Yıllar önce bir haber okumuştum. Haberin kahramanı Gassal olunca dikkat çekici ve akılda kalıcı olmuştu. Olay İzmir’de geçiyordu.

Bir Gassal’ın 5 gün içinde sağlık müdürlüğüne oradan da Üniversite enstitü müdürlüğüne uzanan hızlı kariyerinin FETÖ soruşturması ile sonlandığı anlatılıyordu.

Hatta liyakat konusunda bu haberi örnek gösterip, boşuna okumayın, kendinizi geliştirmeyin diye sitem etmişliğim dahi olmuştu.

Ama İzmir’de Mikail Keskin ismindeki şahsın bu hızlı yükselişine benzer bir durumun Eskişehir’de Galip Özsarı gibi isimde yeniden tecelli ettiğini söylesem.

Son kısım hariç tüm olay silsilesi birbiri ile paralel ilerliyor diye desem.

Bunun bir tesadüf olduğuna inanır mısınız?

Bakın Galip Özsarı 2007 yılında İmam Hatip kadrosu ile Ardahan Çıldır’a atanıyor. 2010 yılında kurumlar arası geçiş ile Yunus Emre Devlet Hastanesi’ne imam olarak göreve başlıyor. Ama bu görevi yapmıyor ve acil serviste memur olarak çalışıyor.

O süreç içinde başka bir yazıda değerlendireceğim çok ciddi iddialar var. Para pul, gönül ilişkileri gibi çok değişik ithamlar. Neyse biz devam edelim.

Galip Özsarı 15 Temmuz tarihinde dönemin sağlık müdürü Ali Mumcu tarafından özel kalem müdürlüğüne atanıyor. Aynı dönem Sağlık Sen başkan yardımcısı oluyor. Diyanet, Siyaset ve Sağlık Müdürlüğü bir araya gelince hakkındaki birçok şikayetin Sümen altı yapıldığı iddia ediliyor.

Sağlık Müdürlüğüne Uğur Bilge atanınca Özsarı’ya bir de uzmanlık ataması yapılıyor. Ve özel kalem müdürlüğü devam ediyor.

Yetmiyor kısa bir süre sonra kendisi Anadolu Üniversitesi’ne atanıyor. Hem de sıradan bir atama değil. Sağlık, Kültür ve Spor Daire Başkanı olarak yükselişine devam ediyor.

Hastane döneminde beraber çalıştığı ve yakın olduğu Erol Yılmaz’ında Üniversite’ye döner sermaye şube müdürü olarak atanması da notlar arasında.

Tabi bu süreç burada kalmıyor. Daire Başkanlığı’ndan Genel Sekreter Yardımcılığına kadar devam ediyor.

Liyakat bunun neresinde, böyle bir kariyerin siyasi destek olmadan olması mümkün mü?