“Başarılı bir başhekim, neden apar topar görevden alınır?”

Saadet Partisi Diyarbakır İl Başkanı Fesih Bozan, göreve geldiği günden bugüne kadar çalışkanlığı ve dürüstlüğü ile tanınan Diyarbakır Araştırma Hastanesinin Başhekiminin, hastaneye büyük maddi kazanımlar sağlayan bir idareci olduğunu dile getirerek, “Bir gece apar topar neden görevden alınır?” diye sordu.

Fesih Bozan, şöyle konuştu:

“Vatandaşlar adına soruyorum: Bir kurumda idareci olabilmek için illâki ‘birilerinin adamı’ olmak mı gerekir? Bir İl Başkanı değiştiği zaman, o ilin kurum idarecilerinin de mi değişmesi lâzım?

Bu idareci, birilerinin ihale ve yolsuzluk taleplerine yok mu demiş?

Bu idareci, devlet kurumlarını babalarının çiftliği gibi gören bazı AKP’lilerin Araştırma Hastanesindeki çıkar ve menfaat çarklarına çomak mı soktu?

Bilemiyoruz ama vatandaşın ciddi tepkisini çeken bu görevden almanın sebebi hakkında mutlaka açıklama bekliyoruz. Hangi yolsuzluğu yapmış? Ne kadar rüşvet almış? Hangi ihaleyi kime peşkeş çekmiş? Varsa böyle bir suçlama, kamuoyuna açıklayınız, bizde alkışlayalım. Yoksa, ben şahsen tanımasam da tanıyanlardan duyduğumuz ve çalışmalarından takip edebildiğimiz kadarıyla, çalışkanlığı, dürüstlüğü ve hizmet heyecanıyla çalışan başhekim, görevine tekrar iade edilmelidir. İktidar partililerinin şahsî ihtiras ve çıkarları için devletin bürokratları harcanmamalıdır. Aksi durumda devlet kurumlarında çalışacak dürüst adam bulamayız.”

“Emir kulları istiyorlar”

“20 yıllık AK Parti iktidarında artık tuz kokmuştur.” diyen Bozan, atamalarda ölçünün ehliyet, liyakat, başarı performansı olması yerine, “adamcılık ve torpil”in ölçü alındığını ileri sürerek, “En küçük bir birime bile, ‘torpilin ve adamın olmazsa’ atama yapılmadığını duyuyoruz.” dedi.

AK Parti iktidarında dürüst ve çalışkan memurların, idareci ve bürokratların cezalandırıldığını iddia eden Bozan, “Bunların yerine kendilerine ‘el pençe divan’ duracak, önüne gelen ihaleyi, meblağına bakmadan imzalayacak, gelen telefona göre işe adam alacak, devletin ve vatandaşın memuru değil kendilerinin memuru olacak emir kulları istiyorlar.” diye konuştu.

Bozan, bu konudaki sözlerini şöyle tamamladı:

“Bütün bu olumsuzluklara rağmen vefākâr ve cefākâr vatandaşlarımız umutsuzluğa düşmesinler. Yeter ki kulaklarını yandaş medyanın yalan ve algı operasyonlarından doğruya ve hakka çevirsinler. Yeter ki başlarını kaldırıp etraflarına baksınlar. Saadetin adalet, hak, hukuk ehliyet, liyakat sesini duyacaklardır.”

“Bir Cumhurbaşkanının, böyle bir dili ve üslûbu olamaz”

Saadet Partisi Diyarbakır İl Başkanı Fesih Bozan, yaptığı basın açıklamasında, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in Rize ziyareti sırasında yapılan saldırı girişimi hakkında söylediklerinin ‘yenilir yutulur cinsten olmadığını’ söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Gelin Hanım’a memleketim Rize’de görüldüğü gibi gayet güzel bir ders veriliyor. Yine dua et ki Gelin Hanım’a çok ileri gitmeden bir ders verdiler. Bu daha bir; daha neler olacak neler…” dediğini hatırlatan Fesih Bozan, “Bir Cumhurbaşkanının, şiddet taraftarı olan çetelere cesaret verecek, halk arasında kin ve nefreti artıracak böyle bir dil ve üslûbu olamaz. Böyle bir açıklamayı aklım ve havsalam almıyor. Bu tür söylemlerin ileride doğurabileceği sonuçları insan düşünmez mi?” diye konuştu.

Fesih Bozan, “Kendisini Netanyahu’ya benzetti diye Meral Akşener’e yapılanları doğru gören Sayın Cumhurbaşkanı, Sedat Peker'in “oluk oluk kan akıtacağız kanlarıyla banyo yapacağız” dediği mitinge böyle tepki gösterdi mi?” diye sordu.

Bir ülkenin cumhurbaşkanının, o ülkenin bütün vatandaşlarının can ve mal güvenliğinin sorumlusu ve teminatı olması gerektiğini vurgulayan Bozan, Mehmet Akif Ersoy’un “Kenār-ı Dicle’de bir kurt, aşırsa bir koyunu / Gelir de Adl-i İlāhî, sorar Ömer’den onu” mısralarını hatırlattı.

Fesih Bozan, sözlerine şöyle devam etti:

“Ortak dinî değerler, ahlâksızlığa örtü yapılamaz”

“Bir ülkenin Cumhurbaşkanı o ülkenin tüm siyasi partileri arasında birleştirici ve gerektiğinde arabulucu olur, siyasi partileri, düşman, zillet, illet, liderleri terörist veya dış mihraklarla iş birliği içinde gösteremez. Kendisini yargının yerine koymamalıdır. Bu ülkenin yasaları ve yargısı vardır. Suç işleyen kişi veya kurumları denetler, yargılar ve gereğini yapar.

Bir ülkenin Cumhurbaşkanı, o ülkenin tüm vatandaşlarını kucaklar; birlik ve beraberliği pekiştirecek söylem ve icraatları yapar. Kutuplaştırıcı, ötekileştirici ve ayrıştırıcı söylemleri kullanmamalıdır.

Bir ülkenin Cumhurbaşkanı, o ülkenin ortak değerleri olan, vatan, bayrak, ezan, din, iman gibi değerlerimizin istismarına; bu değerlerin, yolsuzluğa, rüşvete, torpile, partizanlığa, adaletsizliğe, liyakatsiz atamalara ve her türlü ahlâksızlığa örtü yapılmasına müsaade etmemeli ve göz yummamalıdır.

Bir ülkenin Cumhurbaşkanı, o ülkedeki tüm vatandaşların ağzında sakız olan bir mafya liderinin iddialarını, ‘Türkiye’ye operasyon yapılıyor’ gibi hamāsî nutuklarla geçiştirmez. İddiaları araştırır, hesap sorar. İlgili ve ilişkili olanları savunmak yerine yargıya havale eder. Ülke siyasetinin, medyanın ve ticaretin, çete ve mafya babaları tarafında dizayn edilmesine müsaade etmez. Tüm iddiaların soruşturulması için yargının önünü açacak hamleleri yapar.

Hakkın, hukukun, adaletin, emniyetin ve şeffaflığın olduğu yaşanabilir bir Türkiye için bunu Sayın Cumhurbaşkanımızdan bekliyoruz.”