var. Bir aylık toplu sözleşme sürecinde kamu görevlilerinin her sorununu detaylı konuşmak ve karara bağlamak mümkün olmamaktadır. Bu nedenle iki değişiklik yapmak zorunludur. Birincisi, hizmet kollarının sorunlarına geniş zaman ayıracak bir düzen oluşturulmalıdır. İkincisi, Kamu Personel Danışma Kurulu ile Kurum İdari Kurullarının işlevsel hale getirilmesi büyük önem taşımaktadır. Kamu görevlilerinin sorunlarının bir kısmı da Kamu Personel Danışma Kurulu ve Kurum İdari Kurullarında çözülmelidir. Bunun için bu kurullarda alınan kararlar bağlayıcı olmalı, yürürlüğe konabilmelidir.

Bu tespitleri yaptıktan sonra Ağustos'ta başlayacak toplu sözleşme müzakerelerinin ana gündemini oluşturacak konularla ilgili görüşlerimize değinmek istiyorum. En önemli gündemlerimizden birisi hem konfederasyonumuzun hem de sendikamızın kırmızı çizgisi olan sözleşmelilerin kadro sorunudur. Maalesef yaptıkları görev ve sorumluluk aynı olmasına rağmen farklı statülerde çalıştırılan yüzbinlerce kamu görevlileri bulunmakta ve bunlar çok ciddi mağduriyetler yaşamaktadır. Kamuda sözleşmeli çalıştırma istisna, kadrolu çalışma esas olmalıdır. Ancak kamu yönetimi sözleşmeli istihdamı esas kadrolu istihdamı ise istisna haline dönüştürmüştür. Kamu yönetimi kamu görevlisi atamalarında tamamen kadrolu istihdam yapmalı, istisna da olsa sözleşmeli ataması yapmamalıdır. Halihazırda sözleşmeli olarak görev yapan kamu görevlileri de Ağustos'taki toplu sözleşmelerle birlikte kadroya geçirilmelidir.

Toplu sözleşme sürecinde kamu görevlilerinin de kamuoyunun da her zaman en çok merak ettiği gündem zam oranıdır. Kamuoyu Kamu Görevlileri Heyeti'nin özellikle yetkili konfederasyonun yüzde kaç zam talep edeceğini, Kamu İşveren Vekilinin de yüzde kaç teklifle masaya geleceğine kilitlenir.

Toplu sözleşme müzakerelerine az bir süre kala birkaç gerçeğin altına çizmekte fayda var. Enflasyon karşısında kamu görevlilerinin ve emeklilerinin maaşlarının küçüldüğü herkesin malumudur. Memur ve emeklilerin maaşları her geçen gün eriyor. Biz her zaman enflasyon kadar zammın sıfır zam olduğunu söyledik. Çünkü alınan zammı enflasyon canavarı fazlasıyla alıp götürüyor. Bu nedenle biz enflasyon artı refah payı istiyoruz. Türkiye ilk çeyrekte yüzde 7 büyüdü. Bu büyümede aslan payı kamu görevlilerinindir. Pandemi döneminin etkisiyle memur maaşlarındaki aşınma bu yıl daha çok hissedilmektedir. TUİK'in gelir ve yaşam koşulları araştırmasının 2020 sonuçlarına göre en yüksek eşdeğer hane halkı kullanılabilir fert gelirine sahip yüzde 20'lik grubun toplam gelirden aldığı pay bir önceki yıla göre 1.2 puan artarak yüzde 47.5'e yükselirken, en düşük gelire sahip yüzde 20'lik grubun aldığı pay 0.3 puan azalarak yüzde 5.9'a düştü. Yine TUİK'in hesaplamasına göre, bir yılda milyonerlerin sayısı 82 bin 278 kişi arttı. Ancak yoksulluk sınırı ve yoksulların sayısı arttı. Memur-Sen'in Haziran ayı araştırmasına göre, açlık sınırı 2 bin 801, yoksulluk sınırı ise 8 bin 3 lira oldu. Bu veriler de dikkate alınarak bu yılki toplu sözleşmelerde mutlaka enflasyon artı refah payından önce memur maaşlarında iyileştirme de yapılmalıdır.

Kamu İşveren Vekili öncelikle toplu sözleşmelerde hedeflenen enflasyon üzerinden teklif getirme anlayışından vazgeçmelidir. Çünkü hiçbir zaman hem Merkez Bankası'nın hedeflemeleri hem de Orta Vadeli Ekonomik Programın öngörüleri tutmadı, tutmuyor. Gerçekleşen enflasyon ve gerçekleşen büyüme rakamları üzerinden toplu sözleşme müzakerelerini sürdürmek daha sağlıklı olacaktır. 2021 altı aylık enflasyon rakamı 8.45, yıllık enflasyon ise 17.53 olarak gerçekleşti. Bağımsız araştırmalar ise enflasyonun rakamının yüzde 21 ila yüzde 25 arasında olduğunu göstermektedir. Kamu görevlilerinin ve emeklilerinin hissettiği pazar veya mutfak enflasyonu da yüzde 25'lerin üzerinde bulunmaktadır. Toplu sözleşme müzakerelerinde kamu görevlilerinin ve emeklilerinin hissettiği enflasyon üzerinden pazarlık yapmak çalışma barışı açısından çok önemli.

Öte yandan Merkez Bankası'nın en son revize ettiği yıllık yüzde 12.2 enflasyon hedefi üzerinde müzakerelere başlamak zaman kaybıdır, masayı oyalamaktan başka bir işlevi olmayacaktır. 2021 ilk altı ayı için Kamu Görevlileri Hakem Kurulu yüzde 3 verdi. TUİK, 5.45 daha enflasyon farkı verdi. Biz artık fark almak istemiyoruz. Memur maaş zammını Kamu Görevlileri Hakem Kurulu'nun da TUİK'in de belirlemesini istemiyoruz. Toplu sözleşme masasında Kamu İşveren Vekili ile belirlemek istiyoruz. Cumhurbaşkanlığı Kabinesi ile yetkili konfederasyon Memur-Sen'in ortak iradisiyle enflasyonu yenecek bir memur maaş artışı tespit etmek istiyoruz.

Özetle enflasyon canavarının kepçeyle aldığını Kamu İşveren Vekili kaşıkla vermeye kalkmamalıdır. Tam tersi enflasyonun kepçeyle aldığını masada kepçe artı kaşıkla kamu görevlilerine vermelidir. Şunun altını da çizmekte fayda var. Pandemi döneminde hayatın normal akışında birçok sıkıntılar yaşanırken, tek aksamanın yaşanmadığı alan kamu hizmetleriydi. Kamu hizmetlerinin aksamadan sürdürülmesinin tek nedeni kamu görevlilerinin canını ve sağlığını ortaya koyarak gece gündüz çalışmasıdır. Bu kapsamda, kamu görevlilerine bir defaya mahsus olmak üzere pandemi ikramiyesi verilmeli, onure edilmelidirler. Ayrıca emeklilere yılda iki defa verilen bayram ikramiyesi kamu görevlilerine de verilmelidir. Kamu İşveren Vekili, toplu sözleşme masasına mali disiplin, mali imkanlar ve tasarruf tedbirleri gerekçeleriyle değil; mutfak, pazar ve piyasa gerçeklerini dikkate alarak masaya gelmelidir.

Toplu sözleşme masasının diğer en önemli gündemleri ise; Yardımcı Hizmetler Sınıfındaki kamu görevlilerinin Genel İdari Hizmetler Sınıfına geçirilmesi, Cumhurbaşkanımızın vaadi olan 3600 ek göstergenin sınıf ve unvan ayrımı yapmadan gerçekleştirilmesi, ek ödeme oranlarının artırılması, memurun cebini boşaltan aile, doğum, ölüm, evlenme, ulaşım, yemek, giyim yardımlarının artırılması, kamu görevlilerinden muayene tedavi payı ve katkı paylarının alınmaması, aile yardımının emeklilere de verilmesi, 4/C'den 4/B'ye geçenlerin mağduriyetlerinin giderilmesi, görevde yükselme sınavlarının düzenli yapılması, kreş ve bakım evlerinin açılması vb. gibi talepler olacaktır.
Sonuç olarak, bu yılın toplu sözleşme gündeminin kilit formülü iyileştirme artı enflasyon artı refah payı olacaktır. Bu kapsamda en düşük memur maaşlarında önemli miktarlarda iyileştirme bekliyoruz. Diğer yandan enflasyon kadar zam sıfır zamdır gerçeğinden hareketle gerçekleşen enflasyon artı büyümeden pay istiyoruz. Kamu görevlilerinin refah artışı ile buluşturulmasının zamanı geldi diyoruz. Türkiye 2023 yılında seçime gidecek. Kamu görevlilerinin önündeki siyaset barikatının kaldırılmasını bekliyoruz. Kamu işçileri siyasi partilerin her türlü organlarında görev alırken, kamu görevlileri aday adaylığı sürecinde bile aylar öncesinden istifa etmek durumunda kalıyor. Kamu görevlilerinin kamu işçileriyle aynı siyasi haklara sahip olmasıyla adaletin sağlanacağını inanıyoruz. Bu taleplerimizi Kamu İşveren Vekili ile birlikte kazanıma dönüştürebilirsek hem masa anlamlı hale gelecek hem kamu görevlileri hem de Türkiye kazanacak.

Büro Memur-Sen Genel Başkanı Yusuf Yazgan